Kıtlık mı geliyor ? kuraklık mı geliyor ?

TAKİP ET

Kıtlık mı geliyor ? Kuraklık mı geliyor ? Kıtlığın önüne geçmek için neler yapacağız? Türkiye gıda stokluyor mu ? Dünya buğday stok durumu ne kadar ? Hepsini bihavadis.com köşe yazarı hakkı haykıran adam yazdı.

Selamun aleyküm dostlar,
Salat ve Selam Fahr-i Kainat Efendimiz (Aleyhissalatu Vesselam), Ashab-ı Kiram (Radıyallahu Anhum) ve Ehli Beyt’in (Radıyallahu Anhum) Efendilerimizin üzerine olsun.
Tamamen konuya girmeden önce, “O kendiliğinden konuşmamaktadır. Onun konuşması, ancak kendisine bildirilen vahiyden başka bir şey değildir." (Necm: 3-4)
“O (Peygamber), gayb haberlerini vermede aslâ cimri değildir." (Tekvir: 24) Ayet-i Kerimeleri delil alarak birkaç Hadis-i Şerif’e yer vereceğiz.
Dostlar, biz insanlar için her gün bir biri ardınca yeni felaketler, afetler ve büyük olaylarla tanışıyoruz.
Bunun hikmetlerinden birini şu Hadis-i Şerif ile açıklayalım;
Abdullah bin Ömer Radıyallahu Anh’dan rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz bir Hadis-i Şerif'lerinde şöyle buyurmuştur:
“Kıyamet alâmetleri bir tek ipe dizilmiş boncuklar gibidir. İp kopmuştur. Bunlar birbirini takip edeceklerdir." (Câmiu's-sağîr: 3030)
Hadis-i Şerif’te de haber verildiği gibi Dünya ipi kopmuş, boncukları dağılmışçasına yıllardır bir biri ardına kıyamet alametleriyle ilgili pek çok fitne, afet, harp vb. gibi olayları yaşamaktadır.
Bugün medeniyet adı altında kâfir ve münafıkların bu kadar ileri gitmelerine sebep; kadınların çılgın, erkeklerin sarhoş, orta tabakanın şaşkın, zenginlerin azgın oluşundandır ve halkın da bölücülerin peşinden koşuşudur. Allah-u Teâlâ da azap üstüne azap indiriyor.
“Benim ümmetimden bazı insanlar muhakkak ki içki içip ona adından başka isim takacaklar. Baş uçlarında çalgılar çalınacak ve şarkıcı kadınlar şarkı-türkü söyleyecekler. Allah onları yere batırsın ve onlardan maymunlar, domuzlar yapsın!" (İbn-i Mâce: 4020) Hadis-i Şerif’i de bu azabı destekler nitelikte.

Kardeşlerim burasu çok önemli 
Dikkat ederseniz hadiseler başladı. Bu zelzeleler, yere batmalar, kılık değiştirmeler şimdiden başladı. Dünyanın birçok yerleri sallanıyor, huzursuzluklar birbirini kovalıyor. Artık bu dalga böyle gidiyor.
Öyle bir gündeyiz ki doğana sevinmemeli, imanla göçene üzülmemeli. Bugün böyle bir gündeyiz.
Onun içindir ki bugün dünyaya dalmak günü değil. Helâlden rızık kazanmak, tedbirli olmak ve Hazret-i Allah'a yönelip gönül vermek günüdür. Böyle bir zamanda ne lâzımsa onu temine çalışması, bir müminin çok uyanık olması gerek.
Bize Allah gerek, O'na yönelmemiz gerek, O ister yapar ister yıkar.
Özellikle 2019’un sonu ile başlayıp 2020 ile hızını arttıran fitnelerden bir tanesi malumdur ki, korona virüs oldu.

Hastalığın etkisiyle devletler, şirketler ve halklar pek çok ekonomik zorlukla karşı karşıya kalırken artık uzmanlar yavaş yavaş kıtlığı konuşmaya bunlarla ilgili tedbirler almaya çağrılarda bulunuyor.

