Dergilerin Ağustos 2017 Sayılarına Toplu Bir Bakış

TAKİP ET

Mustafa Uçurum, Bir Nokta, Dergah, Nihayet, Fayrap ve Aşkar dergilerinin Ağustos 2017 tarihli yeni sayılarına değindi.

 

 

Son yılların en sıcak yaz aylarını yaşıyoruz. Dereceler yükseldikçe rehavet eden ağırlık gelip üzerimize yerleşiyor. Fakat ne olursa olsun hayat akmaya, olması gerekenler yaşanmaya devam ediyor.

İki binli yılların başlarında edebiyat dergilerinin bazıları yaz aylarında ya hiç çıkmazdı ya da yaz başında toplu bir sayı çıkararak derginin yaz rehavetine kurban gitmesini bir nebze olsun savuşturmaya çalışırlardı. Artık hayat dergiler için de hiçbir şeye aldırmadan yaşanmaya devam ediyor. Dergiler ağustos sayılarını yine dopdolu içeriklerle okuyucularına ulaştırdı.

İstanbul Bir Nokta; Sayı: 187

Mürsel Sönmez derginin giriş yazısında edebiyat dünyasına “sinâmeki” tadında dokunuşlar yapıyor. Her zaman gizliden ya da açıktan bir rahatsızlık edebiyat dünyamızda ve hayatın birçok alanında zihinleri kurcalamaya devam ediyor. “Kendinden başkasını görmeyen, saygı nedir bilmeyen, huzursuz, rahatsız tipler” ellerindeki kalem ile kurmaya çalıştıkları tahakkümün altında kalıyorlar ama ne yazık ki bunu görebilecek ne akıl ne de izan var. “Sinâmekinin teki” dedikten sonra sinâmekinin TDK sözlük anlamını da paylaşıyor okuyucu ile Mürsel Sönmez. 4. anlamı yazının özeti; “Mızmız, sevimsiz, başkalarıyla ilişki kurmayan kimse.” Sönmez bir de ekleme yapıyor parantez içinde: (Ve dahi kıl uyuz.”

Kâmil Yeşil ile açılıyor derginin sayfaları. Eski zamanlar tadında “Fotoğraflarda Yaşamak” öyküsü fotoğraflara bıraktığımız hüzünlü bakışların öyküsü.

Bir Nokta, öykü ve şiir dergisi. Öykülerle, şiirlerle ilerleyen dergide bir anda yolunuzu Mustafa Aycın’ın bir çizgisi kesiyor. Suavi Kemal Yazgıç“Güne Notlar” düşmeye devam ediyor. 15 Temmuz ruhu Bir Nokta’da canlılığını koruyor. Nabi Çömez’in “Geceyi Bölen Ses” öyküsü köprüde yaşanan bir ölüm kalım mücadelesini anlatıyor. Murat Soyak, Anadolu kadar bereketli sesiyle Bir Nokta’da öyküsü ile yer alan isimlerden. Özay Arslan’ın yazısı son günlerde iyice alevlenen tartışmalara sadece Türkiye penceresinden değil dünya gözüyle de bakan bir yazı: “Peygambersizlik Ahlaksızlıktır”

Dergide şiirleriyle Rıdvan Kadir Yeşil, Aykut Nasip Kelebek, Ahmet Şefik Vefa, Ahmet Akın, Alâaddin Soykan, Nurettin Durman, Hüseyin Burak Us, Kadir Ünal, Tunay Özer, Hayrettin Taylan, Ahmet Hakan Karataş, Mert Mevlüt Gökçe, Mehmet Baş, Eray Sarıçam, Uğur Cumaoğlu yer alıyor.

