Başkan Erdoğan, Alman FAZ için bir makale kaleme aldı.

TAKİP ET

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung'da (FAZ) "Almanya'dan beklentiler" başlığı ile makale kaleme aldı.

Türkiye ile Almanya'nın anlaşmazlıklarını bir tarafa bırakarak ilişkilerinde yeni bir sayfa açması ve ortak çıkarlarına odaklanması gerektiğine vurgu yaparak yazısını kaleme alan Başkan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

''...Türkiye, Almanya ile diğer devletlerle olduğu gibi eşit göz hizasında, karşılıklı saygıya dayalı bir ilişki geliştirmek arzusundadır. İlişkilerimizi karşılıklı çıkarlar temelinde irrasyonel, korkulardan arındırarak rasyonelleştirmek zorundayız. Gelin ortak çıkarlarımıza, ortak tehditlere ve sorunlarımıza odaklanalım. Farklı düşündüğümüz noktalarda diyalog kanallarını daima açık tutalım, birbirimizin hassasiyetlerini anlamaya çalışarak olabildiğince empati kuralım.

Türkiye ve Almanya'nın anlaşmazlıklarını bir tarafa bırakarak ilişkilerinde yeni bir sayfa açması ve ortak çıkarlarına odaklanması son dönemde dünyada ortaya çıkan dramatik gelişmeler nedeniyle iki taraf açısından da zaruridir.''

Erdoğan devamında,Dünyanın bugün Amerikan yönetiminin sorumsuz ve tek taraflı adımları neticesinde herkesin zarar göreceği sert bir ticaret savaşları dönemine doğru sürüklendiğini belirtirken; Türkiye'nin de Almanya'nın da öteden beri dillendirdiği gibi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin dünya üzerindeki güç kaymalarını da dikkate alarak reforme edilmesini arzu etmekte olduğunun altını çizerek, şu görüşe yer verdi:

''Bundan dolayı uzun dönemdir 'Dünya beşten büyüktür' söylemini gündemde tutuyoruz. Zira BM Güvenlik Konseyi mevcut yapısı ve karar alma mekanizması ile soğuk savaş sonrası ortaya çıkan sıcak çatışmaları, iç savaşları ve soykırımları engellemekte maalesef aciz kalmıştır. Bunun bedelini, Suriye iç savaşının ürettiği terör ve mülteci akını ile önce Suriye'nin komşu ülkeleri, sonrasında ise Avrupa ülkeleri çok ağır ödemiştir.'

Bazı Avrupa ülkelerinde aşırı sağcı partilerin iktidar ortağı olduğuna şahit olmaktayız. Aşırı sağın yükselişi ve kurumsal ırkçılık bugün Avrupa'nın demokratik düzeni ve farklı kültürlerin, inançların birlikte yaşama ideali için en büyük tehdit haline gelmiştir. Bu nefret, özellikle de sosyoekonomik ve siyasi zayıflıklarından dolayı Müslümanları hedef tahtasına oturtmuştur ama Avrupa tarihi bize göstermektedir ki aşırı sağ önce zayıf grupları hedef alsa da yeterince güçlendikten sonra kendisi gibi düşünmeyen tüm toplum kesimlerini hedef almaktadır.

Bu noktada Anders Breivik gibi aşırı sağcı ve insan onurunu hiçe sayan teröristlerin sadece Müslümanları değil Müslüman olmayanları da hedef aldığını gözardı etmemeliyiz. Bundan dolayı Almanya'da Türk kökenli insanlara yönelik işlenen NSU terör saldırılarının tüm yönüyle ve kapsamlı bir şekilde aydınlatılması ve İslamofobi ile etkin şekilde mücadele edilmesi hem Almanya'nın hem de Türkiye'nin çıkarınadır.

Zira Müslüman karşıtı ırkçılık olarak tanımlanan İslamofobya bugün aynı zamanda Türkiye'nin AB üyeliği önündeki en büyük engel haline gelmiştir. Aşırı sağın bu yükselişi neticesinde birçok Avrupa ülkesinin siyasi istikrarı pamuk ipliğine bağlı hale gelmiştir. Bu noktada terörizm ve mülteciler konusunda Türkiye'nin, hem Almanya'nın hem de Avrupa’nın güvenliğine ve istikrarına yapmış olduğu kritik katkı açıkça ortadadır.'' İfadelerini kullandı.

