Covid milat mı?
Son bir yılı aşkın zamandır gündemimiz covid. Ekranda dolaşan rakamlar, illerin renkten renge girmesi, yetkililerden yapılan ardı arkası kesilmeyen kısır açıklamalar.
Kafalar karışık. Kurtta zaten dumanlı havaları sever. Kafamızın karışıklığı önemli noktaların gözden kaçmasına neden olmaz inşaaAllah.
Dikkat ettiniz mi bilmiyorum? Günden güne yabancılaşıyoruz. Yabancılaşmanın ulaşmadığı yer kalmadı neredeyse, tüm kılcal damarlarımızda hissetmeye de başladık. Bazı konular var ki acil önlem alınması elzem…
Yabancılaşma,” insan olarak kendimizi nasıl algıladığımızla ilgili” bir kavram. Bu algılarımız benliğimizi sarmaya başladığı zaman kolay kolay çıkamayacağız demektir.
Öğrenciler okullara ve öğretmenlere yabancılaştı. Millilik yerine küresellik empoze edilirken ve dünya vatandaşı tek vatandaşlık olarak önümüze sunulurken bundan en çok etkilenen on dört aydır okula gitmeyen genç kesim en çok darbeyi alan kesim oldu.
Zaman zaman okulların yüz yüze eğitime geçmesiyle okula gidip gelen öğrencilerin yabancılaştığını görmek covid sonrası için ciddi paradigmaların kırılacağını gösteriyor. Bu paradigma kırılmalarını en az hasarla atlatmak için acilen yapılacak işler şimdiden belirlenmeli.
Fen lisesi, Anadolu lisesi ve Proje okullarına giden öğrenciler derse girdiklerinde ve okul dönüşünde; “ bunun için kırk dakika derste öğretmeni dinlememe ne gerek var. İnternetten beş dakikada öğrenirim. Üstelik öğretmenlerin ders anlatma yöntemleri çok sığ, beş dakikalık mesele dakikalarca anlamsızca tekrar ediliyor. Karşılarında “ aptal mı var?”” diye eleştiride bulunduklarına şahit oluyoruz. Okullar ve öğretmenler bundan en çok nasipleneler.
Artık duvarlar yıkılmıştır. Gösterişli okul binaları yapmanın bir mantığı kaldı mı acaba? Üzerinde düşünmek lazım!
Bu günden tezi yok, ders işleme yöntem ve teknikleri çok acil gözden geçirilme mecburiyeti vardır. Bu anlamda müfredat ve müfredat konuları ivedilikle ela alınmalı. 21. Yüzyıl öğretmen yeterlilikleri üzerinde kafa yorulmalı, gerekli hizmet içi programları amacına uygun planlanmalı.
Bu bağlamda okullar ve okul yöneticilerinin pozisyonları yeniden değerlendirilmeli atılacak adımlara okul ve okul yöneticilerin aranması gereken kriterler ivedilikle belirlenmeli, dönüşüm ve değişim başlatılmalıdır. Unutmayalım ki, “ derisini değiştirmeyen yılan ölmeye mahkumdur.”
Yabancılaşmaya uğradığımız konulardan biri de “sosyal varlık olan insanın” yalnızlaşması ve yalnızlığa mahkum olasıdır. Covid sürecinde eve kapanan insan sanal alemlere kendinisini iyice kaptırarak sanallaştı. Artık insanlar bir IP numarasından ibaret. İletişim çağında yalnızlığın kurbanı oldu.
Bir konuda artık gençlerimizin 30 yaşlarda evlenmeleri ve çok çabuk boşanmaları olarak gözümüze çarpıyor. Aile kavramı ciddi yara alıyor. Tek haneli evlerin sayısı gittikçe artıyor. Sosyal hayat ve sosyal nizamımıza yabancılaşma giderek artış gösteriyor. Bu durum bireyselliği, bireyselleşmeyi körüklüyor. Ben merkezli narsist bir ruh halinin ortaya çıkmasına sebep oluyor.
Aile kurmada ve sosyallikten uzaklaşmada eğitim süresinin uzunluğu en büyük sebep. Altı yaşında eğitim ve öğretim hayatına başlayan bir genç ancak otuzlu yaşlarda eğitim hayatını tamamlayabiliyor. Bu süre çok uzun. Böylece hiç üretime katılmadan tamamen tüketici ve diplomalı bireyler olarak karşımıza çıkıyor. Fakat bilmiyor ki bu diplomanın kimseye de bir faydası yok.
Bir insanın eğitimi için bu süre çok uzun değil mi? Gerçekten bu süreye ihtiyaç var mı? Şu zamanda bu süre çok fazla bir zaman dilimine sahip ve çıktıdan da kimse memnun değil. Sonuçta diplomalı lakin “ATIK” bir nesil kaşımızda.
Küresel yabancılaşma cinsiyet farklılığını da ortadan kaldırma çaba gayretleri içinde. Yaşadığımız bu dönemde bunun bir virüs gibi yayıldığını görmek insanı düşündürüyor…Sokakta gördüğümüz insanlardaki özellikle genç kuşaktaki giyim kuşam, saç tarama şekilleri artık cinsler arasındaki farklılığı en aza indirmiş durumda.
Covid bir milat mı acaba? Covid öncesi ve covid sonrası hiç birbirine benzemeyecek. Bir çok şey hayatımızda kalıcı olarak yerini alacak ve her şeyimiz tepeden tırnağa sorgulanacak. Her çağın türküsü farklı olur. Çağa uygun bir söylemiz yoksa işte o zaman çağa uygun söylemleri olanların kalıcı kölesi oluruz, hem de hiç farkına varmadan.
Elimizi çabuk tutmalı yapısal reformları biran önce hayata geçirmek için planlarımızı yapmalıyız. Bunu ilk önce tevhid-i tedrisattan başlatmalıyız. Eğitim öğretim sürelerinin uzunluğu, bireysel öğrenme temelli eğitim anlayışına öncelik vermeliyiz. Çok okul, çok üniverste yerine daha öz daha kaliteli ve daha işlevsel okullar planlamalıyız.
Dünyanın gelmiş olduğu bu noktada artık, iyi eğitim almış ahlaklı nesillere ve çıraklığını yaptığı işin ustası olan gerçek üreticilere ihtiyacımız var.
Adem DURAN
Eğitim Uzmanı