Abdullah Ali Makalesi - Körebe 1

TAKİP ET

Abdullah Ali yazdı; Körebe oynayan Dünya Halkları, bazen, toprak, para, silah, petrol, gaz için savaştığını sanıyor; yani araçları amaç zannediyor… rnVeya bazen milliyet için savaşıyor… Bu durumda da yine bir aracı amaç sanıyor. Güya, kendi milliyetinin hakimiyeti amacı…

Abdullah Ali Makalesi
Körebe 1


Bismillahirrahmanirrahim!
Bugün, “körebe” diye başlık attım Değerli Okurum. 
Neden mi?
Çünkü, dün de haberleri okudum, dinledim, izledim…
Ve hep, çok net olarak bildiklerimin, çoğunluk tarafından hiç bilinmiyor oluşuna ve bilmeyenlerin biliyormuş gibi yaşayışına ve mücadelesine dün isim buldum. İnsanoğluna, dayatılan oyuna isim buldum: Körebe!!!
“Çok mu aradın?” diyecekseniz, daha siz demeden ben cevaplayayım: 
Hiç aramadım! 
İşte onu anlatıyorum. Bu farkındasızlığı hep bilirdim de, dün birden bu oyun aklıma geldi. Belki de yine çoğunluğun, hem de farklı kültürlerde bile, bildiği bir oyun olması; çoğunluğun hayat ile ilişkisine benzediğindendir. 
Hem ben “çoğunluk” diyorum ama aslında ampirik (istatistiksel/bilimsel) bakış açısıyla bile “herkes” diyebilirim. Çünkü, bahsettiğim çoğunluk dünya nüfusunun belki de % 99’u; ki bir sosyolojik (toplumsal) bilimsel araştırmada bu sonuç çıksa, “herkes” diyebilir; kalan % 1’i de “istisna” hanesine yazabiliriz.
İşte, dün haberleri izlerken, dedim ki kendime:

“Ne güzel de körebe oynuyor…”, sonra düzelttim: “Ne güzel de körebe oynatıyorlar 7 milyar insana… Hem de hep ebe olarak…”
Binyıllardır, toplumlar savaşıyor, ölüyor, yaralanıyor, aç kalıyor, zulüm görüyor, zulüm ediyor, kanıyor, kandırıyor… Hep bir kavga… 
Hah işte tam da söylediğimin, söyleyeceğimin özetini yapacağımız cümleye gelmiş oldum: Neredeyse, “herkes” diyebileceğimiz o çoğunluk dünya doğumundan dünya ölümüne kadar içinde yaşadığı bu kavganın gerçek kaynağını bilmiyor. Yani aslında bir nevi körebe oynuyor. Hem de hep ebe olarak…
Körebe oynayan Dünya Halkları, bazen, toprak, para, silah, petrol, gaz için savaştığını sanıyor; yani araçları amaç zannediyor… 
Veya bazen milliyet için savaşıyor… Bu durumda da yine bir aracı amaç sanıyor. Güya, kendi milliyetinin hakimiyeti amacı… Ve öyle bir yanlışın içinde yaşamış oluyor; ki yüzlerce farklı millet aynı saiklerle hareket ettiğinde hiç bitmeyecek bir savaşı sürdürmüş oluyor. Dolayısıyla daha acısı “İnsan’ın Düşmanı’nın” sponsoru olduğunu bilmiyor… 
Ve bazen de bazıları din için savaşıyor; ama Din’in ne olduğunu gerçekte bilmiyor.
Benim bu makalemi yazma amacım da gerçekte Din’in ne olduğunu naçizane özetlemek; ki samimi dindarların bile bir çoğu için netleştirici, hatırlatıcı belki de fark ettirici olabilir. Toplamda ise, “Körebe oynayanların tamamı” için, gerçeği, sarsılarak anlama fırsatı olabilir.
İşte, maalesef hiç bitmeyen kavganın tarafları ve Tek Din’in ne olduğu… 
İnsanoğlu, Habil ile Kabil’den bu yana iki kampa ayrılmış gibi. “Gibi” diyorum; çünkü aslında “hakikat” ve insana verili “idrak” dolayısıyla “kibri önder edinmiş” tarafın azınlık olması beklenir “cüzzî irade hakimlerince”... Ancak, yine insana verili “nefs” dolayısıyla “kibri önder edinmiş” grubun şeytanî; yani tam da kendine has oyunlarının sonucu olarak, hakikati idrak edenler, “Hak’lı” ve baskın bir çoğunluğa ulaşamıyor. Şimdi bunu anlaşılır ve bu köşeye sığar biçimde açalım biraz. 


Bugün de aynen devam eden Habil – Kabil kavgasını… Hz. İbrahim (as) – Nemrut mücadelesini… Hz. Musa (as) – Firavun çatışmasını… Ya da son 1000 yılın diliyle ve “görünen yüzleriyle” ifade edersek Türkiye – Vatikan; son 500 yılın diliyle ise Türkiye – Vatikan & İngiltere kapışmasını… 
Daha da farklı ve kapsayıcı da ifade edelim mi? Buyrun o zaman:
İnsan ile Şeytan’ın mücadelesini…
İslam ile Paganların mücadelesini…
İradesiyle Allah’a teslim olanlar ve nefsiyle canı neyi isterse ona tapanların mücadelesini…
Allah’ın Halifesi İnsan olarak “alemlerin bir zerresi” olmanın teslimiyeti ile, “Ağaçlar meyveler herkesin!” diyenlerin; “Bağımsız bir Ben“ olduğunu sanma kibriyle, “Ağaçlar meyveler sadece benim!” diyenlerle mücadelesi bu…


Ve işte bunlar ve anlatacağım daha fazlası bağlamında, Tevhid (Birlik) diyerek, insanlığı “Hak / Adalet / Eşitlik” çatısında birleştirmeye çalışanlar ile “Özgürlük” yalanıyla, 1’den, birbirinden, ve “biri birine ait olandan” uzaklaştırıp, kolayca yönetilebilir yapmaya çalışanların mücadelesi bu… En özetle; “Birlikçi tek millettir; bölücü tek millet!..” 
Ve ben ancak, yaklaşık 30 yıl sonra anlayabiliyorum; lisede felsefe öğretmenimin; “Birileri hem eşitlik hem özgürlük diye bağırıyor. İkisi bir arada olur mu sizce?” sorusunu…
Sonra da şöyle devam edişini; “Özgür olmak, bir olmak, tek olmaksa; bağımsız olmaksa; eşit olmak içinse birbirine bir eşitlik ile bağlı en az “iki” gerekiyorsa; o zaman özgürlük ve eşitlik aynı anda yükselemez. Özgürlük arttıkça eşitlik; eşitlik arttıkça özgürlük azalır. Öyle değil mi?”
Öyle değil mi?
Öyle değil mi; “özgürlük” ve “eşitliği” birlikte kullanıp savunmaya çalışan körebenin müzmin ebeleri?... DEVAMI KÖREBE 2 İLE YARIN...