Sosyal medyanın bilinçaltına etkileri nelerdir? Kaynayan kurbağa sendromu

TAKİP ET

Sahi, biz bu algıyı ne zaman kaybettik? Kaynayan kurbağa sendromu hikayesi 25. karenin insan üzerinde etkisi nedir? Sosyal medyanın bilinçaltına etkileri nelerdir? "Medyanın gücü" yanıltıcı bir tabirdir. Medyanın gücü değil, gücün medyası vardır."

 

Kaynayan kurbağa sendromu


"Kaynayan Kurbağa Sendromu" diye bilinen bir kavram vardır. Bilimsel bir deneyden yola çıkarak genelleştirmiştir. Deneyde bilim adamları kurbağaların ısı algısını ölçmeye çalışmışlardır.
Önce hayvanı kaynar suyun içine atarlar. Kurbağanın sıcak suya değmesiyle, tekrar dışarı sıçraması bir olur. Birkaç defa yinelenir deney ama sonuç değişmez. Bilim adamları bu kez deneyin ikinci kısmına geçerler. Bu sefer kurbağayı normal bir suyun içine bırakırlar. Bu kurbağanın hoşuna gider. Başlar keyifle yüzmeye ve neşeyle vıraklamaya. Bilmediği şey ise, suyun alttan yavaş yavaş ısıtıldığıdır. Hayvan ortama alışmaya çalışır. Suyun ısısı hafif yükseldiğinde de kaçmaya yeltenmez. Çünkü bu hoşuna gider. Onun hoşuna gitmeyen kaynar sudur. Suyun ısısı arttıkça hayvan bundan rahatsız olmaya başlar fakat kaçmaya da yeltenmez. Sıcaktan iyice gevşemiştir ve sıçrayacak takati yoktur. Deneyin sonuna gelindiğinde ise kurbağa patlayarak ölür.
Kukla tiyatrosu izleyenler bilir. Tahta oyuncakta değildir marifet; bağlı olduğu iplerdedir. Iplerin kimin elinde olduğunu kimse umursamaz; ama gerçekte gösterinin yıldızı o adamdır. Ve izleyenler izlemeye devam ettikçe oyunun sonu, o nasıl isterse öyle olacaktır.

(Sizi medyanin elinden kurtaracak kitap, TVsizevler - Kolektif)

Bizde, suyun alttan yavaş yavaş kaynatıldığının farkında olmadan, adeta örnekteki kurbağa gibi ılık bir suyun içine atılmış bulunmaktayız. Isının değişimini algılayamadan patlayarak ölen kurbağa gibi, ülkecek bir felakete sürüklendiğimizden bihaberiz. Günümüzde eksik olmayan ve her evde bulunan teknoloji ve medya ile kendi sonumuzu hazırlıyoruz. Izlediklerimizin, dinlediklerimizin ve okuduklarımızın üzerimizde bıraktığı etkiyi algılayamaz hale geldik.

Bizde, suyun alttan yavaş yavaş kaynatıldığının farkında olmadan, adeta örnekteki kurbağa gibi ılık bir suyun içine atılmış bulunmaktayız. Isının değişimini algılayamadan patlayarak ölen kurbağa gibi, ülkecek bir felakete sürüklendiğimizden bihaberiz. Günümüzde eksik olmayan ve her evde bulunan teknoloji ve medya ile kendi sonumuzu hazırlıyoruz. Izlediklerimizin, dinlediklerimizin ve okuduklarımızın üzerimizde bıraktığı etkiyi algılayamaz hale geldik.

Sahi, biz bu algıyı ne zaman kaybettik?

Aslında sayısız deneyler, güncel istatikler ve analizler bize medyanın ve modern teknolojinin insanın üzerinde bıraktığı olumsuz etkilerini ve tehlikelelirini göstermektedir. Birçok alim ve bilim adamı bu tehlikeleri ispatlamış ve bizi uyarmaktadırlar. Fiziksel ve zihinsel sorunlar, hayalgücünün azalması, dikkat bozukluğu, depresyon, uykusuzluk ve uyku bozuklukları, kültürel yozlaşma, asosyalleşme ve yalnızlaşma gibi ciddi sorunlara yol açtığı bilinmektedir. Ancak bilinçli olmak için ve bu olumsuz etkilerden kaçınabilmek için bu tehlikerlerin var olduklarını bilmek yeterli değildir.



