Suriye neden karıştı

TAKİP ET

Dünya gündemini sürekli meşgül eden ve etmesi gereken bir konu olan kanayan yaramız islam aleminin sızlayan bıçak yarası Suriye konusunda Bihavadis Gen. Yay. Yön . Kâzım Yurdakul önemli konulara değindi.

SURİYE MESELESİ

Yine hiçbir alt yapısı olmayan bir deli saçmasının, “öyle olmadığını” ispatlamaya çalışıyoruz. Ne zor değil mi? Yapmadığın şeyi yapmadığını ispatlamaya çalışmak… Hem zor, hem de ne kadar ahlaksızca bir insanı ya da kitleyi bu duruma mecbur etmek. E, o yüzden, masuniyet karinesi (Bir insan suçu ispatlı olmadıkça suçsuzdur.) diye bir şey var ya hukukta… Aslında, Erdoğan, tamamen, Suriye’de savaş olmasın” diye uğraşmışken; binlerce diğer konu gibi, bunu da Erdoğan yapmış gibi algılatmaya çalışmak hakikaten ayıp. Bu ayıp da, bunu hala yutanın durumu ne, ben onu bir uzman psikolog olarak bile kestiremedim artık.

 

Biz gelelim, meselenin aslına ve gerçekte, Suriye neden karıştı, yazalım.

 

Batı(l)nın son 400 yıldır yöneldiği (bizim en güçlü zamanımızda dahi aklımızdan bile geçirmediğimiz) sömürgeciliği, yani, hakim olduğu coğrafyaların kaynaklarını kendi coğrafyasına aktarması ve bu aktarımı devam ettirmek için, o bölgelerde, terör, kaos yaratması ve bunu da devam ettirmek için, taşeron sömürge aydınları yetiştirmesi, Suriye’de de bugünkü kaosun temel sebebidir. Bu bağlamda, Batı(l), Suriye (Ortadoğu) özelinde, 300 yıl süren çalışmalarının ardından, kendi ürettiği sömürge aydınları eli ile Osmanlı İmparatorluğunu 9 yılda çökertip, tüm petrol havzasına kondu.

 

Suriye de yukarıda yazdığım amaçla, yüzyıllar içinde İslam'ı parçalayarak (Suriye'de Nusayrilik) (bazı bölgelerde uydurarak (Vahhabilik)) kendine yakın bir mezhepten hanedan oluşturup, o hanedanın mezhebi dışındakilere yaşam hakkı tanımaması. Suriye'de toplumun %88'i yönetime dahil olamaz, öğretmen doktor bile olamaz, hatta bunlar içinde Kürtler vatandaş bile değildir...

 

Bu temeli kullanan Batı, her zaman yaptığı gibi haykırdığının tersine, Ortadoğu toplumlarını Türkiye birleştirmeye, bir araya getirmeye başladıkça, yeni yönetimler ve yeni haritalara ihtiyaç duymuştur.

 

İşte tüm bu sebeplerle, Daeş, el nusra, el kaide, hizbullah, pkk, ypg, pyd vs gibi kurduğu örgütlerle Türkiye'nin (İslam'ın) tersine, bölgeyi kaosa sokmuş, bu kaostan, had safhada faydalanmak için bölgeye, tüm unsurları ile gelmiştir.

SONUÇ: bu sefer Türkiye, 100 yıl öncekinden farklı olarak masadadır. Lozan da masada Türkiye yoktu (Sulta' ın Anadolu'yu kurtarmak ve yeni devleti kurmakla görevlendirdiği Mustafa Kemal'in istediği Dış işleri bakan Celal Bayar değil, tüm İngiliz isteklerine kayıtsız evet diyen, İngiliz Parlatması Haim Naum ve İsmet İnönüdür TC adına masadaki). Bugün Türkiye masada ve ilk etapta 36. paralel, ikinci etapta 35. paralele kadar bölgeyi birleştirecektir. Bölgeyi Katar dan da 20.000 kişilik bir askeri üs, 20 uçak ve 5 gemi ile kuşatacak Türkiye, bugün itibariyle 36. paralele 20 bin asker, 10 bin istihbarat ve milis kuvvetini sokmuştur bile.

 

Bugün, her ne kadar ortalık karışık görünse de;

 

Tamamen Kürtlerden oluşan bir devlet, kendi Güneyi’ni de tehdit edeceğinden ve Kuzey’inde Azerilerin her an ayağa kalkma tehlikesinden dolayı İran;

 

Hem Baltık Bölgesi’nde, hem Kafkaslarda, hem Ukrayna’da, hem Suriye’de savaşmayı (En güçlü döneminde bile Afganistan’dan tırıs tırıs geri döndüler); hele de yanlış politikalarından dolayı neredeyse tek ekonomik ürünü olan ve 20 dolara (tüm üreticilerden kat kat maliyetli) ürettiği petrol 27-35 dolar aralığında gezinirken, göze alamayacak olan Rusya;

Göç korkusunu sonuna kadar yaşayan Avrupa;

Bölgeye, bir daha kendisinin inmesi hem kamuoyundaki karışıklıklar hem de ekonomik sebeplerle zor ola ABD;Şu an için Türkiye ile eşgüdümlü hareket eden (özellikle Afrika’da mecbur olduğu işbirlikleri ve Holande’dan dolayı) Fransa;

 

Özellikle de Türkiye’nin bölgedeki Yumuşak Gücü (ki Rusya geçenlerde bunu itiraf etti); ve yine özellikle Barzani’nin tam bağlılığı dolayısıyla, bölgeye midahale ediyor görünselerde, en sonunda Türkiye’nin kapısını çalmak zorunda olacaklar.

Bugün en büyüğü ve eskisi 200 yıllık olan bu devletler, artık bu 100 yıllık sindirilmişliğimizin ardından anlıyorlar ki; biz de 2000 yıl en büyük güç olduğumuz dünyada boş oturmamışız. Hulasa, BÖLGEDE TÜRKİYE OLMADAN HİÇ BİR İŞİ YAPILAMAZ; KALICI İSTİKRARA BAĞLANAMAZ.
Kaynak : Kâzım Yurdakul | Türkiye'nin Diriliş Anekdotları KİTABI