Siyavuş Paşa Kasrı ve Acınası Hali

TAKİP ET

Kültürde sınıfta kaldığımızı uzun zamandır yetkililerden duyuyoruz. Bir de bunun çok açık nişaneleri var maalesef. Kâmil Büyüker, Bahçelievler'de 'ayyaş yuvası' haline gelen bir parkın içinde kaderine terkedilmiş Siyavuş Paşa Kasrı'nı, nam-ı diğer Havuzlu Köşk'ü yazdı.

Kültüre dair hamasi nutukların bizi bir arpa boyu yol aldırmadığı demleri yaşıyoruz. Kültür eser olarak, tabela olarak ortada ama yaşatılması gereken bir canlı organizma olarak hayatiyetini maalesef sürdürmüyor. Bugün sayısız örneğini vereceğimiz eserler bu duyarsızlığa kurban edilmektedir. Nitekim vereceğim örnek hiçbir şekilde mazeret kabul edilmeyecek bir ayıp ve utanç vesilesidir. Türkiye’de hâlâ ondan onay çıkmadı, bunun projesi eksikti mavallarını okumaya devam edildiğini de ayan beyan gösteriyor.

Yer Bahçelievler. Belediye ve Kaymakamlık binalarının hemen yanıbaşında yer alan, adı Milli Egemenlik olan parkın içinde, hal-i pür melâli ile tasvire insanı aciz bırakan bir eser ile karşı karşıyayız. Eserin terkedilmişliği, üzerine yazılmış yazılarla, etrafını saran çöplerle aşikar. Merdivenlerinden çıkıp kapısına yaklaştığınız vakit üzerinde yarı boyalı, yarı boyasız vaziyette T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Siyavuş Paşa Çocuk Kütüphanesi Memurluğu yazmakta. Memurluğu’nun üstü sprey boya ile hafif şekilde boyanmış. Parkın içinde mahzun ve perişan halde bulunan bu yapının 16. yüzyıl sivil mimari örneklerinden biri olan Siyavuş Paşa Kasrı olduğunu öğreniyoruz. Bir diğer adı da Havuzlu Köşk.

Köşkün sahibi, köşke adını veren Siyavuş PaşaIII. Mehmet döneminde iki kez sadrazamlık yapmış bir devlet adamı. Devam ediyor: İnşa tarihi kesin bilinmeyen yapının 1571-72 yıllarında inşa edildiği tahmin edilmektedir. 16. yüzyıl Osmanlı sivil mimarlığının tüm özelliklerini yansıtmaktadır. Yapının mimarı kesin olarak bilinmemekle birlikte, Mimar Sinan’ın eseri olduğu düşünülmektedir. Büyük bir havuzun ortasında yer alan ve geniş ayaklar üstünde oturan kasra bir köprü vasıtasıyla ulaşılır. Havuzlu Köşk olarak da anılan yapı, 2005’te Kültür Bakanlığı tarafından Bahçelievler Belediyesi’ne tahsis edilmiştir. Geriye dönük olarak yani 2005 öncesinde 8 yıl kadar kütüphane olarak hizmet verdiği kayıtlarda geçiyor.

12 yıldır kapalı tutulan mekanın vebali size yeter beyler!

Peki ne oldu da eser kütüphanelikten çıkarılıp 12 yıldır atıl, kendi kaderine terk edilmiş vaziyette bırakıldı? Gariplikler bürokrasisinde mazeretler devam ediyor: “Bahçelievler Belediyesi tarafından restorasyon izinleri alınamadığı için tadilat yapılamayan köşkün geleceği belirsizliğini koruyor. Kasrı devralan Bahçelievler Belediyesi yetkilileri değerli yapının rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerini yapmak için yetkili kurumlara müracaat etti. İddiaya göre, İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ne başvuran Bahçelievler Belediyesi’nin projeleri eksiklik sebebiyle kabul görmedi.”

Bu nedir Allah aşkına! 1-2-3 değil tam 12 sene bu utançla nasıl vazife yapılır? Biz beceremedik, buyrun Kültür Bakanlığı sizin olsun, denilebilirdi. Nasıl olsa tabelası hâlâ dimdik (!) ayakta duruyor.

Derin Tarih dergisi de dikkat çekmişti

En son 2015 yılında Derin Tarih dergisi de şehit Mustafa Cambaz’ın fotoğrafı ile bu rezalete dikkat çekmişti. (Ocak 2015, s.32-33) “Tarihi Böyle mi Koruyoruz?” başlığı ile meseleye dikkat çeken Derin Tarih dergisi, “Beyler, bir tarih çürüyor göz göre göre. Ayyaş yatağı olmuş, duvarlarını kirleten kirletene, siz hâlâ neyin derdindesiniz?” diye sormuştu.

Yine park girişinde Siyavuş Paşa’nın emaneti olan ve akmayan çeşmelerine alıştığımız İstanbul’un bir hüzünlü çeşmesi ile karşı karşıyayız. Siyavuş Paşa Çeşmesi de günümüze kadar gelmiştir. Ama ne hazindir ki bugün kitabesi okunamayacak durumdadır. Ayrıca Siyavuş Paşa Kasrı çevresinde bulunan diğer tarihi kalıntıların da hamam olduğu sanılmaktadır.

İşin en utanılacak kısmı 

Dikkat kesilip fotoğrafını çekip okumaya çalıştığım kitabe meğerse kitabe değil ayet-i kerime imiş. Peki ne var ayeti kerimede? Talak suresi 2. ayetin sonu ve 3. ayeti yazmaktadır. Mealen: “Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah'a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah emrini yerine getirendir. Allah her şeye bir ölçü koymuştur.”

Herkesin hem parktaki başıboşluk ve rezaletten artık bîzar olduğu, Siyavuş Paşa’nın da köşkünün madden ve manen kirletilerek ruhunun muazzeb kılındığı bir mekanda bu ayet düşünenler için çok şeyler söylemektedir.

Neler yapılmalı?

Evvela girişte yer alan Kültür Bakanlığı tabelası sökülüp bu ayıp daha fazla üstümüzde kalmamalı. Acilen eser koruma altına alınıp, olabilecek en ideal şekliyle yeniden bir çocuk kütüphanesi şeklinde ihya edilmeli. Bahçelievler Belediyesi’nin yanıbaşında olmasına rağmen sahipsizlikten dökülen ve maalesef yüzkarası olan park yeniden elden geçirilip sarhoş, ayyaş yuvası değil, ailelerin rahatlıkla gelebildiği nezih bir mekan haline gelmeli. Çocuklar korkusuzca parkta oynayabilmeli.

Parkın ismi acilen Siyavuş Paşa Parkı konulmalı. Siyavuş Paşa’nın hayatı park girişine yazılmalı ve asılmalı. Akabinde Siyavuş Paşa’nın Eyüp Sultan'da yer alan mezarı gidip ziyaret edilmeli ki belki bu vesile ile Siyavuş Paşa’nın ruhunu muazzep kılan hata telafi edilmiş olur.

 

Kâmil Büyüker

dunyabizim.com