“Çok beklettim özür dilerim / Serazat geçti mevsim / Gençtim çok aradım/ Defter kalem çarşı Pazar / Yolumun üzerindeki / Taşları ayıkladım” ( Nurettin Durman)

“İnsanın kalası geliyor bildiği sorularda / kalpleri sungur kuşlardan uzakta” Hüseyin Burak Us

“su çiçeğini suda açan çiçek / diye öğretilen zamanlarda / uykusunda gülen / çocuklara özenmek” (Kadir Ünal)

“üstüne sedef tozu dökülmüş sanki / ne çok yakın ne çok uzak / kenardayım biraz, geçiyor işte / aydınlık bir su gibi her şey” (Tunay Özer)

Dergâh’ın tarih yolculuğu

Dergâh dergisi her sayı yeni eserlerle okuyucularının karşısına çıkarken bir taraftan da geçmişin izini sürmeyi ihmal etmiyor. Okuyucularına hediye olarak verdiği Dergâh’ın eski sayılarının yanında gün yüzüne çıkan belgelerle de okuyucularını geçmişin görkemli eserleriyle tanıştırıyor.

Ağustos 2017 sayısında Ömer ÖzcanAhmet Hamdi Tanpınar’ın Halit Fahri Ozansoy’un kitaplarında hakkında hazırladığı bir raporu okuyucular ile paylaşıyor. Tanpınar’ın bir esere nasıl titizlikle eğildiğini görmek anlamında bu rapor ve değerlendirme yazısı önem arz ediyor.

İnci EngününBilge Seyidoğlu’nun Erzurum’dan gönderdiği mektupları paylaşıyor. İbrahim Gökburun, Derkenar’da Duran Boz ve Köksal Alver’in hazırladığı Mekân Hikâyeleri hakkında yazmış. Birçok dergide bu kitap hakkında yazı kaleme alındı. Böylesine nadide bir emeğin karşılık bulması mutluluk verici.

Gülay Bulduk kısacık bir “Kedi Yürüyüşü” ile Dergâh’ta. Akıp giden hayat ve kuyruğunu sallayarak giden bir kedi. Hayatın özeti gibi kısa ve net. Osman Özbahçe “Anlamın Gereksizliği” üzerine yazmış bu ay. Özbahçe, şiir ve musiki konusundan sonra şimdi de şiirde anlam konusunda yazarak aslında taşları yerine koymuş oluyor. Şiirde anlam aramak gerekir mi? Cevabı Özbahçe’nin yazısında.

Mustafa Çiftci “Toprak Saha Yazıları”nın ikincisi ile seriye devam ediyor: “Camiler Şeker Şerbet”. Öyle görünüyor ki bu yazıları merakla bekleyen okuyucular olacak. Cami serinliğinde mevlit ve şerbet eşliğinde bir yazı sunmuş Çiftci.

Necip TosunJulio Cortazar; fantastik ve deneysel öyküler üzerine yazmış. Bu tür öykülere ilgisi olmayanlar bile Necip Tosun’un bu yazısından dolayı bir Cortazar öyküsü okumaya şiddetli bir istek duyacaklar. Bugüne kadar okumamış olanlar da epey hayıflanacak. Orta sayfa söyleşisi Fırat Mollaer ile yapılmış. Muhafazakârlık üzerine kafa yoranlar için açılımı güçlü bir söyleşi bu.

Dergâh’ta İbrahim Yolalan şiiri var. “Toz” şiirinde Yolalan; “gücü yoran yontunun bahçesinde/ dile toz serpen ne ki / küstük işte toprağa / çürüyor damarda kan” diyor iyi ki şiir var dedirten bir esenlik ile. Bu dizeler de Taner Sarıtaş’ın şiirinden: “İsteriz adımladıkça biz yerküreyi / yeğnileşsin acılarımız bulutlar gibi / kuşku çözülsün ve berraklaşsın içimiz” Arka sayfada Mustafa Kutlu’nun “Bıçak” adlı kısa hikâyesi var. “Aramızda bir bıçak. Sarı saplı, keskin, ucu sivri. Onu aramıza kim koydu?”

Nihayet’in kaptan koltuğuna Ahmet Murat geçti

Nihayet dergisi Ağustos 2017 sayısını Ahmet Murat’ın Genel Yayın Yönetmenliği’nde çıkardı. Bu haberi derginin giriş yazısında Ahmet Murat duyuruyor okuyucuya. Fatma Barbarosoğlu ve Nazife Şişman’dan sonra bu değişim dergiye nasıl yansıyacak zamanla göreceğiz.

