RUSYA-UKRAYNA (NATO) KİLİSE SAVAŞLARI

TAKİP ET

Dün gece itibariyle Karadeniz'de sular adeta ateş topuna döndü. Rusya, Ukrayna'nın savaş gemisine ateş açtı ardından Ukrayna misilleme olarak üç Rus botuna el koyduğunu açıkladı. Rusya ile Ukrayna arasında başlayan krizin temeli esasen tam olarak "Katolik-Ortodoks" kilise savaşıdır.

Katolik-Ortodosk savaşı Hristiyan dünyası içinde yüz yıllardır sürüp gidiyor.Ukrayna, Rus hegemonyasından çıkıp Avrupa'ya bağlanmak istediğini bunun için referandum düzenleneceğini açıkladığında aslında olan Ukrayna, Rus Ortodoks’unu reddedip Katoliklerin safına yani Vatikan’a bağlanmak istiyordu.


  Rusya’nın Karadeniz’e ve Karadeniz kıyılarından Avrupa’ya açılan kapısı Ukrayna’yı kaybetmeye ve Ortodoksların bir bölünme içine girmesine müsaade etmeyeceği herkes tarafından rahatlıkla öngörülebiliyordu. Çünkü Rusya’nın Ukrayna’da yaklaşık 12.000 adet Ortodoks kilisesi var. Tabii ki bu kiliselerin bir çoğu sadece ibadet görevlerine yardımcı olmakla vazifeli değiller. Tıpkı Vatikan’nın Katolik kiliselerinde olduğu gibi Rusya’nın Ortodoks kiliselerinde de ciddi manada istihbari faaliyetler yürütülüyor.


  KGB, nasıl ki CIA, MI6, BND kiliseler üstünden istihbarat akışı sağlıyor, toplumu yönlendirici baskı gruplarını hem finanse ediyor hem de eğitiyorsa aynını yapıyor.  17 Ekim’de İstanbul Fener Rum Patrikhanesi, Ukrayna kiliselerinin bağımsızlığını kabul ederek gerilimi daha da tırmandırdı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Karar asla kabul edilemez. Bu karar Ortodokslar arasında bölücülüktür. Bu bölücü hareketin arkasında ABD var” diyerek savaşın ne denli ciddi ve derin olduğunu gözler serdi. Tek hareketlilik elbette sadece Karadeniz’de değil Avrupa’nın tam ortasında Paris’te de mevcut. 2013’te Türkiye’de denenen Anadolu ferasetiyle bozulan iç savaş senaryoları an itibariyle Avrupa’da aktif. Gezi parkı olaylarından daha şiddetli bir şekilde devam eden Paris direnişi Belçika’ya da sıçradı. Tabi ki İstanbul’da 24 saat canlı yayın yapan, olayları abarttıkça abartan iki yüzlü uluslararası medya kör, sağır ve dilsiz!


  Yalnız Avrupa’da yaşanan olayları Gezi parkı olaylarından ayıran tek bir özellik var. O da, nasıl Katolikler Ukrayna üzerinden Rusya’ya operasyon çekiyorsa, Ruslar da Avrupa’da sokak eylemlerini organize ediyor, destekliyor... Kesinlikle Katolik-Ortodoks savaşından ayrı düşünmemek lazım. ABD ve Avrupa ülkelerinin gücünü arkasında hisseden Ukrayna gözü kapalı Rusya’yı doğrudan karşısına alarak hem Hristiyanlar içinde hem de Karadeniz Bölgesi olarak bakıldığında tehlikeli bir işin içine girdi. Kilise savaşı olarak başlayan savaş kıvılcımı son gelişmelere bakıldığında yerini yavaş yavaş tarafların Rusya – NATO olarak şekilleneceği yeni bir cihan harbine doğru evriliyor. Hristiyanların inancına göre Armageddon yani Mesih gelmeden kıyamet kopmayacak bunun için Evanjelistler namı diğer NATO’yu yöneten güçler Tanrı’yı kıyamete zorlamak için (Bütün katliamları bunun için yapıyorlar.) bir dünya savaşına daha ihtiyaç olduğuna inanıyorlar. Bu son savaşta Hristiyanlar içinde tek doğru inanç olarak kendini gören Katolikler diğer görüşleri kafir ilan ediyor ve bekledikleri zaferin sadece kendilerince olacağına inanıyorlar. İşte bunun için kilise savaşını yeniden başlatıp önce kendi içlerinde birbirlerini temizleyip Hristiyan dünyasında tek güç olmayı hedefliyorlar. Bunu başardıklarını düşündükleri andan itibaren tek hedef var topyekun Müslümanlara karşı son derece kanlı bir dünya savaşı. Hemen sınırları dibinde gelişen bu savaştan Türkiye’nin siyasi, askeri, istihbari ve ekonomik olarak etkilenmemesi mümkün değil. Nitekim oldukça da etkileniyoruz. Ve şu bir gerçek ki kimse 2019 ve devamı için umut beslemesin. 2019 ve devamı hem Türkiye hem de Dünya genelinde son derece kanlı, son derece gerilim yüklü her zaman olduğu gibi bin bir entrikanın döndüğü yıllar olacaktır. Böylesi acımasız ve karmaşık konjonktürde Türkiye’nin etkilenmemesini beklemek iyi niyetle açıklanamaz. Ukrayna-Suriye-Ermenistan-Doğu Akdeniz hattında sürdürülen Katolik-Ortodoks savaşında Türkiye nasıl bir yol izleyecek? Eğer öngörüldüğü şekilde Karadeniz tamamen savaşın esiri olursa her iki tarafta Türkiye’yi yanına almak isteyecektir. Türkiye kendi dengelerini yürütmek adına bir taraftan yana gözükebilir yada sürdürebildiği kadar tarafsızlığını korumaya çalışabilir. Ancak ne olursa olsun nasıl Suriye, Irak ve Doğu Akdeniz’de sadece çıkarlarımızı gözetiyor ve ona göre hareket ediyorsak yine aynısı olacaktır. Ancak tıpkı ABD’nin Irak işgali sürecinde olduğu gibi olası savaşa girmenin de bir bedeli var, girmemenin de... Hem devlet hem millet olarak her anlamda bu bedellere çok sıkı hazırlanmak zorundayız. Gözümüzü dört açalım bir yandan ateşi hiç düşmeyen Doğu Akdeniz, bir yandan Suriye-Irak, bir yandan Ermenistan-Gürcistan, bir yandan da Balkanlar...Her bir yanımız nefes alamamacasına yangın yeri böylesi kritik dönemde gaflet sadece gafil olmakla kalmaz ihanet olur!
Muhammed Mustafa Aslantürk  / Bihavadis.com  

hristiyan katolik ortodoks savaş kilise rusya moskova ukrayna lviv proşenko karadeniz nato abd avrupa birliği almanya İngiltere fransa belçika paris dünya çatışma tapınak vatikan