İçindekini, düşünce dünyasındakini, paylaşmak kadar insanı mutlu eden başka bir şey var mı acaba? Bir de güzel, tatlı tatlı anlatabilmeyi başarıyorsan, adeta gökyüzüne uçar gibi hissedersin. Bu işin zirvesi ise sizi dikkatle dinleyen, takip eden, okuyan bir kişi veya kitlenin olmasıdır.
Ben, sen, o, biz, hepimiz... Biriktirdiklerimizi paylaşmak ve paylaşımlarımıza dönüt almak isteriz.
Yazarlar, şairler, ozanlar, ses ve söz sanatkârları bunu en çok isteyenlerdir. Bu beceriyi kazanmak, asla göründüğü kadar kolay değildir. Sizin sahnede keyifle, bir saat dinlediğiniz bir konuşmacının arka planında çok büyük emekler, bilgi birikimleri ve onları bütünleyen yetenekler var.
Aynı şekilde üç dört dakikada dinlediğiniz bir müzik parçasının geri planında ne büyük çalışmalar olduğunu biraz araştırırsanız hemen bulursunuz.
Bir iki saat içinde okuduğunuz bir kitabın oluşmasında, okuma ve yazma ile geçen bir ömür vardır muhtemelen.
İnsanların ses, söz, görsellik ve yazı alanında ortaya koyduğu her şey insanlık adına büyük bir değerdir.
İşte bu değerleri insanlığa pazarlamanın çok çeşitli yolları vardır. Yayınevleri, dergiler, sosyal medya platformları, müzik yapım şirketleri, reklam ve tanıtım firmaları...
Kaynak ile alıcı arasındaki bu süreçte kocaman bir sektör var.
Maalesef her alanda olduğu gibi bu alanda da aslının taklidi, sahtesi, imitasyonu yapılanmalar vardır. Dolandırıcılık, tarihin en eski hastalıklarından biridir.
Kimse dolandırılmak istemez. Ama her gün her dakika çok sayıda insan dolandırılmaya devam etmektedir. Çünkü dolandırıcılar, her an yeni taktikler geliştirmekte ve insanların zaaflarından yararlanmayı iyi bilmektedirler.
Peki, yayıncılık alanında bu iş nasıl yapılıyor? Öncelikle normal yayıncılık sistemini bilmek gerekiyor.
Mesela bir yazarı ele alalım. Bir ömürlük çalışma, birikim ve kazanımlarını roman öykü, şiir vb. bir yolla insanlara ulaştırmak isteyen bir yazar düşünelim.
Normalde eserini hazırlar. Dosyasını tamamlar ve bir yayınevine başvurur. Normal bir yayınevinin editörleri, eleştirmenleri ve uzmanları vardır. Gelen bu eseri incelerler. Yayınevi aynı zamanda ticari bir kuruluş olduğu için, günün şartlarına göre de değerlendirir. Yayımlamaya karar verirse, eserin yazarı ile bir telif sözleşmesi yapar ve karşılığında yazara bir telif ücreti öder. Bu miktar yazarın ünlü olup olmamasına, eserin türüne göre değişir.
Özetle esas olan, eseri ortaya koyanın telif hakkını almasıdır.
Diyelim ki ünlü değilsiniz. Bir eser ortaya koydunuz. Yayınevleri eserinizi yayımlamadı. Bunun da yolu var. Bir matbaaya gider, anlaşır eserinizi kendi paranızla bastırırsınız. Tüm hakları size ait olur.
Buraya kadar her şey normal.
Öyle, herkes de yazar/şair oldu, diye afra tafta yapmaya gerek yok. Canı isteyen yazar, yayımlar. Sonuçta insanlar okursa okur, okumazsa okumaz. Kararı alıcı verir.
Son yıllarda özellikle sosyal medyanın da yaygınlaşması ile ünlü olmak isteyenlerin sayısı hızla artıyor. Bunu fırsata çevirmek isteyen umut tacirleri boş durmuyor.
