BATI DÜNYASINA KARŞI ÇANAKKALE RUHU VE MEHMET AKİF ERSOY

TAKİP ET

Ülkelerin istikbali tarihlerine bağlıdır. Sağlam tarihi temellerden mahrum olan devletler, hiçbir alanda güçlü adımlar atamazlar.



      Kahramanlık boş yere değildir, tesadüfi hiç değildir. Özellikle Batı dünyası, tarihte Mehmetçiğin en olumsuz şartlarda bile nasıl bir savunma gücü ortaya koyabileceğini görmüş, yaşamış ve kendi askerleriyle mukayese edip şaşırmış, daha sonra da bundan dersler çıkarmıştır. Batı dünyası, İslam yürekleri terk etmedikçe her savaşın -Müslümanlar lehine- zafer sonuçlanacağını görmüştür. Nice Anadolu erleri, yüreklerindeki imanla, vatan işini bir ibadet aşkı görerek düşmana karşı kahramanca savaşmış, şehadet şerbetini içmiştir.

      Her zaman yaşanan geçmişin hatıralarını öğrenmeye ve öğretmeye çalışmak gerekir. Başka neleri diye sorarsanız, cevabım şöyle olur: Bu kadim milletin bir hilal uğruna tarih sahnesinde yaptıklarını ve yaşadıklarını, yok edilmek istenen bir milletin haykırışlarını, vatan topraklarını savunmak için hayatlarını ortaya koyan isimsiz kahramanların cesaretini, tarih sahnesine altın harflerle destanlar yazan kahramanların göz yaşartan hikâyelerini de… Mehmetçiğin iman dolu göğsü ve çelik iradesi karşısında düşmanın mağlup olduklarını da… Ezanları susturamadıklarını da… Milletimizin tarih boyunca Yaradan’a olan iman ve ümidiyle mücadele ederek hak ve adaleti yerleştirmeye çalıştıklarını da… Yaradan’ın adıyla canını vermiş ve şehitlik mertebesine kavuşanları da… Yaradan’ın Kur’an’da vadettiği  ‘‘Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.’’ (Al-i İmran 3/139) zaferleri ve istiklali hak edenleri de… vb. gerçekleri de öğrenmeye ve öğretmeye çalışmamız gerekir derim.

       Günümüzde tarihi gerçekleri unutturmaya çalışanlar unutulmuş, unutturulmak istenen Mehmet Akif gibi dava adamları bugün daha güçlü olarak manen dirilmişlerdir. Belki bir ölmüşlerdir ama yüreğimizde bin dirilmişlerdir.  Tarihin kaydettiği bütün gerçek kahramanlar, çoğu zaman maddi, manevi varlığını kaybedip meçhul istikametlere doğru çılgınca akan bozulmuş toplumların önüne cesaretle çıkarak yalnız başına da olsa ‘Dur!’ diyebilen ve gidilecek yolu gösterebilen insanlar olmuşlardır.

       Unutmamak gerekir ki; biz bir oldukça, beraber oldukça, diri oldukça, yüreklerimiz toplu vurdukça, irademiz sağlam oldukça içeriden ve dışarıdan kimseler bizi yıkamaz. Ama düşman boş durmaz. Eskiden de boş durmadı, şimdi de boş durmayacak. Düşman aramıza yüzyıllardan beri bölücülük tohumlarını ekti ve meyvelerini de toplamaya çalıştı. Özellikle düşmanlar bizim zaaflarımızdan, yerli işbirlikçilerden de faydalanmaya çalıştı. Ama unutmayalım ki, biz hep birlikte milletiz, hep birlikte Türkiye’yiz. Eğer milletimiz, devletimiz yoksa biz de yokuz. İşte bu gerçeği bilip millet aleyhinde atıp tutanlara dikkat etmemiz gerekir.

         Düşman, bizi yenmek için ya kaba kuvvetle ya da nifakla başarmaya çalışacaktır. Osmanlı devletini nifak silahıyla parçaladılar ve sonra da bu parçaları teker teker yuttular. Aman dikkat!  Bu milletin ve bu vatanın derdiyle dertlenmemiz lazım. Çünkü bu vatanda doğduk, bu vatanda var olduk. Aslımızı, neslimizi inkâr etmeden dertleneceğiz. Rengimiz, ırkımız, adımız farklı olabilir ancak yaşadığımız ülkenin sınırları içerisinde birbirimizle var olmaya ve kardeş olmaya özen göstermemiz gerekir.

       Düşmana karşı mücadelemiz ve davamız da bir olmalıdır. Referansı Kuranı Kerim olan, ilk emri ‘OKU’ olan bir inancın temellendirdiği medeniyetin fertleri olarak, her karanlık gecenin bir sabahı vardır. Karanlıkları aydınlığa çıkaran bir yüce el, bir yüce kudret vardır. İşte bizler be yüce eli tutmaya çalışmalıyız. Temeli Asr-ı Saadet olan medeniyetimizin maddi ve manevi hayatta insan haklarına gösterilen saygı, insanı ruh ve madde olarak bir bütün kabul edip denge oluşturma başarısı ortadadır. O yüzden yerli, milli, manevi değerlerle örülü bir medeniyetin savunucusu ve takipçisi olalım.

