Timbuktu'da Neden Bu Kadar Çok Yazma Eser Var?

TAKİP ET

Timbuktu'daki kütüphaneler ve el yazması eserlerden son yıllarda çok sık bahsedilmekteyse de Afrika'nın ortasında bir çöl şehrinde nasıl bu kadar çok eser biriktirilebildi ve bu günlere kadar aktarıldı? Esra Çifçi Afrika'nın ilim merkezi Timbuktu'yu yazdı.

Çölleri, fakirliği, savaşları ve sömürgeleştirilmesi ile hatırlanan Afrika ülkeleri, son yıllarda Timbuktu’yla birlikte kültür mirası ile de anılmaya başlandı. Geçmişsiz bir kıta olarak zihinlere yerleştirilmeye çalışılan Afrika’nın böyle olmadığının canlı örneği olan Timbuktu, Batı Afrika’nın İslamlaştırılması ile birlikte ilim merkezi haline geldi. Üstelik sadece İslami ilimlerin değil, dönemin tüm ilimlerinin icra edildiği merkez oldu. Sultanlar İslam dünyasının önemli âlimlerini davet ederek Timbuktu’nun ilmi otoritesini daha çok sağlamlaştırdı. Peki, nasıl oldu da Timbuktu, Afrika’nın ilim merkezi haline dönüşmüştü? Son yıllarda Timbuktu’daki kütüphaneler ve el yazması eserlerden çok sık bahsedilmekteyse de bir çöl şehrinde ve Afrika’nın ortasında nasıl bu kadar çok eser biriktirilebildi ve bugünlere kadar aktarıldı?

Gırnatalı ve Mısırlı âlimleri topraklarına davet etti

Timbuktu, M.S. 500 yılından itibaren ticaret kervanlarının uğrak mekânlarındandı. Rivayetlere göre Timbuktu, Tuareglerin bölgeye yerleşmeleri ile birlikte tuz, köle ve altın ticaretinde önemli bir merkez olur. Ticaretteki konumu bölgenin İslamlaşması ile daha çok artar. İslam’la tanışmalarının ardından büyük bir ilim birikimiyle de karşılaşan Mali ya da Afrikalı Müslümanlar için artık altınlar değil kitaplar ve ilim değerli hale gelir. Timbuktu bölgesinin önemli krallarından biri olan Mansa (Sultan) Musa, önemli kitapların Timbuktu bölgesine getirilmesi için tüccarlardan özel isteklerde bulunur. Hac yolculuğu için büyük bir hazırlık yaptıran Mansu Musa, yanına çok miktarda altın alarak yola çıkar ve gittiği yerlerde dağıtır. Böylece Timbuktu’ya ve Batı Afrika’ya dikkatlerin yönelmesine vesile olur. Gırnatalı ve Mısırlı âlimleri topraklarına davet eder.  Zamanla Timbuktu, sadece malların değil, fikirlerin ve bilginin takas edildiği bir yer haline gelir.

Timbuktu ve Mali bölgesi; seyyahların, tüccarların, âlimlerin uğramadan geçmediği bir yer haline dönüşür. Medreseler kurulur, Afrika’nın en önemli ilim şehrinin temelleri atılır ve bu şehir, tamamen kitapların ve âlimlerin ve tüccarların mekânı olarak inşa edilir.

İbn Battuta, Timbuktu ve Mali bölgesine doğru yola çıktığında burada âlimlere ve seyyahlara Mansa Musa döneminde çok hürmet gösterildiğinin methini duyduğunu ifade eder. Timbuktu’da bir iki gün kalsa da özellikle Mali bölgesindeki Afrikalıların adet ve gelenekleri hakkındaki izlenimlerini anlatır. Timbuktu’ya kervanların kolaylıkla ve güvenle ulaşmaları için çöl şartları göz önünde bulundurularak geliştirilmiş olan ulaşım ve iletişim sistemi hakkında bilgiler veren İbn Battuta, Mali’nin pek çok farklı bölgeden gelmiş olan Müslümanları ağırladığına, beyazlara ait mahallerin bulunduğuna değinmektedir. Bu ifadeler bölgenin hem ilim hem de ticarette gelişmiş bir yapı arz ettiğini göstermektedir.