Normal olmayan şu:
"Sadece bin liraya eserinizi basıyoruz." diye reklam yapanından tutun da "Eserinizi tamamen ücretsiz basıyoruz" diye reklam yapanına kadar, her an her köşede reklamlar. İşi daha da ileri götürenler var. Bir okuma yazma çabası olmayanlara bile vaatleri var: "Bir kitabınız mı var, ücretsiz basalım. Kitabınız yok ama düşünceleriniz mi var, siz anlatın editörümüz yazsın. Hiçbiri yok ama bir kitabınız mı olsun istiyorsunuz, türünü söyleyin adınıza basalım.”
Ne kadar cazip teklifler değil mi?
Değerli dostlar, bu konuda yaşadığım tecrübelerden birkaç tanesini sizinle paylaşıp ardından önerilerimi söyleyeceğim. Elbette bu konuda otorite değilim. Önerilerim de bu konuları hiç bilmeyenlere:
Bir kitap fuarında hasbelkader bir yayıncı ile tanıştım. Küçük bir yayınevi kurmuş ve şimdilik sadece kendisinin ve birkaç arkadaşının kitaplarını basmış. Bu işe nasıl başladığının hikayesini anlattı:
İki sene önce bir yayınevi reklamına kanmış. Bin lira verip kitabını bastıracakmış. Yılların birikimi eserini vermiş yayınevine. Sözleşmeyi imzalamış. Önce bin lira vermiş. Ardından yok bandrol, yok vergi derken beş yüz lira daha vermiş. Eseri basılmış. Kendisi nasıl verdiyse öyle kitap. Herhangi bir inceleme düzenleme yok. Kapak afili, ötesi boş.
Sözde bin adet basılmış. Kendisine telif olarak yirmi adet göndermişler. Başka almak istediğinde tanesini 17.5 liradan vereceklerini söylemişler.
Düşünsenize hem eserinizi veriyorsunuz hem bin beş yüz lira ödüyorsunuz hem de eserinizi size piyasa fiyatının çok üstünde bir değerle satıyorlar. Tanıdıklara eşe dosta imzalayayım derken yüz adet alsanız, 1750 TL daha vereceksiniz yani. Bu kitabı rafa koysanız on liradan fazla alıcı bulamazsınız normalde. Matbaada basım maliyeti en fazla üç lira.
Sıkı durun bununla da bitmiyor. Aslında bu eseri en fazla yüz tane basıyor bu yayınevleri. İnternette satışa sunuyor ama alan yok. Olur da tutarsa zaten kapı gibi sözleşme var. Satar parayı cebe indirir yayınevi. Yazara yine bir şey yok.
Bu arkadaş giriştiği bütün mücadelelerde başarısız olunca, kendi yayınevini kurmaya karar vermiş vesselam.
Bir örnek daha vereyim. Bunu bizzat ben yaşadım. Tanıyan dostlar bilir, ilk kitabım yayımladı ve sırada bekleyen dosyalarım var. Dolayısıyla yayınevleri ilgimi çekiyor ister istemez.
İnternette dolaşırken bir reklam gördüm. "Tamamen ücretsiz, kitabınızı basıyoruz." diye yazıyor. Burada iki ihtimal var. Ya belli bir tanınırlık olacak ya da başka bir iş var.
Bir ileti numarası vermişler. Mesaj attım. Açıklama yaparsanız sevinirim, dedim. Hemen bir açıklama geldi. Belli ki şablon bir açıklama.
Aynen şöyle:
"Size kitap basım sürecini özetleyelim:
1) Kitabınız yayınevimizce uygun bulunursa Kültür Bakanlığı nezdinde eser sözleşmesi imzalanır.
2) Kitabınız yayınevimiz tarafından editoryal süreç, kapak tasarımı ve dizgi mizanpaj çalışması tamamlanarak ücretsiz basılır.
3) Kitabın ilk 100 adeti yayınevi websitesi, Trendyol, Hepsiburada, N11, Amazon gibi kanallardan satışa sunulur.
