YÜREĞİMİN BAŞKENTİ KUDÜS, AĞIR YARALI
Bir yanımız hep sessiz çığlık, gözyaşı döküyor her daim. Yalnızlığı gurbetlikten değil, Kudüs’ten tanıyorum. Hep bir çaresizlik ve buğulu gözlerle bakıyor bize. Yüreğim kaldırmıyor bu bakışı, sağanak oluyor dualar, arınmıyor yeryüzünün kirleri. Bir rahmet bekliyorum yüceler Yücesinden, affımıza sebep, Kudüs’ün kurtuluşuna sebep bir rahmet.
Çaresizliğin bile çaresiz kaldığı şu mübarek demlerde, elimizde bir sapan niyetine kelimeler büyüyor ve acı dediğin kursağımıza gelip oturuyor. Her defasında vurulmuş hayaller dökülüyor avuçlarımıza ve bir nutuklar efendisi oluyoruz bütün çaresizliğimizin nihayetinde. Susmaktan öte yapılabilecek bir şeyi olmalı insanın, yaşamak, onurlu yaşamak adına. Kaç sükût kaç zulmü dara çekebilmiş, bilen varsa içinizde atılsın bir adım öteye.
Zulmün olduğu yerde adalet de merhamet de insan da insanlık da hep yaralıdır ve düşlerin hepsi yarımdır. Adına yaşanmışlık dediğin her ne varsa, zulmün olduğu yerde hiç yaşanmamıştır ve hepsi bir yanılsamadan öte bir şey değildir.
Kurulan bütün cümleler yıkılan hedeflerin altına dinamit olmasın diye bazen eyleme geçmek gerekir. Söylemler, çaresiz yığınların tesellisi, eylemler ise aydınlık günlerin habercisidir. Söylemden eyleme geçememiş olmak hala emekleyen bir türlü yürümeyi öğrenememiş bir çocukluktan öte bir hal değildir.
Zalim üzerine düşen zalimliği yapmayı kendine maharet saydığından bu yana mazlumun döktüğü her damla kanda bütün insanlığın vebali vardır. Veballer gün gelir altında ezildiğimiz yükler olmaya başlayınca vicdan en ince yerinden kırılmış ve azabı bütün ruha sirayet etmiş olur.
Bugün bir kez daha Kudüs, yani yüreğimin, yüreğimizin başkenti kirli postallar altında çiğnendi ve biz kuru bir tepkiden öte bir şey yapmadık. Hangi sebep yüzümüzü aydınlatır bugün? Koca bir sükûtun arkasına gizlediğimiz feryatlarımızı zalim görmedikten sonra kendimizi kandırmışlığımız kime ne fayda sağlar bugün?
Bugün Kudüs’e susarsak yarın bütün yürekleri işgal ederler. Yüreğimizi zalim eyleme Allah’ım!
Kudüs düşerse Mekke düşer, Medine yine yetim kalır, Gazze’ye bomba dğşer, İstanbul hüzün kokar.
Ah Kudüs, ah Mescid-i Aksa, ah içimizin dinmeyen sızısı, yürek yangınımız, ağrıyan yanımız… Yine bir Ramazan ayında vurdular seni. Yine bir Ramazan ayı ve yine sessiz kaldığı için öldü bütün insanlık.
Şeytanın bile bağlandığı bir zamanda şeytanı kıskandıracak kadar büyük şeytanlık yapanlar, Rabbim’in “Kahhar” ismiyle en kısa zamanda tanışırlar inşAllah. En güçlü silahımız olan duaya sığınıyoruz bugün. Çaresizliğimizi sabrımıza say Ya Rabbi!
Kudüs özgür olana değin yüreğimize bir Kudüs gücü ver Ya Rabbi!
Bizleri affeyle Allah’ım!
BİR ŞEHRİN İŞGALİNE DAİR – GİRİŞ
-Yüreğim İstanbul’dur,
Biraz Kudüs,
En çok Mekke
Umuttur Medine
Ve hep boynu büküktür Gazze
Acı neredeyse, orasıdır yüreğimin başkenti…-
Bir fırtına kopuyor ötelerden
Bu gelen ses şimşek çakması mıdır
Yâre duyulan özlem mi yoksa
Bir çocuğun hiç doymamış
Karnının gurultusu mu
Hazırlanın geliyorlar
Elimi kaldıracak mecalim yok
Rahata alışmışım ta ezelden
Vurgun vurulmadan yaralıyım
Alnımda doğuştan bir leke, karalıyım
Baht dediğin ne arar bende
Gelsin gelmekte olan
Duadan başka silahım yok avucumda
Onları da saldım asil rüzgârlara
Rüzgâr esince, başlayacak kıyamet
Kararacak hayatımızın en güzel yanı
Her gün, hem de her gün öleceğiz
Şehrin beton kaldırımlarında
Bir gazetelik örtü olacak kârımız
Yasımızı tutmaktan yorulacaklar
Bizi öldürmekten…
Biz usanmayacağız ölmekten
Bir şehrin işgaline önce güneşten başlayacaklar…
BİR ŞEHRİN İŞGALİNE DAİR - 1
Aldılar üstümüzden güneşi
Uykumuza sahip çıkalım diye
Kimseye zarar veremez insan
Rüyalar perisinin yönetmen olduğu filmde
Ben başrol oluyordum
Ölümün yarısıyla gezerken kol kola
Yönetmen bile unuttu
Kaç uçurumdan kanatsız uçtuğumu
Tek vuruşta kaç adamı devirdiğimi
domino taşı gibi
Şahidim orada duruyor
Sorabilirsiniz yastığa
Baş konuğuydum onun bu savaşta
Issız bir sokakta
Herkes sığınacak bir dulda derdindeyken
Ağzından alevler saçan ejderha
Biterken başımızda
Nasıl da meydan okuyordum pervasızca
İnanmadıysanız
Sorabilirsiniz
Üç saniyelik rüyalarıma
Hayatın tamamı üç saniyeden ibaret nasılsa
Dün, bugün, yarın
Gri bir hüzün dolaşıyor sabahları bu şehirde
Ejderhadan kalma
Karşıdaki bakkal açmıyor artık
Sabah namazından sonra dükkânı
Bir derin sessizlik aldı
Açılmayan kepenk sesinin yerini
Bir fotoğraf karesi olarak zihnimde işgalci rolünde
Şimdi olmayan evimin karşısındaki bakkal
İmsak olmuyor
Sabah oluyor
Kimse duymuyor sesini bakkalın
Kimse de olmuyor bu saatte zaten
Güneşsiz sabahlar biriken şehirde
Yetiyor aydınlatmaya şehri
Sokak lambaları
Öyle diyordu şehre giren
Ejderhanın yuları elinde yabancı
Kanmak savaşmaktan daha cesur bir eylem
Düşmana benzemenin neresinde erdem
Başını okşardım ilkin
Nohuttan büyük
Fındıktan küçük bir taş ikram ederdim
Bir sapanım olsaydı
Yastığıma sorun
Ne cesur olduğumu
Bir sapanım olsaydı
O ejderha görürdü gününü.
A.Talip KOKTAŞ