2021 TÜRKÇEMİZİN YILI
Ninnilerle gelir ilk kez ana dilin nameleri kulaklarımıza. Tıpkı anne sütünün berraklığında ve temizliğinde kulaklarımız tanır anadilinin ruhumuzda meydana getirdiği heyecanları.
Büyüdükçe ninnilerin yerini maniler alır anne dilinde yavrusunu uyuturken. Manileri beşik başında söylenir tatllı tatlı. Bazen özlem içerir, bazen hüzün bazen de bir anda büyütür yavrusunu askere gönderir manilerde, evlendirir, torun sahibi olur. Bunların hepsi beşik başında tıngır mıngır sallarken olur beşiği.
Zaman biran da akıp geçer. Annemiz, hülyalara dalar hayaller kurar ninni söylerken beşik başında. Zaman su gibi akıp gider.
Manilerin yerini artık, çocuk oyunlarında oyun oynarken sayışmalar alır. Kah ebe seçerken kah ebe seçilirken. Oyun oynarken vaz geçilmezdir artık sayışmalar. Çocuk büyüdüğünü göstermek için arkadaşımdan oyun anında oynadığı tekerlemeleri söylemeye çalışır bin bir güçlükle dili dönmez yapılan her hata gülüşmelere sebep olur. Sonra ailecek söylenir tekerlemeler, yanan sobanın başında kış akşamlarında ninniler, maniler, ağıtlar, atışmalar, koşmalar söylenir. Anadilin güzellikleri nakış nakış işlenir genç beyinlere. Anne bilir ki dil yaşadıkça millette yaşayacak dil coştukça millette coşacak.
Anne bilir dilin ölümünün milletin ölümü olduğunu. Dil diri ise millet zaten diri olur, ya unutulursa o zaman ne olur milletin hali. İşte bu yüzden kulaktan kulağa anne sütü tazeliğinde aktarılır maniler, ninniler kulaktan kulağa. Aslında bir milletin mayasını, zekiliğini, olaylara bakış açısını ve mizah duygusunu gösterir. Koskoca Anadolu’yu kısacık bir dörtlükte buluruz. Dilin zenginliğidir zenginliğimize zenginlik katar.
Fakat yaş ilerledikçe okul hayatı başlayınca kopuşlarda başlar dilden. Zevk alamaz hale gelir ana dilini konuşurken. Birkaç kelimeye takılır kalır. Dedesinin mezar taşını bile okuyamaz hale gelir. Masal tadı kalmamıştır artık kitaplarda, anne sütü lezzeti de yoktur kitaplarda formüllerden başka. Gittikçe daralır ufku, anlatamaz olur derdini, ne bir şiir bilir, ne bir fıkra anlatabilir, ne de bir masal okur şöyle gönlünce “bir varmış bir yokmuş “ diye başlayan.
Sosyal medyanın kölesi olduğumuz bu günlerde, kısa kelimelerden başka cümle kuramadığımız bu zamanda kelime dağarcığımızın fakirliği vurur bizi. Hatırlatmak gerek tekrar tekrar ana dilinin hayatımızdaki önemini, masallarla, ninnilerle, sayışma ve tekerlemelerle çocukluğumuza bir kapı açmak gerek, zamanımızın olmadığı, zamanın kıymetini bilmeden harcadığımız şu günlerde.
Damaklarımız tanır bu tadı annemizin tatlı sesiyle yankılandığı zamanlardan bu yana. Her gün bir masal okuyun masal tadında lezzetini ala ala. Zamana takılmadan, kaç kelime okudum derdi olmadan, sonra bir mani okuyun, beşikte çocuğunuzu uyutuyormuş gibi. Bir mani okuyun yorgun gelen annenize babanıza, Hatta ezberlemesi çok kolaydır ezberden okuyun. Şaşırsın anneniz babanız “ben kızım/oğlum ezber yapamaz” dediği zamanlarda. Sizdeki cevheri çıkarın ortaya.
Anadilimiz benliğimizin unutulmuş dehlizlerinde tozlanmasın, gün yüzüne çıkarın her kelimeyi büyük bir buluşa imza atmış gibi, şiirlerle, manilerle, sayışmalarla hatırlayın inceliklerini tekrar. Dilimiz unutulursa unutmayın kimliğimizde unutulur.