Giderek artan bir ucûbe olarak boneli, başörtülü, fakat makyajlı; başörtülü, ama eteği dizlerine kadar yırtmaçlı; başörtülü fakat üstünde sadece tişörtlü etekli kıyafetler boy göstermeye başladı. İslâm kadınının sadece tesettürü bile yeterli görmesi mümkün değilken, yani aynı zamanda takvâ elbisesi olan iffet, hayâ, saygın kişilik özelliklerini kuşanmak; tavır, yürüyüş, konuşma, gülme, aşırı serbest hareket vb. davranışlarda fitne unsuru olabilecek tüm hususlardan sakınmak mecbûriyetinde olduğu halde, sadece giysi olarak tesettür konusu bile uygulamada büyük çapta dejenereye uğramaya başladı. Kala kala sadece bir başörtüsü kaldı; o da zora gelinince, sözgelimi üniversite uğruna, öğretmenlik vb. amaçlar için çıkarılabilecek; pazarlık ve tâviz konusu olabilecek; türbanla, şapkayla, perukla... değiştirilebilecek bir ucuzluğa düştü. “Artık televizyonlarda ve halka açık salonlarda tesettür defileleri yapılıyor’ deyin, gerisini onlar anlar” diyecek Bekri Mustafa’lara kaldı iş. Biraz alaylı, biraz da gerçeğin düşmanları tarafından müslümanların yüzüne tokat gibi vurulması kabilinden, boyalı basın buna “çeyrek tesettür” adını taktı.“Tesettür ya vardır, ya yoktur; bunun yarımı, çeyreği, ekmek arası olur mu?” demeyin, uygulamaya bakarsanız oluyormuş...Başörtüsü, bir aksesuar gibi değerlendiriliyor bazı kızlarımızın gözünde. Kadınsı çekiciliği yabancılar karşısında en aza indirmesi gereken tesettür, bir moda olarak düşünülüyor artık. "Tesettür(!) defilesi" denilen ucûbeler, bir taraftan talebe/isteğe cevap verirken, daha çok da arzı körüklüyor. Dışarıya çıkarken erkek bakışlarını üzerine çekmemeye gayret etmesi gereken müslüman bayan, (kocasının karşısında belki bu kadar süslenip kıyâfetine özen göstermezken) en az yarım saat ayna karşısında kendine çeki düzen vermeye çabalıyor, başörtüsünün rengine uygun olmayan pardösü ve ayakkabıyı giysiden saymıyor... Akşam olunca da evindeki televizyonda, Filistin'li kızların dramını, Irak’taki kadınlara yapılan zulmü gözünden yaşlar akıtarak seyrediyor. Tesettür dediğimiz örtüler bizleri setr etmeye
yetmiyor artık.
Başörtüsü serbest ama tesettürün saygınlığı,
ağırlığı kalmadı.
Yanlış giden bir şeyler var farkında mısınız?Çekmeceler dolusu başörtüleri, dolaplar dolusu giysi onları örtmeye yetmiyor.
Sanal fotoğraf albümleri herkesin ceplerinde geziyor.
Ayetler sadece güzel selfielerini tamamlamak için kullanılan haşa sıradan cümlelere dönüştü.
yetmiyor artık.
Başörtüsü serbest ama tesettürün saygınlığı,
ağırlığı kalmadı.
Yanlış giden bir şeyler var farkında mısınız?Çekmeceler dolusu başörtüleri, dolaplar dolusu giysi onları örtmeye yetmiyor.
Sanal fotoğraf albümleri herkesin ceplerinde geziyor.
Ayetler sadece güzel selfielerini tamamlamak için kullanılan haşa sıradan cümlelere dönüştü.
Ahmed Kalkan hocamız tarafından 2005 yılında yazılmış ve yıllar öncesinden bu günümüzü anlatan güzel bir dergi yazısı. Vuslat Dergisinde yayın***mıştır.