“BUGÜN ÇEKİLİYOR!”
Her yılın sonuna doğru gündemimizi meşgul eden konulardan biri de piyango çekilişi olmuştur. Her Ramazan ayında orucu bozan veya bozmayan konuların gündemi işgal ettiği gibi. Piyangoya birileri şans açısından birileri dinî açıdan bakarken biz de öncelikle tarihsel açıdan bakarak konuya bir giriş yapalım.
Piyango’nun Kısa Tarihçesi
Piyango çekilişinden önce değinmemiz gereken asıl konu sadece yılın son günlerinde değil, hayatımızın her gününde bir şans oyununun çekilişi oluyor olmasıdır. Çekilişi olmayanın da oyunu oynanıyor. Her ayın 9, 19 ve 29. günleri piyango çekilişleri, hafta içi ve hafta sonları ise şans topu, on numara, sayısal loto gibi oyunlar ayrıca hemen hemen her gün at yarışları oynanmaktadır. Bunların çekiliş tutarları hayalleri süsleyecek kadar (!) yekûn oluşturmadığı için olsa gerek pek de gündemde yer almıyor. Yılın en büyük çekilişi yılın son gününün akşamında yapıldığı ve insanların çoğunun bu çekilişe teveccüh etmesinden dolayı yılın son günlerini bu konu meşgul ediyor.
Piyango ilk olarak Osmanlı'nın son dönemlerine doğru yaklaşık 1850'li yıllardan sonra Gayrı Müslim vatandaşlar tarafından başlatılmış, Cumhuriyet döneminde ise 1926 ile 1939 yılları arasında Tayyare Cemiyeti Piyangoları gerçekleştirilmiştir. 1939 yılından sonra ise devlet bünyesinde kurumsallaşmaya başlamıştır. Hatta 1968 yılı ikramiyesinin 50.000 liralık tutarının Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Başbakanı İsmet İnönü'ye çıktığı da tarih kayıtlarında yerini almıştır.
Piyangonun Dinî Hükmü Nedir?
Piyango hakkında kısa tarih bilgisi verdikten sonra bu konunun dinî hükmü ile ilgili Diyanet İşleri Başkanlığı’nın fetvasına bakalım:
“Şans faktörüne dayalı olan piyango, toto, loto, iddia, müşterek bahis, ganyan gibi tertip ve oyunlar kumardır ve haramdır. Bu tür kumarların, geniş kitlelerin iştirak etmesi sebebi ile zararı daha da yaygın olmaktadır.”
Fetvaya baktığımız zaman piyango ve türlerinin açık bir dille haram kılındığı belirtilmiştir. Peki, piyangonun haram olduğunu bile bile bilet alıp da ona ikramiye çıkanlar ne yapmalı diye bir soru zihninizde yer ediyorsa ona da verilen fetva şöyledir:
“Bu tür oyunların hasılatından bazı kuruluş ve hayır kurumlarının yararlanması, onları meşru hale getirmez ve haramlık hükmünü değiştirmez. Bu yollardan birisiyle elde edilen kazançlar, sevap beklenmeyerek yoksullara veya hayır kurumlarına verilmelidir. Zira Hz. Peygamber bu tür haram kazançların harcanmasının ve güya sadaka olarak verilmesinin mümkün olmayacağını haber vermiştir.”
Diyanet İşleri Başkanlığı günümüz meselelerine dair fetva verirken ayet ve hadislere dayanarak verilmiş icma ve kıyaslar ışığında hareket eder. Bu izahtan sonra sosyal medyada sıkça sorulan diğer soru şudur:
“Piyango devlet tarafından yasal olup da dinen nasıl haram olur?”
Bu konu ile ilgili de Diyanet İşleri Başkanı Ali ERBAŞ’ın “Faiz” ile ilgili tespiti yerindedir. Devlet tarafından faiz yasal olarak kabul edilirken dinen kesinlikle haramdır. Devletin yasal olarak kabul ettiği bir durumun her zaman dinen de helal sayılması diye bir durum söz konusu değildir. Dinin kaynakları Kur’an-ı Kerim, Hadis-i Şerif, İcma ve Kıyas’tır.
Peki, Piyango Neden Oynanmamalı?
Öncelikle bu konu ile ilgili hüküm verecek olgunlukta bir din âlimi değilim. Konuyu kendi açımızdan insanî değerler üzerinden izah etmeye çalışacağız. Ayrıca bu yaşıma kadar da asla piyango bileti almadım. Bu yaşımdan sonra da almayı düşünmüyorum. Bu kararı vermem için ise dinimizin piyangoyu haram kılmış olması bir Müslüman olarak benim için yeterlidir.
Bu hükme rağmen hala piyango almakta ısrar edenler için birkaç not düşelim:
* Öncelikle kısa yoldan zengin olmak emek olgusunu yok saymaktır. Kısa yoldan “köşeyi dönme” düşüncesi bir zaman sonra insanı tembelliğe alıştırır.
* Diğer açıdan baktığımızda piyango bileti alanların hepsi büyük ikramiyenin kendisine çıkmasını umut etmekte, çıkmadığı zaman ise verdikleri paraya üzülmektedir.
* Piyango veya şans oyunlarıyla ilgilenen kişiler kumarı alışkanlık haline getirip ailesinin rızkını bu tür işlere harcadığı için onların hakkına girmiş olur. Kumar neticesinde yıkılan yuvalar ile ilgili haberlerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur.
* Kumarın en büyük zararlarından birisi de zaman israfıdır. Bu hayata bir daha gelmeyeceğimizi bildiğimiz halde bu tür boş işlerle zamanımızı geçirmiş olmak beyhude bir çabadan başka bir şey değildir.
* Atalarımızın sözleri bir deneyim sonucu olduğu için yabana atılmamalıdır. Onlar “Ağlayanın malı, gülene fayda vermez.” derken yerinde ve haklı bir durum tespiti yapmışlardır. Kendisine ikramiye çıkanların birçoğunun bu ikramiyeden fayda sağlayamadıklarını internette yapacağınız küçük bir araştırma ile göreceğinize eminim.
* Helalinden kazanacağımız üç kuruş haramdan elde edeceğimiz milyarlardan daha lezzetli ve kıymetlidir.
Bu maddeleri alt alta sıralayıp çoğaltmak mümkündür. Ancak konunun anlaşılmış olacağını düşünüyorum.
Sonsöz: Dua
Hiç kimseyi kâfir diye yaftalamak hakkım da değil, haddim de. Lakin kesin hüküm ile haram olduğu bildirilen bir fiili işleyen kişi günahkâr olur. Günahkâr olmak bir kişiyi dinden çıkarmaz; ancak hükmü inkâr etmek ‘Allah korusun!’ insanın dinden çıkmasına sebep olur. Bu hassasiyete dikkat etmek gerekir.
Bize düşen Müslüman kardeşimizin günah işlemesine engel olabilmektir. Bu yazımızla da bu görevimizi ifa etmeye çalıştık. Ancak söylememize rağmen kişi, o günahı işlemekte ısrar ediyorsa bize düşen en son görev onun için dua etmektir.
Sonuç olarak insanları uyarırken aşırıya kaçıp kalp kırıklıklarına ve hakaretlere varan tartışmalara neden olmayalım. Hepimiz bir şekilde maalesef günah işliyoruz. Birbirimizin günahına sebep olmadan uygun iletişim diliyle birbirimizi uyarmakta her zaman fayda vardır.
Unutmayalım ki, en güzel hazineler Allah’ın katındadır.
Rabbim bütün günahlarımızı affetsin. Âmin.
A.Talip KOKTAŞ