Kitapların Afrika dillerine çevrilmesi, hem zihni hem de kültürel bir devrime vesile oldu 

Timbuktu’da, ticaret ekseninin kitap yönündeki ilerleyişi, tercüme faaliyetlerinin doğmasına olanak sağlar. Mantıktan kelama, felsefeden astronomiye, şiirden İslam ilimlerine kadar çok çeşitli bir yelpazeye sahip olan kitaplar, daha çok kişinin bu ilimlerle meşgul olabilmesi ve hızlı bir ilmi sirkülasyonun gerçekleşmesi için tercüme faaliyetini gerekli kılar. Alınan kitaplar önce incelenir, özümsenir, sonra yerel dillere çevrilir. İslami ilimler için ise daha çok Arapça tercih edilir. Kitapların Afrika dillerine çevrilmesi, hem zihni hem de kültürel bir devrime vesile olur. Zira özellikle felsefe, mantık ve astronomide karşılaşılan düşünce yapıları ve terimler, Afrikalıların dil gelişimlerini hızlandırır, dillerini yüksek bir seviyeye çeker ve zenginleştirir.

Timbuktu, ilimlerin Afrika’ya açılan kapısı oldu

Batı Afrika ülkelerinde şifahi gelenekten yazılı geleneğe geçiş süreci de ilmi faaliyetler neticesinde olmuştur. Timbuktu’nun özellikle kitap alım satımı ile ünlenmesi, zamanla yeni bir sektörün daha ortaya çıkmasına vesile olur. Timbuktu, ilimlerin Afrika’ya açılan kapısı olma görevini üstlenir. Hac yolculuğuna çıkanlardan kitaplar talep edilir, yol üzerindeki şehirlerden bu kitaplara ulaşması istenir ya da tüccarlara Endülüs’ten, Mağrib’den, Mısır’dan getirilmesi istenen kitapların listesi verilir. Ancak Timbuktu’ya gelen bazı kitapların zaman zaman birbirinden uzak Batı Afrika şehirlerine gönderilmesinin, kitapların kütüphanelerde değil şahıslarda toplanmasının diğer kişilerin ilmi faaliyetlerini kısıtladığı fark edilir.

Kitapların çoğaltılması ile yeni bir iş alanı ortaya çıktı

Bu sebeple kitapların çoğaltılması gereği oluşur ve yeni bir iş alanı ortaya çıkar. Yazmayı bilen pek çok kişi Timbuktu’ya gelir, eldeki kitapların çoğaltılan nüshaları çevre şehir ve bölgelerden talep edenlere ulaştırılır. Zamanla Timbuktu, kitap ticaretinden ziyade kitapların kopyalanması ile ün kazanır ve bu durum daha baskın hale gelir. Hatta başka şehirlere seyahat eden âlimlerin istedikleri kitapları hemen kopyalayarak edindikleri rivayet edilir. Timbuktu’da kişisel kütüphaneler önem kazanmıştır. Ancak Afrikalı âlimler, bu kitapları sadece okumakla yetinmemiş, kendileri de eserler kaleme almışlardır. Pek çok yazma eserin günümüze kadar ulaşabilmiş olmasının arkasında yatan en önemli sebepler arasında bu kütüphanelerin şahsi olmasını da söyleyebiliriz. Zira Malililer, atalarından kalan bu eserleri genellikle evlerinde saklamışlardır, dolayısıyla yazma eserlerin pek çoğunun sömürgeci devletler tarafından çalınması engellenmeye çalışılmıştır.

İslam dünyasında yazıya ve ilme verilen önem ve kitapların hızlı bir şekilde çoğaltılmasının bir alan haline dönüşmesi, Timbuktu’da kağıt üretim mevzusunu da gündeme getirmiştir. Özellikle Mağrib, Trablusgarp ve Mısır’dan gelen Araplar ve Berberiler, İslam dünyasındaki kağıt üretim teknolojisini Malililere de öğretmişler, böylece çeviri ve çoğaltma faaliyetleri kolaylaşmıştır.

Afrika’nın ilim ve düşünce hafızasının canlı bir kanıtı

Afrika’nın ilmi çalışmalarının adeta “hafızası” olma özelliğini taşıyan Timbuktu’nun, ticaret yolları üzerinde bulunması, insanların İslam’ın kabulü ile birlikte ilme önem vermesi, kitap ticaretinin yapıldığı bir şehir olması, zamanla kitap kopyalama ve çoğaltmalarının da burada gerçekleştirilmesi, şehrin bugün bu kadar zengin yazma eserlere sahip olmasına olanak sağlamıştır. Timbuktu, Afrika’nın ilim ve düşünce hafızasının canlı bir kanıtıdır. Afrika düşünce yapısının, Yunan ve İslam düşünce yapısıyla karşılaştığı ve harmanlandığı, matematikten felsefeye ve mantığa kadar dönemin ilim anlayışlarının Afrika kültürüyle ve birikimiyle yeniden yoğrulduğu önemli bir miras konumundadır. Timbuktu, Afrikalıların entelektüel zenginliklerini göstermesi hasebiyle yaşatılması gereken önemli İslam ilim şehirlerindendir.

İlk yayınlanma: Dunyabulteni.net

dunyabizim.com

Esra Çifçi