Abdullah Ali Makalesi - Körebe 2

TAKİP ET

İnsanları, 'bizim' körebede hep kör ve hep ebe pozisyonunda tutan düzenin dayanaklarını ve dolayısıyla da, kavganın asli sebep ve amacını anlatıyorduk. Burada, bir kez daha, bu üç makaleyi, tekrar tekrar irdeleyip tefekkür etmenizin, hayatınıza önemli katkıları olabileceğini söyleyerek, ilk bölümde kaldığımız yerden devam ediyorum.

Abdullah Ali Makalesi

KÖREBE 2 *********************

KÖREBE 1 İÇİN TIKLAYINIZ

Bir yanda “Ağaçları meyveleri herkesin!” algılayan ve böyle de olabilmesi için “tek şeriat” (yasalar bütünü) diyen İslam’ın birleştirici “adalet” misyonu… 

Diğer yanda “Ağaçları meyveleri kendinin; geri kalanları da hizmetli” algılayan ve böyle de olabilmesi için o diğerlerini en rahatça yönetilebilecek kadar parçalamak derdinde olan Putperestlerin “özgürlük” misyonu…
İşte en özetle kavganın tarafları:

Adil Dünya Devleti ile Özgür Dünya Devleti…
İşte bu yüzdendir ki; İslam, insanlığı binyıllardır, hem “kişinin alemlerle ilişkisi” (varlık/ben), hem de kişinin kişilerle ilişkisi” (medeniyet/biz) sağlıklı (bütünlüklü) olmasını sağlayan Allah’ın Din’i altında toplamaya çalışırken;


Putperestler, İslam’ı, önce her gelen tebligatı (Peygamberler ve Kitaplar) çarpıtarak, (sözde) ayrı dinlere; sonra o dinleri de kendi içlerinde mezheplere bölmüş… 
Kitapları çarpıtmış…


Yetmiş mi? Yetmemiş. Örneğin; 18. Yüzyılın sonu itibariyle de, dünyayı yönetmek üzere kurguladıkları devleti , milletleri (güya) bir araya getirerek kurarken; milletleri bütün içsellikleri ile sadece “İnsan olmak” bağlamında birlik altında toplamış olan Devleti bölmek için “milliyetçiliği” bu tarafa pompalamış. “Milliyetçilik” ile “İnsan’ı” daha da bölmüş parçalamış…
Yetmiş mi? Hayır tabii ki… 


“Daha da özgürleşin! Birey olun! Vatan da neymiş? Din de neymiş? Aile de neymiş? Edeb de neymiş? Paylaşmak da neymiş” diye diye ayrıştırabildikçe ayrıştırmış.
Yetmemiş! İnsanı, İnsan oluşundan bile ayırmaya çalışmış hep…
İslam, Allah’ın Halifesi İnsanı, hoşgörülü, paylaşan, sabırlı, affeden, ruh, zihin ve fizik sağlığı için iradeyle planlarına uyan, fıtratındaki edebi koruyan, ve mutlaka hep her yolla ilim yapan olarak var etmeye çalışırken;


Putperestler, İnsanı, doğadaki diğer varlıkları örnek göstererek; hadsiz, sınırsız ya da daha doğru söylemiyle; kriterleri insani olmayan bir özgürlük anlayışıyla “Büyük balık, küçük balığı yer!” paradigmasına (bakış açısı) yönlendirmiş.


İslam’ın derinlikli ve çok yönlü, en önemlisi tümden de gelerek ortaya koyduğu ve insanlığı, alemleri algılamak konusunda ilerleten ilim bir yanda iken;


Detayı/parçayı irdeleyen ve yüzeysel/yaklaşık sonuçlar üretebilen; bu bağlamda da bütünü algılamak konusunda insanlığı geriye (birkaç bin yıl) götüren bilim diğer yanda…
Fetih (kapı açma) Emperyalizmi ile Medeniyeti götüren İslam, tabii ki ibadete, ticarete dokunmazken ve en önemlisi kaynakları merkeze hortumlamazken;


Sömürge Emperyalizmi ile gücü ve sadece “vitrini” göstererek, ibadeti, ticareti tarumar edip, kaynakları merkeze barbarca hortumlayan putperestler, hep o diğer yanda…
Yazmakla bitmez Değerli Okurlarım; en başta dedim ya: “Bitmez!”


Ne yazmak, ne yazan; ama en bilindiği de, bu savaş bitmez.
Sonsuz enerji (ruhsal) hayatının içinde, göz açıp kapayıncaya kadar bir süre olan bu dünyevi ve beden basitliğindeki imtihan da bitmez.


İmtihanı, gerçek zannedenin “bir kere geliyorum, ne yaşasam kâr” saçmalığı da bitmez; ama varoluşun derinliğini bilenin, Yaradan ve yarattıklarına Halifesi İnsan için gazası da bitmez.
İşte bugün dahi, bu anlattığım iki paradigmayı izleyen ve zaman içinde çeşitli biçimlerde kurumlaşmış organizasyonların (hanedan, devlet, örgüt, kurum vs.) savaşını izliyoruz. 

Haydi, değerli okurlarıma iki ödev vererek bitireyim.

Birinci ödev: bir ara aşağıdaki tabloya söylediklerim bağlamında göz atın.

İkinci ödev: Yine yazdıklarım ve özellikle de aşağıdaki tablodakileri, etrafınızdaki devletler, kurumlar, insanlar üzerinde irdeleyin.
Ha birde öyle durup dururken aklıma geldi; bir sorgulayın Değerli Okurum; dünyanın 8 başkentinde, tam da yönetim sarayının karşısında (İstanbul’da Topkpı Sarayı) neden pagan dikilitaşı bulunur?