Yemen'den ders almak

TAKİP ET

Mazluma ve masuma dilini, dinini, mezhebini, rengini sormadan el uzatmak, bunu böylece başarabilmek standart bir ahlaki erdem değil, büyük bir yiğitlik sayılıyor maalesef dünyamızda. Oysa üzerimize düşen elbette ve sadece budur. Açlıktan 12 kiloya düşmüş 13 yaşında bir Yemenli kız çocuğunu gördüğünüzde sizi harekete geçirmesi gereken duygunun adı tam olarak 'insanlık'tır. Ve insanlık, mazluma ve masuma soru sormamakla başlar, fakat bununla bitmez.

Sevgili ağabeyim Ahmet Murat’la sohbet ederken daha da netleşti kafamda Yemen merkezli büyük ilim geleneğinin Malezya, Endonezya, Pakistan ve Hindistan hattındaki etkisi.

Evet, Maveraünnenir’de neşvünema bulan ilim geleneğinin Buhara’dan Bosna’ya tüm kuzey İslam hattını etkilemesine benzer bir etkiden söz ediyoruz Yemen’in bu coğrafya üzerindeki etkisinden söz ederken.
Yeni nesil emperyalizm, Moğolların yaptığından bile daha şiddetli şekilde, elinin ulaştığı yerleri aynı zamanda toz-toprak haline getirmesiyle, çölleştirmesiyle de maruf. İşte Afganistan, Pakistan, Irak ve Suriye’nin başına gelenler malum. Vaktiyle düşüncenin, sanatın, aklın, ilmin ormanı olan bu coğrafyalar bugün itibariyle üzerinde değil düşünce ağacı, en küçük düşünce fidesinin yetişmesine imkân vermeyecek ölçüde çölleştirildi yeni nesil emperyalizm tarafından.

Dahası İslam dünyasının sıcak çatışma alanlarında aynı zamanda Müslümanlar arasında sonu gelmez bir fikir-eylem ayrılığının da tohumları ekiliyor. Yemen’de yaşananlar bunun en acıtıcı örneklerinden biri. Zeydiye’nin nasıl siyasal Şiiliğin, Sünniliğinin nasıl siyasal Vahhabiliğin dümen suyuna girdiğini ve Yemen’de insanların nasıl birbirlerini boğazladıklarını gördük, görmeye de devam ediyoruz. Doğrusu, birazcık düşünenler için oldukça ibretli, dersler çıkarılması gereken bir tablo var ortada.

Şii İran’la Vahhabi Suud Yemen’de, ihale aldıkları emperyalizm adına savaşırken tam bu esnada olan Yemen’e oluyor, başka bir şey değil.

Yeri gelmişken söyleyelim. Siyasal Şiilik - siyasal Vahhabilik ayrımının işlevsel olmadığı coğrafyalara da nifakı başka yerlerinden sokuyor yeni nesil emperyalizm. Pakistan’da birbirlerinin camilerine gitmeyen, birbirlerinin arkasında namaza durmayan cemaatlerin sayısı az değil. Türkiye’de de denendiğini düşünüyorum bu numaranın. Ve taraflar böylesi akıldan piyade şekilde devam ederlerse başarıya da ulaşacak.

Dönelim Yemen’e. Yemen’de şu tarafı tutanlarla bu tarafı tutanların dışında bir de Yemen halkının tamamını tutanlar var iyi ki bu dünyada. Aksi halde insanlığa dair umudumuzu yitiririz.

Mazluma ve masuma dilini, dinini, mezhebini, rengini sormadan el uzatmak, bunu böylece başarabilmek standart bir ahlaki erdem değil, büyük bir yiğitlik sayılıyor maalesef dünyamızda. Oysa üzerimize düşen elbette ve sadece budur. Açlıktan 12 kiloya düşmüş 13 yaşında bir Yemenli kız çocuğunu gördüğünüzde sizi harekete geçirmesi gereken duygunun adı tam olarak “insanlık”tır. Ve insanlık, mazluma ve masuma soru sormamakla başlar, fakat bununla bitmez.

Biliyorsunuz, Türk halkı, Yemen konusunda bir kez daha modern dünyaya insanlık dersi vererek inisiyatif aldı. Türkiye; Diyanet Vakfı ve IHH başta olmak üzere Yemen’de savaştan etkilenen şehirlere, bölgelere ve kamplara yardım ulaştırmaya başladı.

IHH’nın yardım ekibiyle birlikte Yemen’de olan Serkan Nergis’in sosyal medya paylaşımlarını takip ediyorum bir zamandır. Her paylaşımında bir taraftan Türkiyeli olmanın ve oraya bizim adımıza yardım elinin uzanmış olmasının gururunu yaşıyorum. Bir taraftan ülkedeki şartların kötülüğüne üzülüyorum. Bir taraftan da bu huzur ve barış ülkesinin 2004’den bu yana geçen 14 senede nasıl böylesi bir akıl almazlığa, böylesi bir zillete sürüklendiğini düşünerek endişeleniyorum.

Endişeleniyorum evet. Düşünsel ayrılıkların önce büyük siyasal ayrımlara, siyasal ayrımların büyük toplumsal çatlamalara, toplumsal çatlamaların da nasıl büyük bir kaosa ve ardından da savaşa yol açtığını gördüğümüz bir coğrafya çünkü Yemen. Birlikte yaşamanın vasatını kaybettikleri andan itibaren müdahaleye hazır hale gelmiş, şu anda da çocukların açlıktan öldükleri bir coğrafya. Tıpkı Libya, Suriye, Irak, Afganistan gibi yani…

“Bu bahsettiklerin Türkiye’de asla olmaz” diyorsanız şunu hatırda tutmanın iyi olacağını hatırlatmama izin verin. Bu yazıyı bir 17 Aralık günü yazıyorum. Emperyalizmden aldığı ihaleyle Türkiye’ye operasyon çekmeye çabalayan bir terör örgütünün en çirkin yüzünü gördüğümüz tarihin yıldönümü yani. 17-25 Aralık süreci ya da 15 Temmuz ihaneti başarılı olsaydı hâlihazırda Yemen’den çok da farklı bir noktada olmayabilirdik.

O yüzden “Yemen’den ders almak” diyorum ve o yüzden “birlikte yaşama vasatı” diye yırtınıyorum. Türkiye’nin şarkısını sürdürmesi bütün insanlık adına “umut var” diyebilmektir çünkü bir bakıma.