TÜBİTAK aynasından edebiyata bakmak

TAKİP ET

Prof. Dr. İsmet Emre: TÜBİTAK aynasından edebiyata bakmak

Geçen hafta, TÜBİTAK’ın düzenlediği liseler arası proje yarışmasının sonuçları nihayetlendirildi. Aslında, ülkenin gidişatına yön veren asıl gelişmeler güncel siyasetin uzağında sessiz sedasız gerçekleşen böylesi etkinliklerin yüzüne bakılarak takip edilmelidir. Bilim, sanat, edebiyat, kültür gibi hayatın derinine nüfuz eden etkinlikler bir bakıma o ülkenin içinde bulunduğu durumu kimi zaman siyasetten çok daha net gösterir. Sonuçta, ne kadar belirleyici olursa olsun siyaset, sadece günü kurtarmaya yönelik hamlelerden ibarettir. Kurtarılmış günü, geleceğe emanet edenlerse sanatın, edebiyatın, kültür ve medeniyetin sağlam, güvenilir kollarıdır. Yoksa kendisini kaybetmiş bir toplum için bütün dünyayı bulmuş olmak neyi ifade eder ki? Nice devletler, nice ordular Batı’dan Doğu’ya, Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e, Güney’den Kuzey’e askerleri ve siyasetleriyle indiler de oraya şiirlerini götürmedikleri için geldikleri yerlere geri dönmediler mi? Anadolu’yu ümmete mekan yapan Alparslan’ın stratejisinden ziyade Yunus Emre’nin şiirleri değil mi?

Proje isimlerini elbette burada anmanın bir manası yok. Fen ve mühendislik bilimlerinde tabii ki başarılı, Türkiye’nin yüz akı olmayı hak eden çalışmalar bulunmaktadır. Bunda sanki biraz da Tanzimat’tan başlayıp günümüze kadar gelen, sosyal ve beşeri bilimleri fen bilimlerinin bir adım gerisinde tahayyül etme anlayışının payı da var. Bu sebepten burada bahsedeceğim konu sosyal bilimlerin bir şubesi olan edebiyata yönelik çalışmalardır.

Özetle, neredeyse bütün projeler tek bir gerçeğin altını çizmek, edebiyatı tek bir kanala akıtarak orada temerküze dönüştürmek mantığının bir santim dışında tahayyül edilememiş. Sıfırdan, kendi olarak bir şeyler kurgulayıp, kurgulanmış olana kendine özgü yöntemler ekleyerek/eklemleyerek edebiyatın halihazırdaki sorunlarına çözüm üretmeye dair hiçbir emare yok. Edebiyatı, edebiyat dünyasını, edebiyat eserini, edebi cümleleri, edebiyatın ruhunu bireyden topluma yaymayı gaye edinmiş hiçbir tahattur nesnesi, hiçbir kımıltı yok. Edebiyatı, aynı kökten gelen ahlak ile bitiştirip modernleşmeyle birlikte çözülen, buharlaşan duyarlılıkları yeniden tahkime yönelik hiçbir tetikleyici yaklaşım yok. Edebiyatı öteki sanat uğraşlarının imkanlarıyla sentezleyip oradan yeni bir insan, yeni bir bakış açısı, yeni bir duyarlılık, yeni bir esinti üretmeye yönelik hiçbir kaygı yok. Yok, yok, yok, günümüz insanını hayatın bu hayhuyundan çıkarıp bu gayya kuyusunun kenarına bırakarak ona serinlik bahşetmeye yönelik hiçbir arayış yok. 

Devamı: http://www.milatgazetesi.com/tubitak-aynasindan-edebiyata-bakmak-makale,124567.html