Bir Neslin Ağabeyi...

TAKİP ET

Türk edebiyat ve düşünce tarihinde büyük izler bırakan Yedi Güzel Adam, sadece bir neslin değil kendisinden sonraki bütün nesillerin öncüsü oldu. 1950'lilerde yolları şairler şehri Kahramanmaraş'ta kesişmiş bu güzel adamlardan, 'haksızlıklara şiirle cevap veren' Adil Erdem Bayazıt'ı, eşi ve çocuklarına sorduk. Deniz Ersoy'un röportajı.

Türk Edebiyat ve düşünce tarihinde büyük izler bırakan Yedi Güzel Adam, sadece bir neslin değil kendisinden sonraki bütün nesillerin öncüsü oldu. 1950’li yıllarda, yolları şairler şehri Kahramanmaraş’ta kesişmiş bu güzel adamlardan, “haksızlıklara şiirle cevap veren” Adil Erdem Bayazıt’ı, eşi ve çocukları anlattı.

Erdem Bayazıt’ın edebi yönünü, şiirlerini bilmeyen yoktur. Peki, Erdem Bey nasıl bir eşti? Bize biraz bahsedebilir misiniz?

Makas dergisine hayırlı olsun diyerek cümlelerime başlamak istiyorum. Erdem Bey, her zaman arkamda olan bir eşti. Her yaptığım işte bana çok destek oldu. Saatlerce sıkılmadan sohbet edebildiğim üzüntümü, sevgimi, sevincimi rahatça paylaşabildiğim bir eşti. Sevgi dolu olup sevdiğini belli ederdi.

Sizin edebiyata ilginiz nasıldı? Siz de şiir yazıyor musunuz?

Edebiyata olan ilgim, okuyucu seviyesinde oldu. Roman, hikâye kitapları okurum ama yazmaya hiç yeltenmedim. Erdem Bey, hayat hikâyemi roman haline getirmem konusunda bana hep fikrini beyan ederdi ama nasip olmadı. Bana yazdığı şiirler vardı. Hatta yazdığı şiirle alakalı olan bir anımı sizlerle paylaşayım. Yazları Kahramanmaraş’a giderdik. Bir gün yayla evinde oturuyordum, yayla evimizin de çok dik yokuşu vardı. Erdem Bey, kolunun altında çok büyük bir paketle o yokuşu çıkarak eve geldi. “Aç bakalım paketi beğenecek misin” dedi. Ben tabii paketin içinde ne olduğunu bilmiyordum. Paketi açtığımda çok duygulanmıştım. Bana yazdığı bir şiiri bir hattata götürmüş hat yazısıyla o şiiri yazdırmış ve çok güzel çerçeveletmişti. Bu hareketi beni çok etkilemişti. Merak edecek olursanız o şiir de “Sevgililer Burcundan” isimli şiirdir. Hala odamın başköşesinde o çerçeve duruyor.

Erdem bey, çocuklarının meslek seçimleriyle ilgili onları yönlendirir miydi? Kendisi gibi edebiyatla ilgili olmalarını arzu etmiş miydi?

Aile bireylerimizden hiçbirinin şair veya edebiyatçı olmasıyla alakalı bir dayatma veya isteği kesinlikle olmadı. Bende dahil, hepimizi olabildiğince özgür bırakmıştır. Hatta çocuklar içinde üniversite sınavına girecekleri zaman çocukların seçecekleri bölümle alakalı nereye isterlerse oraya yazmalarında rahat bırakmamız gerekir demişti. Önemli olanın mutlu olmaları ve sevdiği işleri yapmaları olduğunu belirtmişti. Nitekim babaları görmese de çocuklar kendi tercihlerini kendileri yaptılar. Son olarak ben de Erdem Bey'e katıldığımı dile getirmek istiyorum. Hiçbir konuda baskıcı olmak, dayatıcı olmak taraftarı olmadım. Çocuklarımıza, gençlerimize daha güzel bir dille yaklaşmak gerektiği kanaatinde oldum her zaman. Bu sayının çıkmasında emeği geçen herkese teşekkür ederek cümlelerimi sonlandırmak istiyorum. Derginizin gelecekteki sayılarında da muvaffak olmalarını Allah’tan niyaz ediyorum. Yolunuz açık olsun inşallah.

