En Güzel Sığınaktır Allah’ın Rahmeti!
“Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.” (Şura Suresi, 30. Ayet)
Etrafındaki kiri görmeden önce kendi içini görmeli insan. Kendi içinden inşaaya başlamalı dünyayı. Ömür bir yol ve yaşananlar bir süreç ise yola başlama noktası insanın kendi kalbidir. Orayı sabit kılıp, tüm kötülüklerden arındırdığı vakit yola koyulma vakti gelir.
****
Hatayı kendi dışında arayanlar doğruyu asla bulamazlar. Eğrisi doğrusu ile en büyük hatayı kendinde arayıp bulmalı insan. İç hesaplaşmalar yapmalı, iç çekmemek için. İş iç çekmeye kaldıysa ne geriye dönüp telafi şansı kalır insanın ne de o hatanın üzerine güzel şeyler eklemeye yüzü... Ki eklemeye kalksa ve eklediğini düşünse bile hep eğreti duracaktır hayat duvarında o kısım. Görsel intizamdan uzak, estetik kaygıdan bihaber sadece konmuş olmak için konulmuş olacak ve daha acısı üzerine yeni bir şey inşaa etmek de mümkün olmayacaktır.
****
İlk adımı nereye atarsan diğer adımlar onu takip edecektir. Bu yüzden ilk adım daha ağır ve sağlam atılmalıdır. Dönüşü olmayan hiç bir adım yolda düzeltilemez. Hayat yeterince telafisi olmayan sınavlar çöplüğüyle doluyken ilk adımı yanlış atma lüksü yoktur insanın.
Bu gerçeklik içerisinde ilk muhasebe ve arınma insanın kendi kalbinde başlamalıdır. Akıldan ziyade kalbin ışığı daha aydınlıktır. Gecenin karanlığını aydınlatan projektör misalidir kalp. Geleceğe daha emin adımlarla yürüyebilmek için en büyük yol aydınlatmamızdır. O yüzden hatayı önce kendi içimizde aramalı ve hatalarımızla yüzleşmekten çekinmemeliyiz. Hatta onlardan ders çıkartabiliyorsak bir daha hataya düşme oranımız da bu minvalde azalacaktır.
****
Kalp ayağını sağlam inşaa ettikten sonra aklın muhasebesine geçmeli insan. Akıl kalbin kol değneğidir. Kalp yürümek için akla ihtiyaç duyar. Kalp eylemin ruhu, akıl ise bedenidir, vücut bulmuş halidir. Lakin aklı harekete geçiren şey de kalptir. Aklı her türlü kötü düşünceden de arındırmalıyız.
...
“Rahman Kur’ân’ı öğretti. İnsanı yarattı, ona konuşmayı öğretti. Güneş ve Ay bir hesap ile hareket ederler. Yıldızlar ve bitkiler hep secdededirler. Göğü bu âhenkle O yükseltti ve bu mîzânı (ölçüyü, dengeyi) koydu ki, siz de ders alıp ölçü dışına taşmayasınız. Öyleyse siz de tartıyı adaletle yapın, sakın teraziyi, dengeyi aksatmayın!” (Rahman Suresi, 1-9. Ayetler)
****
Hayat dengeler üzerine kurulmuş mükemmel bir yapıdır. Her bir ahengin bir biriyle uyumu kusursuz bir şekilde bütün orkestranın bir şefin öncülüğünde bir ömür verdiği senfoni misalidir. İzleyenler, dinleyenler nasıl bir keyif alarak seyrediyorlarsa yaşadığımız âlemi de seyrederken böyle bir keyif alırız.
Bir pınarın başında saatlerce o su sesinin eşliğinde hülyalara dalıp gidebiliriz. Bazen bir dağ doruğundan ova seyrin tadına doyamayıp. Ay ışığında gecenin sessizliğinde yazılan şiirlerin ruha dokunan tarafını düşünmek bile iyi geliyor insana...
Her biri ayrı bir güzellik olan evrenin parçaları İlahî bir Kudretin koyduğu dengenin en mükemmel örnekleridir.
****
Bazen bir acı için dökülen gözyaşında gizlidir bu uyum, bazen de sonbaharda dökülen, ilkbaharda yeniden yeşeren yaprağın sırrında.