Kendimizin ve çocuklarımızın çığ gibi üzerimize gelen bu felaketlerden nasıl koruyacağız?

Ilk olarak şunun farkına varmalıyız; "Mesaj" içermeyen hiçbir film, şarkı, yazı, kitap ve dergi yoktur. Tüm medya ortak bir amaca hizmet eder; manipule etmek ve bilinçaltımıza mesajlar göndererek toplumun ve gençlerin algılarını yönetmek ya da değiştirmek. Gözümüzü ve kulağımızı kullanarak ve bilinçaltımiza mesajlar yerleştirerek oynanan bu oyuna direnmemiz gerekir. Ancak bu oyunu bozabilmemiz icin oyunun kurallarına hakim olmamız çok önemlidir...

25. Kare etkisi nedir ?

25. kare etkisi yada tekniği özellikle reklamlarda ve filmlerde kullanılan bir etkileme yöntemidir. Filimlerin, çekilen birçok resim karelerinin çok kısa aralıklarla hızlı bir şekilde peşi sıra gösterilmesi ile elde edildiğini biliyoruz. Bu gösterim beynimizin ve gözümüzün sayesinde akışkan olarak algılanıyor. Fakat araştırmalar göstermiştir ki, beynimiz bir saniye içerisinde sadece 24 resim algılayabiliyor. Ancak bir saniyenin içerisine 24 den fazla resim karesinin yerleştirilmesi durumunda, beynimiz bu göstergiyi algılayamıyor ve bilinçaltı dediğimiz durum ortaya çıkıyor. Bu şekilde yada filmin genel akışı içinde ilk bakışta farkedilmeyecek şekilde görüntülerin arasına yada kıyısında köşesinde gizli mesajlar serpiştirerek istenilen mesajin bilinçaltına yerleştirilmesi mümkündür.
Beyin davranışını inceleyen bilim adamları, bu ve buna benzer teknikler ve yöntemler ile bulundukları bilinç altı etkileme girişimlerinde büyük ilerlemeler olduğunu ve gün geçtikçe daha başarılı sonuçlar aldıklarını dile getirmektedirler.
Şu gerçeğin de altını çizmeliyiz ki, toplumun ve gençlerin algıları yalnızca bilinç altı mesajlar ile yönetilmiyor. Günümüzde TV de yer alan bir sürü yerli ve yabancı dizilerde ve filmlerde apaçık gösterilen zina, çıplaklık, yalan, ikiyüzlülük ve çoklu ilişkiler gibi ahlak ve terbiye bozucu içerikler ile bir dinsizlik propagandası yürütülüyor.

"Medyanın gücü" yanıltıcı bir tabirdir. Medyanın gücü değil, gücün medyası vardır."



(Sizi medyanın elinden kurtaracak kitap, TVsisevler - Kolektif)



Bu durumda bizim üzerimize düşen nedir?

Kendimizi bu tür görsel ve işitsel medyadan koruyabilmemiz için uyanmamız, ve çok geç olmadan bir direnç göstermemiz gerekir. Herşeyden önce biz ehl-i iman olmamız gerekiyor ki, ailemize ve sevdiklerimize örnek olabilelim. Dini değerlerimizi tam manasıyla yaşamalı, örf ve adetlerimize sahip çıkmalıyız ki, unutulmasın - unutturulamasınlar.
Ancak "Seyrettiğimiz ve dinlediğimiz içerikler bizim değerlerimize aykırı mı, değil mi?" diye sorgulamayı ögrenirsek kendimizi ve gelecek neslimizi bu tehlikelerden koruyabiliriz. Özellikle çocuklarımızı erken yaşta izledikleri içeriklerin dini yaşantımıza ve kültürer değerlerimize ciddi zararlar verebileceğine dair bilinçlendirmeniz ve herşeyi sorgulayabilmelerini öğretmemiz gerekir.
Sende şimdi uyan.
 

 

Mâide ARSLAN
İçerik Editörü Analist
bihavadis.com