"28 Şubat Rüzgarı" Arkasında Gazze-Halep Hattı!

TAKİP ET

Selamun Aleyküm Davadaşlarım, Gün geçmiyor ki büyüme ve gelişme yolunda olan Türkiye üzerinde yeni bir senaryo,kirli tezgahlar devreye girmemiş olsun. Türkiye ekonomik savaş,Mümbiç ve Fırat'ın doğusu,Doğu Akdeniz,terörle mücadele politikalarına odaklanmıştı ki malum kirli ellerin devreye girmesiyle birlikte istedikleri gibi Türkiye bütün odak noktalarını,enerjisini iç politikada oluşturulan tartışmalara yöneltsin.

Her hafta video yayınlayan eli kanlı terör örgütü FETÖ ele başı 11 Kasım'da yeni bir video yayınlayarak uyuyan hücrelerine "Adımlarınızı hızlandırın,fedakarlıklarınızı katlayın" talimatlarını sıraladı.
Kardeşlerim, bu terörist başı elbette bunları durduk yere yahut boş yere umut aşılamak için söylemiyor. Bahsi geçen talimat konuşması için toplumun iç dinamiklerini ateşleyen zemin elbette hazırlanmıştı.
Türkiye hem saha da hem masada yedi düvelle mücadele ederken Danıştay verdiği "andımız" kararıyla oldukça yoğun gündeme tabir-i caizse saatli suni bombayı bıraktı. Alınan bu kararla birlikte uzun zamandır ellerni ovuşturup  Türkiye'yi karıştırmak isteyen akbabalar sonunda istediği zemini bulmuş andımız tartışmalarını CHP eliyle "Türkçe Ezan" tartışmaları izlemiş başlatılmak istenen yangına yavaş yavaş benzin dökmeye çalışılıyordu.



"Andımız ve Türkçe Ezan" tartışmalarından kendilerine iç karışıklık çıkarmak üzere hareket alanı bulduğunu düşünen şer odakları hem FETÖ hemde kemalist kesim eliyle 10 Kasım günü itibarıyla maalesef hatrımıza doğrudan 28 Şubat'ın o karanlık ve soğuk günlerini getiren uygulamalara imza atılmaya başlanarak toplumun sinir uçları iyiden iyiye denenmeye başlandı.
10 Kasım sabahı anma törenleri sırasında henüz 21 yaşında olan bir kız kardeşimiz "Putlara tapmayın" serzenişinde bulunduğu için apartopar önce gözaltına alındı sonrada tutuklandı.
Henüz bu olayda ne oluyor anlayamadan ertesi gün Kocaeli'nde yaşayan bir abimiz sosyal medya hesabında meşhur Kemalpaşa tatlısı fotoğrafıyla asla hakaret içermeyen espirili bir paylaşım yaptığı için tutuklandı. Daha bu iki hadisenin şokunu atlatamadan Kayseri Erciyes Üniversitesi Dekan Vekili Prof. Dr. Veysel Aslantaş sosyal medya hesabından, "Türk'ün 1000 küsur yıllık kılık kıyafetini, ecnebi kıyafetiyle değiştirdi ve her şeyden önemlisi Türk'ün 1000 küsur yıl tabi olduğu Allah'ın ahkamını ecnebi kanunlarıyla değiştirdi" yazısını paylaştığı için gözaltına alındığı haberi geldi. Ve son olarak Sabah Gazetesi yazarı Engin Ardıç için de yazdığı köşe yazısı öne sürülerek 5816 sayılı kanuna istinaden soruşturma başlatıldığını öğrendik.
Şu üç günde adeta 28 Şubat rüzgarı estirildi. Peki sormak lazım 5816 Sayılı Kanun "Atatürk'ün hatırası" baz alınarak toplumun tümü için mi geçerli, yoksa bu bahane ile Müslüman kimlikli insanları avlamak için araç mı?

Soruya cevap bulmak adına bir kaç misal sunalım ki maksat hasıl olsun.

15 Mart 2015'te Nevruz Mitingi adı altında terör örgütü PKK'nın siyasi uzantısından Ağrı Belediye Başkanı ola Sırrı Sakık elinde mikrofon önündeki binlerce kalabalık önünde, "Siz Mustafa Kemal'in askeri değil generali olsanız ne yazar. İt sürüleri. Bundan dolayı ve 30 Mart, 1 Haziran seçimlerindeki o yenilgiden dolayı Adalet Bakanı bizzat talimat veriyor ve hakkımda dava açılıyor. 1 Nisan'da adliyede olacağız. Buradaki polisler, çekim yapanlar, not tutanlara aynı şeyi tekrarlıyorum. Onlar it sürüsüdür, onlar bu halka düşmandırlar" ifadelerini kullandı bırakın günleri saatlerle tabir edebileceğimiz kadar bile hapis yatmadı.
Bir diğer örnek ise daha da çarpıcı,
2009 senesinde Atatürk için "kefere" ifadelerini kullanan Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu ceza(!) olarak önce CHP'den vekil seçildi ardından cezası(!) daha da ağırlaştırılması için CHP Genel Başkan Yardımcılığı'na kadar yükseltildi.