Meral Bayazıt (Kızı)

Erdem beyin edebi yönünün size katkıları nasıl oldu?

Biz büyürken evimizde en kolay ulaşılabilir şey her zaman kitaplar oldu. Babamızı sürekli okurken görürdük ve beni daha çok sevmesi için kitap okumam gerektiğini hissettim hep. Üstelik onun kadar iyi bir okuyucu olduğumu kanıtlamak için onun okuduğu kitabı, o okurken okumayı adet edinmiştim. Çocukluk işte…

Her zaman yoğun, etrafı her zaman kalabalıktı. Babama en çabuk kitaplar üzerinden ulaşabiliyordum sanıyorum. Kitapları okurken -bu roman da olabilirdi, makale, mülakat da- uzun tartışma açabilecek yerleri belirler, damarına basacak anarşik eleştirilerle sohbet açardım. İşte o zamanlar, saatler süren dersler başlardı. Ablam ve arkadaşlarımız bazen kızardı ama ben bundan hınzırca zevk alırdım. Hatta zaman zaman tehdit unsuru olarak kullandığım bile olmuştur. Aslında babam da bu durumun farkındaydı.

Sizin, babanızla aranızdaki aynı kitabı okuma yarışınızı, bir önceki sayımızda 7 Güzel Adam dizisi senaristi sevgili Nevin Şahin bizlerle paylaşmıştı. Üzerinde tartıştığınız ilk kitabı hatırlıyor musunuz? Edebiyat dışında ortak ilgi noktalarınız nelerdi?

Üzerinde uzun uzun konuştuğumuz ilk kitap sanırım Rasim Amca’nın (Özdenören) çevirisini yaptığı George Orwell’ın Hayvan Çiftliği kitabı idi… Müthişti. İzm’ler üzerinde çok düşündürmüştü beni… Toplumların mutluluğu için yola çıkan tüm izm’lerin nasıl evrildiği… Bu konu çok uzun. Babam sinemayı çok severdi. Bize dünya klasiklerini izletirdi. Birlikte izlerdik. Her defasında bir film seçer, bunu izlemezseniz adam olamazsınız derdi. “Kelebek” diye bir film vardı. Şimdi düşündüğümde ilk aklıma o geldi. Çok etkilemişti beni.

Elbette unutamadığınız birçok anınız vardır. Anımsadığınızda sizi mutlu eden bir anınızı duymak istesek?

Ramazan ayları çok güzel geçerdi evde; iftara yaklaşılan son iki saat hariç. Sahuru babam hazırlardı. Soğanlı, pastırmalı yumurtası harikaydı. Herkesi, parmakları ile yaptığı müzikle tek tek kaldırırdı. Uyansak bile yataktan kalmaz, kapımızda çalınacak o ritmik melodiyi beklerdik. İlk orucumu sanırım 6-7 yaşlarında tuttum.Kahramanmaraş’taydık ve hava çok sıcaktı. Benden büyükkuzenlerim şaka yapmışlar, tükürüğünü yutarsan orucunbozulur demişlerdi. Ben bahçede oturup tükürüğümüyutmamaya çalışıyorum. Bayılacak gibi olmuştum. Babam evegeldi. Öğle saatleriydi. Ne yapıyorsun dedi. Durumu anlattım.Kuzenlerime kızdığını, uzun uzun konuştuğunu hatırlıyorum. Beni mutfağa götürdü, su içirip yemek yedirdi. Tekrar niyet ettirdi ve “akşama kadar oruçlusun” dedi. Akşam çok eğlenceli bir ortamda tekne orucumu bağladı ve benden satın aldı.

Sevde Bayazıt (Kızı)

Babanız Erdem Bayazıt’ın size en önemli nasihatleri neler olmuştu?