4) İlk 100 adetin tükenmesi durumunda diğer kitap sitelerinde de satışa açılır.
5) İlk 100 adetten sonra %25, ilk 250 adetten sonra %50 telif yazara ödenir.
6) Bandrol masrafı ve diğer giderler için tek seferlik 450 TL +kdv tarafınıza fatura edilir. Başka bir masrafı yoktur. Kitabınız 20-30 baskı bile yapsa bandrol masrafı yazara yansıtılmaz."
Adres, firma bilgisi kısmını davalık olmamak için geçiyorum.
Hani tamamen ücretsizdi, diye sorunca ortalık karıştı. Benimle avukatlarının ilgileneceğini mahkemeye vereceklerini söylediler.
Düşünebiliyor musunuz, aslında eseri basmıyor. Hazırlıyor, satıldıkça basacak. Sizden, vergi dahil, beş yüz lira alıyor, kitabı da basmıyor. Satışa sunuluyor. Satılırsa basılıyor. Peki, size hiç kitap veriyor mu? Hayır. Almak isterseniz para verip alırsınız. Kaç liraya? Belli değil.
Ola ki eser tutarsa zaten kapı gibi sözleşme var. Size yine bir şey yok.
Kitabınızın telif hakkını veriyorsunuz, üstüne beş yüz lira veriyorsunuz, elde var sıfır. Ama reklama bakılırsa eseriniz ücretsiz basılıyor. Öyle de bir anlatıyorlar ki sanki bir anda yüz binlerce satılacak. Ünlü sitelerin adını görünce... Evet, site ünlü ama milyonlarca eser var orda. Reklam yoksa nasıl fark edilirsin ki?
Görünürde son derece yasal, sözleşmeli ama telif sahibini kandıran, dolandıran bir sistem.
Ortada bir çabası olmayıp sadece namı yürüsün diye para verip yazdırmak isteyenlere hiç acımam. Ver parayı adın yazar, şair olsun. O başka.
Ama yıllarını okumaya yazmaya araştırmaya veren güzel insanların bu mağduriyetleri yaşamaması için bu uyarıyı yapmayı bir insanlık vazifesi olarak görüyorum.
Tekrar ediyorum, bu uyarı, hiçbir tecrübesi olmayan eser sahipleri içindir bu arada. Başka tecrübeli insanlara da danışmayı ihmal etmeyiniz.
Peki, ne yapalım, diyorsanız iki önerim var.
Birincisi, eserinizi hazırladıktan sonra varsa tanıdığınız bildiğiniz bu alanda iştigal eden birkaç kişiye inceletin. Onların önerileri doğrultusunda gerekli çalışmaları yapıp son şeklini verin. Sonra belli başlı yayınevlerini araştırın. Hangi tür eserler bastıklarına bakın. Ona göre bir veya birkaç tanesine dosyanızı gönderin. Eseri noterde tasdiklemek gibi gereksiz masraflı işlere girişmeyin. Mail adresiniz noter sayılır. Oradan attınız mı tamamdır. Sonra da gelecek haberi bekleyin. Ciddi yayınevleri genelde birkaç ay bekletirler sizi. Acele etmeyin.
Olumlu cevap gelirse ne âlâ. Diyelim ki gelmedi ama siz de eserinizi bastırmak istiyorsunuz. O zaman ikinci öneriye geçelim. Kısmen yayınevi gibi çalışan matbaalar var.
Yaklaşık üç bin lira verip bin adet kitap bastırırsınız. Onlar da internet platformlarında satışa sunar eserinizi. Üstelik elinizde bin adet kitabınız olacak. İsterseniz beş liradan bile okuyucuya satabilirsiniz.
Bunlar pratik bir iki öneri. Yoksa çok daha iyi yolları vardır bu işin.
Aman diyeyim tuzaklara düşmeyin.
Benden demesi.
https://www.youtube.com/watch?v=ZqdJegeXgM4&t=6shttps://www.youtube.com/watch?v=ZqdJegeXgM4&t=6s