Türkiye'nin Suriye krizinin başından itibaren savaştan kaçan milyonlarca mülteciye dil, din, ırk ayrımı yapmaksızın kucak açarak kadın, çocuk, ihtiyar yüz binlerce masum sivilin hayatını kurtardığını kaydeden Erdoğan, şu ifadelere yer verdi:

''Bugün Türkiye farklı çatışma bölgelerinden kaçarak ülkemize sığınmış 3,9 milyon mülteciyi misafir etmektedir. Bazı Avrupa ülkelerinin binli rakamlarla ifade edilen mültecileri kabul etmemek için yıllarca direndiği bir dönemde sadece 2011-2017 yılları arasında Türkiye'de 276 bin 158 Suriyeli bebek doğmuştur. Dünyamız Afganistan, Irak, Filistin, Yemen, Suriye, Somali ve Libya gibi ülkelerde devam eden iç savaşlardan dolayı İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük mülteci krizi ile karşı karşıyadır. Türk devleti ve Türk milleti bu küresel krizin yönetilmesi konusunda üstüne düşeni fazlasıyla yapmıştır. Bu çerçevede tüm dünya umudunu kesmişken Rusya ile yaptığımız İdlib anlaşması ile Suriye'deki yeni bir felaketi ve mülteci akınını önlemiş olduk. Avrupalı müttefiklerimizden beklentimiz bu konuda ellerini taşın altına daha fazla koymalarıdır. ..''


Makalesinde 15 Temmuz hain darbe girişimine de yer veren Başkan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Ordumuza sızdırdığı militanları vasıtasıyla yapmış olduğu askeri darbe girişimi ile Cumhuriyet tarihimizde görülmemiş bir katliama imza atan FETÖ ile mücadele konusunda da Türkiye'nin Almanya'dan somut beklentileri vardır. Zira yeni nesil bir terör örgütü olan FETÖ'nün, takiyye metodunu benimsemiş, sızma stratejisini uygulayan ve şeffaf olmayan bir yapı olduğu bilinmelidir.

Bu terör örgütü, demokratik hukuk devletinin imkanlarını ve zaaflarını sonuna kadar kötüye kullanarak devletimizin tüm birimlerine sızmış, kendisine karşı olanları komplo ve şantajla sindirmiş ve Türk devletini içerden yıkmaya çalışmıştır. Komplolar ve şantajlar ile istediği sonucu elde edemeyince, en son olarak doğrudan silaha başvurarak kanlı bir darbe girişiminde bulunarak 251 vatandaşımızı şehit etmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni bombalamıştır.''

...

"Türkiye'nin diasporasına yönelik açık ve şeffaf olan politikası, kimilerinin iddia ettiği gibi Almanya için bir tehdit değildir. Zira diaspora politikamızın temelinde, soydaşlarımızın kendi dilleri, dinleri ve kültürlerini koruyarak yaşadıkları ülkelerin dilini öğrenip, siyasi sürecine katılmaları ve kanunlara uyan iyi bir vatandaş olarak tümüyle entegre olmaları bulunmaktadır. Böyle bir Türk diasporası, Türkiye ve Almanya arasında sanattan ticarete, bilimden turizme bütün alanlarda daha güçlü bağlar kurulmasının teminatıdır. Yine böyle bir diaspora, Avrupa'da büyük tehlike haline gelen radikalleşmenin önündeki en büyük engeldir. Bu noktada radikalizmle mücadele konusunda Türk kökenli cemaatlerin ve DİTİB başta olmak üzere diğer STK'ların, Almanya'nın güvenliğine yaptığı katkı inkar edilemez."

Türkiye ile Almanya arasındaki ekonomik olanaklara da değinen Erdoğan, ticari ilişkiler noktasında, Türkiye ve Almanya'nın önünde turizmden, yenilenebilir enerjiye, altyapı yatırımlarından otomotiv sektörüne geniş bir işbirliği alanı bulunduğunun altını çizdi.

Son olarak. Türkiye'nin özellikle güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını artırarak hem yerli kaynaklardan enerji üretmeyi hem de iklim değişikliği ile mücadeleye katkı vermeyi amaçladığını kaydeden Erdoğan, ''Bu alan ve diğer alanlarda Türkiye'de yatırım yapan Alman firmalarının sayısının artmasını ve karşılıklı ticaretimizi arttırmayı hedefliyoruz. Gelin, her iki ülke toplumlarının refahı ve geleceği adına ve karşılıklı çıkar ilkesi çerçevesinde kazancımızı arttıralım, sorunlarımızı azaltalım.'' ifadeleriyle Alman işadamlarına çağrıda bulundu.

erdoğan makalesi erdoğan makale erdoğan makale yazdı erdoğan makale new york times faz