Korona virüs haricinde de yeni çıkan haberlere göre buzulların hızla erimesi nedeniyle Grönland kıyılarında 6 ton metan gazı tespit edilirken açığa çıkan gaz karbondioksitle temas ettiğinde sera gazı etkisi yapıyor bu da Dünya’nın giderek daha ısınacağına ve fazla ısıdan dolayı su kaynaklarının tehlikeyle karşı karşıya olduğunu gösterir.
Tabii bütün bu hadiseler kıyamet alametleri olarak kader planında işlese de sebepler aleminde oluşumuzdan dolayı şu söz akıllara gelmiyor değil;
“Kula bela gelmez Hak yazmayınca, Hak bela yazmaz kul azmayınca”

Peygamber Efendimiz (Aleyhissalatu Vesselam) 14 asır önce ümmeti ve dahi insanları Allah’ın gazabını üstlerine çekmemesi için müthiş bir gayretle uyardı.

Ebû Ümâme el-Bâhilî (R.A.) şöyle demiştir:
Resulullah (Aleyhissalatu Vesselam), bir kere bize bir konuşma yaptı. Konuşmasının çoğu bize Deccal'i anlatan ve bizi ondan sakındıran buyruk teşkil etti. Buyruğunun bir bölümü şu idi: Deccal'in çıkmasından evvel, (kıtlığı) şiddetli üç yıl bulunur. O yıllarda, insanların başına büyük bir açlık (felâketi) gelecektir. Allah, birinci yılda, buluta, yağmurunun üçte birisini tutmasını emredecek ve yere bitkisinin üçte birini tutmasını (vermemesini) emredecektir. Sonra Allah, ikinci yılda buluta emredecek, bulut da yağmurunun üçte ikisini hapsedecektir ve Allah, yere emredecek ve yer de bitkisinin üçte ikisini hapsedecektir. Sonra Allah, üçüncü yılda, buluta emredecek bulut da yağmurunun tamamını hapsedecektir. Artık bir damla yağmur bile yağmayacaktır. Allah, yere de emredecek ve yer, bitkisinin tamamını hapsedecektir. Artık yer, yeşillik diye hiç bir şey bitirmeyecektir. Artık çift tırnaklı (geviş getiren) hiçbir hayvan kalmayıp hepsi helak olacak, Allah'ın (yaşamasını) dilediği hayvan hariç, buyurdu."
(Sünen-i İbni Mace, C.10, Hno: 4077, s.331-335)

Bir diğer Hadis-i Şerif’te de,
Avf bin Malik (R.A.)  şöyle demiştir:
Allah Resulü(Aleyhissalatu Vesselam) buyurdu: “Deccal öncesi, 'aldatıcı seneler' olacak, yağmur çok yağacak, bitki az olacak. Doğru kimseler yalanlanacak, yalancı kimseler doğrulanacak. Haine güvenilecek, güvenilir olan kişi hain sayılacak. Ruveybida söz sahibi olacak." 'Ruveybida' nedir ey Allah'ın Resulü? diye sordular:
“Kendisine önem verilmeyen ayak takımından olan kişi" diye buyurdu.
(Tebrani, Mu'cemu'l-Kebir
Rudani, c.5. Hno: 9811, s.343)

Fahr-i Kainat Efendimiz (Aleyhissalatu Vesselam)’ın buyurduğu gibi insanların Deccal fitnesine bundan dolayı da kıtlığa maruz kalmasına sebeplerden bazıları; kadınların toplumda şehvetleri için çokça öne çıkmaları, erkeklerin sarhoşluğu, insanlar arasında yalancıların, hainlerin itibar görecek olması ve bu itibarla yine insanlara zulmetmelerinden dolayı Allah’ın gazabı isabet ediyor.

Manevi anlamda biz iman edenler için elbette tam bir yöneliş ile İslam’ın emir ve yasaklarına riayet etmemiz, tüm fitne ve fenalıklardan Allah-u Teala’ya sığınmamız gerekiyor.
Zahirde ise bize düşen en önemli iki husus bulunmaktadır.
Bu hususlardan birincisi elbette İslam’ın emri olan israftan kaçınmak, gıda ve su kaynaklarını tasarruflu kullanmaktır.
Maalesef insan oğlu bunca ibret verici hadiselere rağmen israf çılgınlığının ve arkasından gelecek olan felaketlerin farkında değil.

Kardeşlerim burda bir nefes alın ve pür dikkat okumaya devam edin çünkü en hassas noktaya ve dünyayı yakından ilgilendiren konulara geldik. 

