ÇAĞDAŞ KÖLELİK.
Ortaçağ karanlığında en acımasız şekilde yaşanmış bir kavram. İnsanlığın yüz karası, derebeylerin hakim olduğu ve kendi dünyalarını kurduğu bir saltanat.
Üzerinden yıllar geçse de kölelik kavramı hep devam etti. Şekil ve yöntem değişti, adı değişti ama kavram olarak her zaman yerini korudu.
Yaşadığımız çağda ise “ÇAĞDAŞ KÖLELİK” olarak devam etmekte. Çağımızda bu kölelik, sözüm ona kendisini çağdaş olarak görenlerin farkında ol/a/madıkları, kendilerini en özgür olarak gördükleri dönemde yaşadıkları kölelik türü.
Çağdaş kölelik kişinin bilerek ve isteyerek hatta ve hatta üstüne para bile vererek elde ettiği bir yaşam türü. Acıtmadan, yavaş yavaş benliğimizi esir alan ve kendi duvarlarının içine hapseden bir kölelik türü. Farkına varmadan girdabına kapıldığımız yeni yaşam biçimimiz.
Uzaktan yakından, isteyerek ve istemeyerek, ucundan kıyısında yakalandığımız hastalık. Kabul etmesek de. Tıpkı balın üzerine konan sineğin baldan tatmasıyla başlayan serüvenin daha sonra tüm benliğini sararak yok olmasına sebep olan kısır döngü.
Adamın biri iştahla keçi boynuzu yediğini gören adam epey bir zaman seyretmiş olayı. İştahlı iştahlı yemesi onu da iştahlandırmış. “hey birader kusura kalmayın bu yediğiniz nedir böyle çok dikkatimi çekti.” Deyince, keçi boynuzu yiyen adam” “buna keçi boynuzu derler içinde bal vardır.” Diye cevap verir.
“Bal” sözcüğünü duyan adamın tüm algıları yediği ballara kaymış ağzında tatlı bir sulanma meydana gelince “ben de yiyebilir miyim?” demiş. Bu söz üzerine elindeki keçi boynuzundan bir parça ikram etmiş.
Bal yiyeceğini umarak yemeye başlayanın yüzünde bir ekşime meydan gelmiş. Ağzına alıp çiğnedikçe ağaçtan başka bir şey gelmemekte ve bal tadını alamamakta. Sonunda bu işten bıkan adam diğerine dönerek “ ağzıma azıcık bal gelecek diye bu kadar odunu çiğneyemem” demiş.
Tıpkı bu kıssa da olduğu gibi sosyal medya dediğimiz çılgınlık ve çağdaş kölelik bizi bir tutam geçici zevk ve eğlence için esir almakta. Her gün biraz daha içine çekmekte.
Aslında bir kişilik sorunu haline gelmekte, kendisine değer veremeyen ve kendi varlığının farkında olmayan insanların kendilerini sahte ve sanal dünyada olduğundan çok farklı gösterme çabasından başka bir şey değil.
Takdir beklemek ve “ben buradayım, beni de görün” demek olan sosyal medyada tıklanmak veya “like” almak ve hayatını gününü buna bağlamak. Beğenilmek için en mahremlerini bile çekinmeden ortaya koymak, onunla övünmek ve her gittiği yerden fotoğraf çekmek, her yediğini yayınlamak, yabancılar için tüm mahrem duvarlarını ortadan kaldırmak, bunu da çağdaşlık ve özgür yaşam adı altında yaparak kendini ifade etmek ne kadar çağdaşlık!
Beğenilere göre yönümüzü tayin etmek. Ne düşüneceğimize ve ne karar alacağımıza başkalarının karar vermesi, tüm hayatımızın rotasını bir başkasının dizayn etmesi “çağdaş kölelik “değil de nedir?
Başkalarını memnun etmek için yapılan bunca çaba emek sonucunda elde ettiğimiz değer veya değerler nelerdir? Sonuçta ulaştığımız çağdaşlık! Düzeyi tüketim çılgınlığı ve yeni çıkan modellerin arkasından teknoloji yarışına girmek ve” benim ki daha hızlı ve yeni” diyerek övünmek için harcadığımız binlerce para, bunu kazanmak için çalıştığımız onlarca ay. Bir damla ağzımıza bal değecek diye çiğnediğimiz onca odun. Değer mi acaba?
Köle yapmak için ayaklara pranga takma dönemi çok gerilerde kaldı. Artık çağın derebeyleri yeni yöntem ve taktiklerle karşımızda. İkisinde de beyinlerimizi ele geçirmek ve sömürmek üzerine kurulu. Yani değişen bir şey yok. Sadece yöntem ve taktikler değişti.
Sonuçta olan yine eşref-i mahluk olan insana oldu. Çünkü insan kendi değerinin farkında değil, taşıdığı sorumluluğu unuttu ve çağdaş derebeylerin çağdaş kölesi olmayı seçti. Bunu da isteyerek ve gönüllü olarak üstlendi. Kendini unuttu, sosyal medya dehlizlerinde…
AdemDURAN
Eğitim Uzmanı