Her fırsatta Atatürkçülük edebiyatı yapıp eli kanlı terör örgütü PKK teröristlerinin cenazelerinde göz yaşı döküp tabut omuzlayan CHP vekillerini de hatırlatmış olayım çünkü zannediyorum ki davasını savunduklarını iddia ettikleri Atatürk'ün hatırasına en büyük ihanet ve aşağılama bu olsa gerek.
Dostlar şimdi madalyonun birazda öbür tarafına bakalım. Türkiye'de 28 Şubat cunta zihniyetini tekrar canlandırma hevesiyle harekete geçilirken şöyle başımızı biraz dışarı çevirdiğimizde tesadüf(!) bu ya İşgalci İsrail, Gazze'ye gizli suikast opersayonu düzenlerken son anda deşifre ediliyor zaten son derece ateşli olan çatışma ortamı Filistin'in şerefli direniş gruplarının füzeli intifadasıyla birlikte iyice alevleniyor ve İşgalci güçler Gazze şeridine yoğun hava saldırıları başlattı. Fakat bu defa işgalciler için çok başka oldu Filistin'in füzeleri öve öve bitiremedikleri "Demir kubbe" sistemini kevgire çevirerek işgalcilere ağır zarara neden olunca işgalciler ateşkes istedi işte bu yeni gelecek zaferlerin sadece ilk adımı oldu.
Diğer yandan ise kafir Esed rejimi ve bağlı terör örgütleri Halep'e topçu saldırıları başlattı ve Tel Rıfat,Minnag Üssü ve Hama bölgelerine takviye birlikler sevk etmeye başladı.

Bizi suni gündemlerle birbimize düşüren Siyonistler ve Evanjelistler hali hazırda Türkiye kendi iç kavgasına yoğunlaşmışken Suriye,Irak ve Filistin başta olmak üzere mazlum coğrafyalarda ne koparırsak kardır mantelitesiyle ölüm kusmaya kuduzluklarına daha da ağırlık verdiler.
Aynı leş kargaları Türkiye'de de kan akması için 15 Temmuz'u başarısız olunca da önce ekonomik savaş ve gayri resmi siyasi,askeri,istihbari ambargolara başvurdu fakat burda da istediğini bulamayınca tarih boyunca süre geldiği üzre kardeş kavgası için yeniden kolları sıvadılar. Danıştay'ın aldığı kararla önce ulusalcı-kemalist kesimin refleksleri ölçüldü ardından Türkçe ezan tartışmalarıyla muhafazakar kesimin refleksleri yoklandı. En nihayetinde iki kesiminde sinir uçlarına aynı anda dokunacak ve beraberce refleks ölçecek şekilde 5816 sayılı kanun da öne sürülerek esasen hiçte hakaret ve ya alay olmayan paylaşımlar tek tek cımbızlanarak 28 Şubat'ın o soğuk günlerini anımsatan uygulamalara imzalar atıldı.



Netice olarak planlar şöyledir, Siyonistler ve Evanjelistler hangi kesimi kullanabileceğini düşünür kendine hareket alanı bulursa o kesim üzerine yoğunlaşacak ve asıl çirkefliğini,saldırganlığını sergileyecek. Malumdur "Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür" Gezi parkı vandalizmine batının nasıl siper olduğuna hepimiz şahit olduk, 15 Temmuz örneği ise daha da taze işte bu örnekleri göz önüne alarak milletçe öncelikle sağ duyu ile provakasyon zeminine düşmemeliyiz, ardından böylesi suni gündemlere takılı kalmadan Türkiye'nin asıl enerji harcaması gereken alanlara yönelmeli ve gündemi birileri değil biz Müslüman Anadolu halkı belirlemeliyiz...



Davadaşlar, biz 15 Temmuz gecesi neredeysek hala oradayız Allah'ın izniyle orada olmaya da aynı inanç ve kararlılıkla devam edeceğiz. 
"Devletini baba bilen en zor şartlarda dahi vatanını canı pahasına savunan aziz Anadolu olarak biz, cunta,baskıcı,ötekileştirici ve kafatasçı zihniyete karşı İlay-i Kelimetullah davasını provakasyonlara izin vermeden uslübunca haykırmayı sürdürecek okçular tepesini yani bu cennet vatanı müdafaa etmeye aynen devam edeceğiz!" 

Allah C.C. devletimizi,milletimizi görünen,görünmeyen şerlerden muhafaza buyursun,kafirlerin tuzaklarına fırsat vermesin, Allah-u Teala Ümmetin ve Milletin yar ve yardımcısı olsun

Selam ve dua ile...
Muhammed Mustafa Aslantürk