Babam en çok sanırım özgürlüğüne düşkündü, bizleri de hep özgür yetiştirmiştir. Eve giriş çıkış saatlerimiz, giyimimiz, arkadaşlarımız konusunda herhangi bir kısıtlama asla yapmadı. Ama iki önemli nasihati vardı; birincisi, ne olursa olsun namazınızı terk etmeyin derdi, adeta takip eder vakit gidecek gibi olursa çeşitli bahanelerle direkt olmasa da hatırlatırdı.

İkincisi kendisine bir konuda ne yapmamız gerektiğini sorsak, hadi gelin der ilmihale bakıp cevap verirdi, bildiği halde, uyguladığı halde... Sanırım bizim bu alışkanlığı edinmemizi istiyordu.

Ortak bir noktanız var babanızla. Siz de onun yolundan gidip siyasete atıldınız. Babanızla unutamadığınız bir anınızı dinlemek isteriz.

2005’te babamla yurt dışına beraber çıkma imkanımız oldu. Ben o zamanlar Bahçelievler Belediyesi’nde encümendim.

Kardeş Türk Cumhuriyetleri iftar programımız vardı, Kazan’a gitmiştik. Belediye başkan yardımcılarımız sohbet esnasında “Sevde bize şunu yaptı, bunu yaptı, şu konularda itiraz ediyor” diye şaka yollu, beni babama şikâyet ediyorlardı. Babam dinledi, dinledi sonunda gülümseyerek “İyi, Sevde size bunları yaptı da siz bunları hak edecek ne yaptınız?” dedi. Bizleri hem çok sever hem de bize çok güvenirdi; aynı zamanda çok da nüktedandı.

Yusuf Bayazıt (Oğlu)

Şair bir babanın evladı olmanın, sizin edebiyata bakışınıza katkıları neler oldu?

Edebiyata okurluk haricinde bir ilgim olmadı. Şiir ve hikâye okumayı severim, özellikle şiir dinlemek benim için çok keyiflidir. Üstad Necip Fazıl Kısakürek ve Sezai Karakoç

beyefendinin çok beğendiğim şiirleri vardır. Dinlemek ve okumak keyif verici.

Yedi Güzel Adam, gelecek nesillerin de ağabeyi olsun diye dizisi bile çekildi geçtiğimiz yıllarda. Peki, bunun gençlerin edebiyata ilgisini artırdığını düşünüyor musunuz?

Yedi Güzel Adam dizisinden sonra gençlerin edebiyata ilgisinin arttığına katılıyorum. Özellikle bunu, sosyal medyada gençlerin yapmış olduğu paylaşımlarda görmekteyiz.

Gerçekten bu dizi, gençlerin üstünde edebiyata karşı büyük bir merak uyandırdı. Diziyle beraber Yedi Güzel Adam diye bildiğimiz kıymetli büyüklerimizin kitaplarının okuma oranlarının arttığını görmek bize mutluluk verdi ve dizinin gençler üstündeki tesirinin de apaçık göstergesi diyebiliriz.

Diğer kardeşlerinize de sorduk. Size de soralım. Babanızla unutamadığınız anınız?

Bir gün İzmir’deki yazlığımıza giderken Manisa’da Cuma namazı vakti geldiği için bir köye namazı kılmaya gitmiştik. O gün dönemin bakanlarından biri de o camide Cuma namazını eda etmeye gelmişti. Bütün cemaat orada Bakan beyin etrafında toplanmış iken onun bizzat gelip babamın elini öpmeye çalışması beni çok etkilemişti.

Kendisi bir şairdi, bir dönem milletvekilliği yapmıştı ama buna rağmen bir bakanın gelip elini öpmeye çalışıp “ağabey” demesi çok değerli. Cumhurbaşkanımızın “Bir Neslin Ağabeyi” tabirinin ne anlama geldiğini o gün daha iyi anlamıştım.

Erdem bey çocuklarına çok nasihat eder miydi?

Hep nasihat ederdi, “Ne iş yaparsanız yapın işinizi iyi ve dürüstçe yapın, o zaman başarı kaçınılmaz olur” derdi. Bununla birlikte bize kitap okumamızla alakalı çok nasihatlerde bulunurdu. İyi bir doktor, iyi bir mühendis, iyi bir avukat genel olarak bütün meslekler için geçerli olarak.

