Bugün için öncelikli ihtiyaçlarımızın çetelesini tutmaya kalksak, kişilere göre değişik tespitler yapılsa da, ortak paydada kümelenen sorunlarımızın; kalabalıklaşan yığınların arasından sıyrılarak hemen sıradağlar gibi kendiliğinden yükselip hayatın merkezine oturduklarını görürüz.
Tabi görmek isteyenler için!
Gündüzü kendilerine gece yapanlarla derdimiz var! Derdimiz var ki yazıyoruz.
Bu da derdi olanlara bir hatırlatma ve âcizane bir paylaşımdır.
Debdebeyle, ihtişamla hayatlarını idame ettirme kaygısında olanlar.. Medeniyetin rafine edilmiş ürünleriyle karşılaşma fırsatını kollayanlar.. Çok katlı modern mezarlıkları andıran apartman yaşantısının beton tutmuş alışkanlıkları..
Sevginin, saygının, marifet ve iltifatın, empatinin, “makyajsız” bir paylaşma ve dayanışmanın, ötekinin olmadığı bir bakış açısının, bütün olmanın, almaktan çok verme telaşında olmanın, eşiğindekinin, beşiğindekinin kaygısına düşmenin, yaptığının, yaptırdığının, aldığının, verdiğinin en iyisine odaklanmanın, hasretinden yanıp kavrulduğumuz gerçek manadaki kardeşliğin karaborsasını çekmek o kadar kötü bir hal ki, tarifi tarifsiz bir durum..
Hangi mevki ve makam olursa olsun; eğer orada “faydalı olma kaygısı” yok ise, korkulacak çok şey var demektir!
Eğer bir anne, uyuşturucu parası vermiyor diye gencecik oğlu tarafından hunharca öldürülüyorsa, ahlaksızlık had safhaya ulaşmış ve “Müslümanlık” kimliği onu taşıyan kimilerinin sırtında bir kambur gibi sırıtıyorsa, yazıktır. Köşebaşları devamlı “elitler”in hegemonyasındaysa, terbiye edilmeye muhtaç nefislerin çokluğu bıktıracak seviyede ise, erdemli ve ahlaklı zenginleşmeye düşman kesilenler çoğalırken, erdem ve irfan yoksunu “burjuva özentiliği” revaçta oluyorsa, sorun çözmek için, başta bürokratik kurumlar olmak üzere, ilk akla gelenin; “bir tanıdık”, “torpil” arayışı oluyor ise, derdimiz çok demektir.
Ahlaksızlığa pirim veren kim olursa olsun, vebal ve ikbalin büyük sorumluluğu altındadır. Bugün çevremizde yaşananları olağan olarak görmek ve kabullenmek doğru mudur? Yeterli midir? Sorular sayamayacağımız kadar çoğaltılabilir.
Ahlaksızlığa pirim veren ebeveynler, çocuklarını diri diri gömmekten farksız bir şey yapmazlar!
Gençlerimiz gerçekten öz değerlerinden habersiz bir geleceğe doğru ilerliyor. Kurumlarımız, STK’larımız, eğitim merkezlerimiz, diyanet ve sendikalarımız, aydınlarımız, yazarlarımız, çizerlerimiz, hep birlikte “ahlaklı ve erdemli bir nesil ve gençlik” için el ele verip, ortak ve/ya da bağımsız projeksiyonları uygulamaya sokmalı, “aile” merkeze alınarak hummalı bir çalışma başlatılmalıdır.
Başta müfredatını yeniden gözden geçirmesi gereken Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı dâhil olmak üzere, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na ve STK’larımıza, Ebeveynlerimize, Öğretmenlerimize, toplumun kılcal damarlarına ulaşan sorumlu her kesim ve bireylerimize çok ciddi sorumluluklar düşüyor! Elbette ki değerli çalışmaları olan STK’larımız var. İyi ki de var! Çoğaltmak lazım.
Cumbaların tozlu sandukalarında saklı hüzünlü bestelerin ve gün yüzü görmeyen güftelerin değeri, onları tutsak gibi görüp sarmalayan tozların küf kokan ellerine bırakılmamalı..
Bugün; üzerine keyifle bastığımız toz, toprak ve çimenlerin altına gireceğimizi unutmadan!
“Belki yarın, belki yarından da yakın” bir geleceğin çekim merkezindeyiz.
Zaman yitirmeden; her damlası muhabbet, her halkası uhuvvet, her zerresi içtenlik kokan gönül sofralarına, sohbet köşelerine ihtiyacımız var.. Çoğaltınız!
Bu halkaların çoğalması, ülkenin kan kokusundan bıkmış genç gerdanına yakışacak ve takılacak nadide bir mücevher olur!
Sevgi ile Kalın
A.Kadir Tunçer / AKT