     Gelin, hep birlikte dünya tarihinde eşine rastlanılmayan bir durumu anlamaya çalışalım. Dünya tarihi metrekareye altı bin merminin düştüğü böyle bir savaşı ne gördü ne de duydu.  

     Destan yazılan mekân, Çanakkale. Yiğit ecdadımızın dünyaya parmak ısırtan bir iman ve kahramanlık destanı.

    Çanakkale deyince aklınıza ne gelir bilemem, ama benim naçizane zihnimde yer alanlardan bazıları şunlardır:  Bir milletin yokluk ve yoksulluk dönemlerinin en büyük zaferidir.  Bir milletin, iman ve azminin, metanet ve vatan sevgisinin göstergesidir. Dünyayı dize getiren ve dünyanın en güçlü ordularını Çanakkale Boğazı’ndan geçirmeyen muazzam bir olaydır. İslam dünyası karşısında Osmanlı’nın itibarını yenileyen bir durumdur. Saldırgan çeliğe ve ateşe karşı etin ve kemiğin kendini savunmasıdır. Tarihe altın harflerle ‘Çanakkale  geçilmez!’ yazdırılan bir destandır. Düşman unsurları bir araya geldikleri halde karşılarında duran kuvvet ve kudret kalesini aşamadıkları bir mekândır. ..vb. tarihin sayfalarına yazılan bazı gerçekler aklıma gelir.

     Ecdadımız Çanakkale’nin moral tecrübesiyle İstiklal Savaşı’nı kazanmıştır. Bu konuda emek verenlerden biri vardır ki, tarih onu hiçbir vakit unutmayacak ve unutturmayacaktır. Peki kimdir? Mehmet Akif’tir.

     Mehmet Akif deyince de içimden dökülenler vardır. Çünkü O tek başına bir ümmettir. Sevdası istiklal olan bir İslam şairidir. Sancılı yılların gerçek öncüsüdür. Türkiye’nin ve Balkanların ortak bir değeridir. Hürriyet, medeniyet ve ilim taraftarıdır. Dindar bir adam, hâlis bir Müslümandır. Fikir ve cemiyet adamıdır. Azimli, vefalı, mütevazı vakur, cesur, mert, mütefekkir biridir. Her zaman milletinin ve devletinin yanında olan biridir. Kalemini içinde yaşamaktan, bir ferdi olmaktan gurur duyduğu toplumu inşa etmek üzere kullanan biridir. Milletine üst perdeden bakmayan biridir. Milletin en dara düştüğü zamanda elinden geleni yapan biridir. Milletin, vatanın menfaati için emir üzere değil, gönül üzere yollara düşen biridir. Ümitsizlikten uzak duran biridir. Şeref ve haysiyetine toz kondurmayan biridir. Alnı yüksek ve kalbi yüksek yaşayan biridir. Vatanı ve milleti için makamını, memuriyetini, maişetini feda eden biridir. Bütün Müslümanları ‘İslam Birliği’ ideali etrafında toplamak isteyen biridir. Taassuba düşman biridir. vb. cümleler dökülür dilimden. Bir de Mehmet Akif tarafından bakmaya çalışalım. Mehmet Akif: ‘Milletimin bekası Hak bildiğim yolda daima dik durdum, korkmadım, hüzünlenmedim ve bu yolda tek de kalsam asla ümitsizliğe düşmedim. Siz beni İstiklal Marşı’nızın şairi diye bilirsiniz ve sadece orada tutarsınız ama ben sadece sizin Milli Marşı’nızı yazmadım. Sizinle birlikte yaşadım, gördüm, işaret ettim, anlattım ve ölümüne ettim.’ der.

      Mehmet Akif, farklı biridir. O, Batı medeniyetinin manadan uzak, tamamen maddesel dayatmalarına karşı çıkan ve içinde yaşadığı toplumu buna karşı daima uyaran biridir. Çünkü Batı medeniyeti olarak karşımızda duran medeniyet, gittiği yeri ayrıştıran ve sömüren bir medeniyettir. Batı, medeniyet maskesi altında büyük bir yayılmacı politikayla, sömürgeleştirmeyi düşündüğü coğrafyalara medeniyet götürme söylemiyle harekete geçer. Akif, bunlara  ‘tek dişi kalmış canavar’ der.

      Batı, bilimsel ve teknolojik gelişmelere dayalı toplumsal refahı, lüks ve konforu maddede ve onun daha çok tüketiminde gören bir medeniyeti meydana getirmiştir. Bir süre sonra bu medeniyetin ayakta durmasını ve güçlenmesini sağlayan teknolojik gelişme ve maddi üretim çarkları hammaddenin ve insan gücünün sömürülmesi esasına sırtını dayamıştır. İşte emperyalizmin zembereğini kuran mekanizma da budur.  

       Gerçekler bu kadar aşikârken, tarafınızı belirleyin ve vatanınıza Mehmet Akif ruhuyla sahip çıkın.
       Vesselam…

 

çanakkale zaferi çanakkale köprüsü çanakkale çanakkale geçilmez çanakkale türküsü