İlk yazı Mustafa Özel’e ait. Kapitalizmin cenderesinde boğuşan insanlığa dair konunun uzmanı bir yazardan mutlaka okunması gereken bir yazı bu. Kapitalizme Ahmet Hamdi Tanpınar eserlerinin penceresinden bakan bir yazı “Agop’un Delik Lirası”. Ömer Lekesiz, “Ol’an”da objektifine yansıyan anları yazmış.  

Derginin dosya konusu “Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz?” Her gün biraz daha “öz” olandan uzaklaştığımız dünyada köye ve köylüye karşı ilginin artacağı gerçeği yüksek sesle dillendirilmese de içlerde çınlayıp duruyor bu beklenen son. Dosyada Köksal Alver, Şinasi Öztürk, Asım Öz, Emel Topcu, Nurullah Koltaş, Kemal Özer, Beyza Karakaya, Münire Daniş, Betül Şatır, Betül Yeşil Çelik, Kübra Demir… yazılarıyla köy ve köylülük kavramı üzerine yazmış. Köy konulu kitapların kısa tanıtımları, söyleşiler de yer alıyor dosyada. Elbette Şükrü Erbaş’ın “Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz?” şiiri de var dergide ve bu şiir için Mustafa Çiftçi’nin, Hüsrev Hatemi’nin, Mesut Bostan’ın yorumları.

Prof. Dr. İsmail Coşkun ile yapılan röportaj da dergide yer alıyor. Geçmişten günümüze, hayattan edebiyata köy, köylü, köycülük kavramları çevresinde gerçekleşen keyifli bir söyleşi: “İslamiyet şehirlidir. Bu anlamda medenidir. Yerleşiklikle alakalıdır. Kırsalda dindarlık müesseseleşmiş bir dindarlık değildir.”

Köy için anahtar kavramlar da sunuyor okuyucuya Nihayet. “Sekiz köşe kasket, çomar, köycülük, köykent, muhtar çakmağı…” gibi kavramlar yer alıyor.

Sema Babuşçu’nun “Toprağın Sadık Yâri” adlı yazısı Âşık Veysel türküleri tadında bir yazı olmuş.  

Fayrap’ta 100’e 1 kaldı

Fayrap, tarihten bir sayfa ile selamlıyor okurlarını. 13 Eylül 1920 tarihinde Büyük Millet Meclisi’nde geçen konuşmalardan bir kısmını okuyucuları ile paylaşıyor dergi. Hasan Basri Çantay’ın “Halkçıyım çünkü mütedeyyinim, mütedeyyinim çünkü halkçıyım” sözünü derginin kapağına taşıyarak yapıyor bunu. Meclis tutanaklarında öylesine ifadeler geçiyor ki bizi bugünlere taşıyan ruhun ne kadar emin ellerden geçtiğine şahit oluyoruz: “Halk ile münevverler arasında müthiş uçurumlar vardır. Halk bizden ayrılmıştır. Biraz halka yaklaşmak vadisinde icraata başlayalım, bu maddeyi kabul edelim, halk ile aramız daha ziyade yaklaşacak, bu açıklık azalacaktır.” Bu samimi itirafı okuyup günümüze bakınca derin bir heyhat demekten başka bir şey gelmiyor elden.

Cihan Aktaş öyküsü çıkıyor karşımıza; “Market Avcısı.” Bu hem dergi için hem de okuyucu için müthiş bir buluşma. Bir dergide Cihan Aktaş ile karşılaşmak, bu çok iyi işte. Tüketim toplumu denen acıdan başlayıp mültecilerin kalbine dokunan bir öykü bu.

Mustafa Nezihi Pesen’den bir yazı okuduğunuzda içinizde bir gitme arzusu, yola düşme telaşı, şehirleri yoklama heyecanı peyda olur. “Otobüs Yolu” da böyle bir seslenişe sahip. Hamza Bilgü’nün “Neşir Bey” adlı öyküsü uzun ama akıcı üslubu ile kendini okutturuyor. Öykünün devamı gelecek sayıda.

