Tam 100 yıl süren bir mücadele sona erdi

TAKİP ET

Kâzım Yurdakul'dan süper bir makale geçmişimizden geleceğimize ışık tutuyor. Tam 100 yıl süren bir mücadele sona erdi. Ve inşallah bin yıllar sürecek bir yeniden ayağa kalkışa dün milletçe imza attık Değerli Okurum! Devletimizin gelecekle ilgili planlarını anlatan Yurdakul şunları yazdı...


1909’da Sultan Abdulhamit’in tahttan indirilişinin ardından geçen 9 yılda Devletimizi ve Vatanımızı kendi aralarında taksim edenler; bize, bizim gibi bir millet için ikisi de ölüm olan iki seçenek sundular. Ya, Anadolu’yu onlara bırakıp, Ebu Abdullah’ın Endülüs’ten çıkışı gibi, ağlaya ağlaya, arkamıza baka baka gidecektik. Ya da son gücümüzü de Yunan’a harcayıp, vatanımızda bayrağımızla kalacak ve ama işin görünmeyen yüzünde onlara tam bağımlı olacaktık. Maalesef o günün zor şartlarında, imkanların tükendiği o şartlarda, her tavizi vermek bahasına Anadolu’da kalmayı seçtik.



Ne Sultan Abdülhamit, o gün, “İnnmem tahttan!” diyebilirdi; ne Gazi, “Bürokrasiyi size vermem, hilafeti saltanatı kaldırmam, kültürümüzle oynatmam” diyebilirdi.
Biz de Anadolu’da Bayrağımızla bir Devlet olarak kalabilmek için, işte o 1909 ile 2009 arasında oyunun kuralına uyduk. Hem devletimizin kurumlarının hazır olduğu hem de bu duruma dimdik bir lider denk getirebildiğimiz 2009’a kadar, sürekli “biz sizdeniz, etliye sütlüye karışmayız, aman bizi işgal etmeyin!” anlamına gelen ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ doktiriniyle bu günlere hazırlandık.

Lozan’da ve sonrasında verdiklerimizi verdik, ama 100 yıl kazandık. İşte o yüzden gayet doğal olarak içeriğini eleştirse de Sayın Cumhurbaşkanımız, “Lozan Devletimizin tapusudur.” dedi.
2009 yılı Ocak Ayı’nda taht şehrinin tepelerine 16 dev bayrağı diktiğimiz gün bayrak açtık dünyaya!
2009 yılı Şubat Ayı’nda Liderimiz, İsrail başbakanı değil, devlet başkanına parmak sallarken, 1909 da kontrollü dağılan ve uyuyor görünen tüm hücrelere, merkez iradeden “ayağa kalkın” mesajı veriyordu.
2009 yılı Mayıs Ayı’nda Türkiye, uluslar üstü güçlerin onayı olmadan, yeni doktirinini 2000 yılında kaleme almış Ahmet Davutoğlu’nu dışardan Dış İşleri Bakanı yaparak; “Biz Yurtta Sulh Cihanda Sulh diyen kuruluş doktirinini terk ediyoruz!” mesajını net olarak veriyordu.
2010 yılında istihbarat teşkilatını revize eden Türkiye, o yıl “Yeni Anayasa” çalışmalarını da başlattığını ikan ediyordu.
İşte Değerli Okurum! Tam 8 yıldır, eskisinden farklı olarak bu sefer alenen karşılaştığımız yoğun dış ve iç uzantılarının saldırılarının sebebi buydu. 2009’dan önce olsa, her biri Türkiye’yi 50 yıl geri götürecek onlarca saldırıya maruz bırakıldık, müstevliler, şahsi emellerini onlara birleştirmiş hainler ve maalesef bu ikisinin gafil hayranlarınca…
En son olarak, 100 yıl işgal edilmemek için içine kapanan Türkiye’nin başkaldırışı, 15 Temmuz 2016’da Son İşgal Girişimini getirdi.

Ama kazandık! Dün sadece Türkiye Cumhuriyeti için, 1. Dünya Savaşı değil; tüm dünya için 500 yıldır kurulup, son 200 yılda dünyaya hakim olan uluslar üstü güç ve onun Yeni Dünya Düzeni’nin de finalidir. 5 yıllık bir geçiş sürecinin ardından, Yeni Türkiye ve onun önderlik edeceği daha adil bir dünya kurulacaktır.
Kurucu Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk; 1937’de Fevzi Çakmak’a: “Elimizden ne gelir! Devleti kuşattılar! Ama bir gün bu millet devletini geri alacak, buna emin ol!” demişti.
Recep Tayyip Erdoğan 2011 balkon konuşmasında, “Gazi ve arkadaşlarının ruhları şimdi şad oldu!” demişti.
Şimdi her ikisi üzerinden, Gladyo’ya, uluslar üstü güce iki cümle edelim biz de!



Geldikleri gibi gittiler Paşam!

Seni Başkan yaptık! Yaptık! Yaptık Reis!
 
Selametle
Kâzım Yurdakul
 

yeni dünya düzeni güçlü türkiye uyuyan hücreler uyanıyorlar türkler uyanıyor