Korona virüsün de etkisiyle tüm dünya ülkeleri tahıl stoklamak için adeta yarış içerisine girdi.
Bu kouya ilişkin Uluslararası Un Sanayicileri ve Hububatçılar Birliği (IAOM) Avrasya ve Ulusoy Un Yönetim Kurulu Başkanı Eren Günhan Ulusoy, yaptığı yazılı açıklamada, Çin'in, dünya buğday stokunun yarısını elinde bulundurduğunu hatırlatarak, Türkiye'de 5 yıl önce 400 bin ton seviyelerinde olan lisanslı depoculuğun, bugün 6 milyon ton seviyelerine ulaşarak pandemi gibi süreçlerde güvenli gıdaya ulaşımda öne çıktığını kaydetti.


IAOM Avrasya ve Ulusoy Un Yönetim Kurulu Başkanı Ulusoy, Pakistan'ın, normal süreçte hiç ithalat yapmayan bir ülkeyken, üst üste ihalelerle buğday aldığını, Çin'in de kendi stoklarını güçlendirmek için 7 milyon ton ithalat yapacağının öngörüldüğünü aktardı.
Mısır ve Suudi Arabistan'ın her yıl olduğu gibi güçlü alımlarına devam ettiğini, bu yüksek alımların, fiyatların yükselmesine sebebiyet verdiğini belirten Ulusoy, Çin'in, yılı 163 milyon ton stokla kapatmasının beklendiğini, bunun da dünya stokunun yarısı anlamına geldiğini vurguladı.
Pandemi sonrası bütün ülkelerin gıda güvenliğinde buğdayı çok önemli, stratejik bir noktaya koyduğuna işaret etti.

Tüm bu stoklama ve ithalatta Türkiye ise, Başkan Ulusoy, “Her halükarda 19 milyon ton Türkiye tüketiminin üzerinde bir üretim söz konusu. Yani iyi bir rekolte geçirdik. Dünyaya baktığımız zaman ise 770 milyon tonluk bir rekolte üretimi, buna karşılık 750 milyon tonluk bir buğday tüketimi söz konusu. Bu sayede dünyadaki buğday stokları 320 milyon tondan 330 milyon tona yükselecek. Buraya kadar haberlerin hepsi iyi... Bu iyi haberlere rağmen sezonun başından itibaren dünya buğday fiyatlarında ciddi bir hareketlilikle karşı karşıyayız” ifadelerine yer verdi.

Kıtlığın önüne geçmek için ne yapacağız? 

Tüm bu açıklamalara binaen hem devlet hem de millet olarak balkonda saksı, köyde bağ-bahçe kısacası toprak gördüğümüz her yere ekinler ekmeliyiz. Bu noktada devlet teşviği ile birlikte milletimizin de her şeyi devletten beklemeden harekete geçmesi elzemdir.

İkinci husus ise tabi ki su kaynaklarımız üzerine yapacağımız ilave tedbirlerdir.
Özellikle ev ve iş yerlerinde su israfının hep beraber el birliğiyle önüne geçmek zorundayız.

Aynı zamanda tarım, işyerleri ve evler için sağlıklı su depolama sistemleri devlet tarafından istişare edilip hayata güçlü bir şekilde geçirilebilir.

Dostlar, mevsimlerin şaşması kar ve yağmurun yeter düzeyde yağmaması yani diğer bir tabirle Allah’ın rahmetini bizden esirgemesini fevkalade önem vererek tefekkür etmek zorundayız.

Zira bu bereketsizlik ve imtihan yer yüzüne isabet edeceği zaman,
Enes (R.A.) rivayet ediyor. Peygamber Efendimiz (Aleyhissalatu Vesselam) şöyle buyurmuşlardır:
“Allah bir millet için kıtlık vermeyi istediğinde semâdan bir nida edici şöyle bağırır: "Ey mideler genişleyin. Ey gözler doymayın. Ey bereket kalk."
(Camiüssağir-408)


Hadis-i Şerif’te haber verildiği gibi bereketin kalkması için kainata ve berekete Allah-u Teala emrediyor.
Yazımızı toparlamak gerekirse, Müslümanlar olarak bizler fitnelerden kaçınarak, elimizdeki helal nimetlere kanaat ederek, koruyarak ve israftan kaçarak Allah’ın gazabından ve kıtlık gibi belalardan korunmaya çalışalım, vesselam…
Hakkı Haykıran Adam
Bihavadis Köşe yazarı