Elyasa Koytak, Cevdet Karal’ın “Uzun Sürdü Hazırlığım”; Fazıl Baş, Ömer Şişman’ın “Dikenli Zıplak”; Fatma Büşra Helvacıoğlu, Sibel Eraslan’ın “4 Defter: Rumeli Rüzgârı”; Hamza Bilgü, Cihan Aktaş’ın “Şirin’in Düğünü” üzerine yazmış.

Dergilerin en canlı yüzüdür kitaplar üzerine yazılan değerlendirme yazıları. Hele de yaşayan yazar ve şairlerin kitapları ise mevzu, bu daha da değerlidir. İnsanlığın yaşadığı körlük üzerine veryansın edildiği bir zamanda Fayrap, çağdaşları olan yazar ve şairlerin kitap sevinçlerini dergilerinin sayfalarını açarak paylaşıyor. Hakan Arslanbenzer de Raşit Ulaş ile bir söyleşi gerçekleştirmiş. Tam anlamıyla güzel bir söyleşi bu. Samimi, kırıp dökmeden, demli bir çay kıvamında.

Fayrap’ın Sağcılık Sözlüğü merakla beklenen bölümlerinden. 99. sayıda sözlük konuları; İslamcılık Eleştirisi, Nuri Pakdil, Üstad. Murat Küçükçifci ve Elyasa Koytak’ın süzgecinden geçiyor sözcükler. Çokça cesur ve keskin yorumlar var: “Nuri Pakdil de kumdan kale. Çocukların kalesinden tek farkı taşınabilir, konuşabilir, devrimci selamlar gönderebiliyor oluşu.”

Eren Safi, Rasim Demirtaş, Musa Gönüllü, Ensar Avcı, Abdurrahim Özcan bu sayının şairleri.

Aşkar 43. sayı

3 aylık bir edebiyat dergisi Aşkar, Sivas’tan sesini dünyaya duyurmaya devam ediyor. 11. yılında, 43. sayısında kendi sesini pekiştirerek yayınına devam ediyor Aşkar. Dergide bir şiir ağırlığından bahsetmek mümkün. Dergi ekibinin de ağırlığı şairden yana. Merve Parlak’ın şiiriyle açılıyor dergi. Derginin kadrolu şairleri var diyebiliriz. Bu bir dergi için her zaman artıdır. Kendi sesini bulmasını sağlar bu birliktelik.

Yunus Emre Altuntaş Şehit Ömer’e ithaf ettiği “15 Temmuz Ebabil Kıssası” şiiriyle yer alıyor dergide. Özgür Ballı’nın “Hakkımda” şiirinden: “aklımda yer kalmadı pek yani sonuçta / bora jete hiç binmedim ilk uçağa yirmi birimde / eniştem öldü diye binmiştim kuşları göremedim”

Osman Özbahçe, Aşkar’ın yürüyüşüne en sıkı destek veren şair. Yazısıyla, yayıneviyle bu ekibin yanında olduğunu her fırsatta hissettiriyor. “Karakoç’un şiirinde Kurucu Unsur – III” başlıklı yazısı var dergide. Şiir üzerine günümüzde sözlerine itibar edilecek ender şairlerden biridir Osman Özbahçe. İhmale gelmez onun yazdığı her satır. Mutlaka okunmalı.

Ekip işi bir dergi olduğuna göre, Aşkar, bunu hissettirecek açık duruşu her sayı okuyucuya da yansıtıyor. Şairlerin yeni çıkan kitapları hakkında yazılar, muhabbet tadında yaptıkları söyleşiler derginin gönül dilinden konuşan bölümleri.

Dergide öyküleriyle Elif Genç, Muhammed Şahin, Şeyda Arslan, Ebru Aydın, Ayşe Ovalı yer alıyor. Son yıllarda edebiyatımızda öyküde yükselen kadın sesinin en net yansıması Aşkar’ın öykücüleri.

 

Mustafa Uçurum