Doğal yaşam alanı olarak nitelendirilen kavram, tam da böyle bir şey olsa gerek.
Sabah dağları tırmanıp yükselen güneş doğarken bizi aydınlatma, ısıtma, bitkilere ve dünyaya can katmaya gelir. Yağmur, yerden aldığını göğe yükselttikten sonra tekrar yeryüzüne indirirken ilahî denge çerçevesinde hareket eder. Gece tüm canlılar için dinlenme vakti kılınırken havanın da kendini temizlemesi için bir fırsattır.
İnsanın vücudunda bile bu dengenin sırları mevcuttur. İki kulak, bir ağız ile çok dinleyip az konuşmak gerektiği naif bir dille anlatılıyordur bize kim bilir?
Bu kadar hassas bir terazi ile bu dengeyi koyan Yüce Allah, bu dengenin bozulmaması gerektiğini ve bozulduğu takdirde en büyük zararın yine insanoğluna olacağını vurguluyor.
Bugün yaşadığımız çağda dönüp etrafımıza baktığımızda insan acaba demeden geçemiyor...
Buzulların erimesi, mevsimlerin ötelenmesi, ani iklim değişiklikleri, depremlerin artması, önce kuraklık hemen ardından sel ve dolu felaketlerinin aynı bölgelerde yaşanması... ve dahası.
En son da tüm dünyayı etkisi altına alan ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından ‘Pandemi’ olarak ilan edilen Corona Virüsü.
Koskoca! bir dünyanın bir virüs karşısında acziyetini gözler önüne seren en acı olaylardan biri. Dünyanın gelmiş, geçmiş en modern, en teknolojik, en ileri, hatta ilerisinin de ilerisi bir çağında yaşadığımızı iddia ediyoruz, bu iddiamızla tanrılara baş kaldırıp, bilimin kutsallığına sığınıyoruz, lakin bir virüs ile baş edemiyoruz.
Her gün binlerce yeni vaka, yüzlerce ölüm, karantina, uçuş yasakları, sağlığın önemi gibi haberleri izledikçe ne kadar çaresiz olduğunu anlıyor insan.
İnsan kendine sormadan edemiyor;
‘Ben, neyi, nerede, ne zaman, nasıl yanlış yaptım?’
Hatayı kendi dışında arayanlar, doğruyu asla bulamazlar. Şimdi hatayı herkesin kendinde arama vakti. Kendi hatalarımızı düzelttikten sonra atalarımızın dediği gibi; ‘Bir musibet, bin nasihatten iyidir.’ sözüyle başımıza gelen bu musibetten daha fazla can kaybı olmadan dünya kardeşliğine kapı aralayacak bir sonuçla kurtulma vakti. Ben, sen, o demeden BİZ olmak için daha neyi bekliyoruz.
Hepimizin ihtiyacı olan da bu değil midir?
Hadi kendimizden vazgeçtik, çocuklarımız için daha yaşanabilir bir dünya bırakmak en büyük görevlerimizden biri değil mi? Kendimiz için olmasa bile çocuklar için bunu yapalım ve onları yaşarken ölümün kucağına itmeyelim.
Bunca zamandır dünyaya verdiğimiz rahatsızlığın bedelini fazlasıyla ödedik. Yüce Allah’ın koyduğu dengeyi, uyumu yeterince bozduk ve bedelini bu dünyada fazlasıyla ödedik ve ödemeye devam ediyoruz. Gelin bu uyumsuzluğu düzeltmek için çaba sarfetmeye başlayalım. Kötü başladığımız şu hayat oyununu güzel bitirelim. Yarın için çok geç olmadan yapalım bunu.
Hayat gemimizi iyilik denizine sürerken Allah’ın rahmetinden de ümidimizi kesmeyelim ve unutmayalım ki;
En güzel sığınaktır Allah’ın rahmeti.
En çaresiz kaldığınız anda da şu ayeti getirelim hatırımıza:
“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer Suresi, 53. Ayet)
A.Talip KOKTAŞ
Kalemine yüreğine sağlık Hocam. Rabbim rahmetine nail o***lardan eylesin inşaAllah.