Çok kitap okumayan biri yaptığı işte yeterince ehil ve başarılı olamaz derdi. Bize de ne iş yaparsak yapalım kitabı elden bırakmamızı söylerdi. Bu vesileyle de bu yazıyı okuyacak kardeşlerimize, büyüklerimize de Erdem Bayazıt’ın bir tavsiyesini iletmiş olalım. Bu derginin oluşumunda emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Bu sayı vesilesiyle babamın anılmasından dolayı büyük bir memnuniyet duyuyorum. Okuyan ve okutan herkesten Allah razı olsun.

Ahmet Bayazıt (Oğlu)

Ahmet bey, siz Erdem beyin en küçük çocuğusunuz. 12 yıllık zamanda neler paylaşabildiniz babanızla?

Rahmetli babam ben doğduğumda 57 yaşındaydı. Aramızdaki bu yaş farkı ister istemez bazı aktiviteleri yapmamıza engeldi fakat hiçbir zaman bunun burukluğunu hissetmedim. Her zaman bana bakışından konuşmasından beni çok sevdiğini hissederdim. Babamdan ilmi anlamda, hayata bakış açısı anlamında, yaşımdan ötürü maalesef yeteri kadar faydalanamadım. Onun dostlarından, döneminde yazdığı köşe yazılarından faydalanarak babamın hayata bakış açısını anlamaya çalışıyorum. Tabii bunlar edebi, siyasi ve sosyolojik bakış açıları oluyor.

Babanızın şiirlerini okuduğunuzda ne hissediyorsunuz?

Şiirlerini okuduğumda beni en çok etkileyen, hissettiğim aşk ve ölüm duyguları. Düşündüğümüz zaman birbirine çok zıt olan şeyler aşk ve ölüm. Fakat ben babamın şiirlerinden, ikisinin şiddetli bir şekilde birbirine bağlı olduğunu; aşkın ölümle vuslata ereceğini görüyorum. Rabbim, babamın fikrini, düşüncesini ve hayata bakışını iyi anlayıp bunları hayatımda yaşamamı nasip etsin.

Evdeki ilişkiniz nasıldı?

Evde her zaman huzur ortamı olurdu. Ben babamın hiçbir zaman bir aile bireyimizi incittiğine şahit olmadım. Çok babacan, merhametli bir yapısı vardı. Bizim mutluluğumuz için çabalardı. Bizim keyif aldığımız şeylerle ilgilenir, bunlarla alakalı muhabbet ederdik. Ben balık tutmayı seviyorum diye beni hafta sonları balık tutmaya götürürdü. Bunları böyle sıraladığımız zaman bu 12 yıllık kısa sürede çok güzel anılar biriktirmiş olduğumu gördüm.

Peki, en unutulmazı hangisi diye sorsam?

Okuldan her döndüğümde babam yatak odasında yatağa uzanmış kolu açık bir şekilde beni beklerdi. Tam odasının önünden geçerken kendisinin orada olduğunu belli edecek bir ses çıkartıp dikkatimi çekerdi. Ben de hemen üstümü değiştirip onun kolunun altında girerdim ve 1 saate yakın birbirimize sarılarak uyurduk. Bu benim hiçbir zaman unutamayacağım bir anımdır.

Beni en çok memnun eden tavırlarından biri de bütün evlatları dahil olmak üzere başarılı olduğumuz konularda ve branşlarda her zaman desteklemiştir. Sık sık bana zeybek oynatması, basketbol oynadığım dönemlerde maçlarımı izlemesi bunun örneklerindendir.

Ben çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Kısa bir baba-oğul ilişkimiz olmuş olsa da bize çok güzel bir miras bıraktı. Onun adı, duruşu ve toplum nezdindeki karşılığı, bizi her zaman gururlandırdı. Rabbim mekanını cennet eylesin, bizleri de cennetinde kavuştursun inşallah.

 

“Bir Neslin Ağabeyi Erdem Bayazıt”, Bilimevi Makas dergisi, Haziran-Temmuz 2018, sayı 2.

Röportaj: Deniz Ersoy