Bir de Bu Açıdan Bakmak.
Tüm beklentilerimiz çocuklarımızın doğru davranışlarda bulunmaları. Doğru davranışın ne olduğunu anlamak için yanlış olanın ne olduğunu da bilmek gerekir. Çünkü her şey zıddıyla bilinir.
Tecrübe veya deneyim dediğimiz şey; yaptıklarımızın muhasebesinden geriye kalan şey değil midir? Bizatihi yaşayarak tecrübe edilmiş hal ve davranışlardan sonra kalanlar. Geriye kalan bu kalıntının tortularıdır ki bu tortular hayatımıza yön verir.
Yeni yetişen genç kuşaklar fanus içindeki yaşamlarında yanlış yapma lüksleri yok. O, halde bu çocuklar yanlış yapmanın değerini ne zaman anlayacaklar? Eğitim hayatımız dört yanlış bir doğruyu götürür üzerine kurulu. Yani risk alma, riske girme, riskten uzak dur, akıl yürütme, bilmiyorsan üzerinde düşünmene gerek yok.
Neden dört yanlış bir doğruyu götürüyor? Yanlış yapmak neden doğruyu silme cezası ile cezalandırılıyor? Yanlış yapmayanların doğrusu nasıl olur? Eskisi olmayanların yenisi nasıl olur? Böylece risk almayan, riskten uzak nesillerin yetişmesine zemin hazırlanıyor. Risk almadan büyüyen bir nesil nasıl inevasyonu gerçekleştirecek. Yaptığımız doğruların silinme nedeni ne, neden silinsin? Doğru doğru ile yanlış ile değerlendirilmesi gerekmez mi? Eğer bu değerlendirme ile bir yaşam sürseydik; günahlarımız tüm yaptığımız iyilikleri silip süpürecekti. Hâlbuki yapılan günahlar için tövbe var. Ama hiçbir zaman sevapları silmez. Sevabın kategorisi ayrı, günahın kategorisi ayrı. Böylece yapılan her şey kendi içinde bir değerlendirmeye tabi.
Ya da bırakın herkes yaptığı kadar puan alsın. Yanlışı yanlış olsun, doğrusu doğru. Yaptıklarından başka bir değerlendirme olmasın.
Ya da yapılan her üç doğruya bir doğruda biz versek ve doğru yapanı cezalandırmak yerine ödüllendirsek, bunun sonucunda risk alan, düşünen, doğruyu bulmak için çaba sarf eden bir nesil ortaya çıkmaz mı? Yapmanın zevkine varmaz mı? Daha ümitli bir bakış açısı geliştirmez mi?
Ölçme değerlendirme sistemimiz, dört yanlış bir doğruyu götürür mantığı sonucunda her çocuk bir diğerini rakip olarak görmekte, bilgi paylaşımından kaçmakta, akran öğrenmesi olmamakta, böyle olunca da büyük projeleri gerçekleştirecek nesiller grupla çalışmaktan uzak, egoist bir nesil. Kök soru şu; büyük projelerin altın imza atacak nesiller nasıl yetişecek?
Sadece bir hafta önce öğretilen kuru bilgiyi beş seçenek vererek ölçmek, aklını ve mantığını kullanmadan, sadece ezberinde olanı, bir bir ezberlenmesini isteyen, farklı bir bakış açısı istemeyen, analiz etmeyen, düşündürmeyen ölçme ve değerlendirmenin kime ne faydası var? Üstelik dört yanlışta bir doğruyu götürüyor.
Amacımız öğretmek, aklını kullanmasını sağlamak, sorun çözme becerisini geliştirmek, bilgiye ulaşmasını sağlamak değil mi? O halde neden açık sınavlar yapılmıyor? Neden kitap, internet serbest değil? Zaten google’ un olduğu bir dünyada hala testle değerlendirme yapmanın amacı ne?
Aklını kullanmadan, sorun çözme becerisini geliştirmeden, bilgiye ulaşma yollarının hiç birini kullanmadan beş şıktan sadece birini işaretleme ile yapılan değerlendirme gerçekten bir değerlendirme olduğuna inanıyor musunuz?
Eğer cevabınız evetse, o zaman okumanın, düşünmenin, analiz ve sentez yapabilmenin değeri ne? Analiz, sentez ve değerlendirme aklı kullanmanın en üst basamağıdır. Şıklara cevap vermekse bilgi boyutundaki bir bilginin ölçülmesi olduğundan aklı kullanmanın en alt basamağıdır. Yani motomot ezberleyenlerin başarılı olduğu, sınav sonrasında ise unuttuğu bir değerlendirme sisteminden başka bir şey değildir.
Neden ciddi proje ödevleriyle değerlendirmeler yapılmaz? Proje ödevlerinde grup olma, ortak akıl, tartışma, bilgi paylaşımı, ortaya eser çıkarma, yaparak yaşayarak öğrenme yetileri sürekli gelişirken, öğrencilerde liderlik yapma yetilerini, sosyal olma yetilerini, hitabet yetilerini de geliştirir. Alt basamaklarda basit projeler üretmeyi öğrettiğimiz öğrencilerimiz eğitim ve öğretimin üst basamaklarına bu donatılarla geldiği zaman üniversitelerin laboratuvarlarında neler yapabileceklerini hayal etmek hiçte zor değil.
Sadece sınav sistemi değişikliği deyip geçmeyin, uzun vadede getirilerine ve götürülerine bakarak karar vermenin yol ayrımındayız, fazla zamanımız, kaybedecek enerjimiz yok. Ölçme ve değerlendirmenin nasıl olacağı hakkında bir karar vermek zorundayız?
Küçük dokunuşlar büyük farklar meydana getirir. Tüm güzellikler ise küçük ayrıntılarda gizli olduğuna göre bir denesek ne kaybederiz?
Adem DURAN
EĞİTİM UZMANI