AHLAKİ MİNYATÜRLEŞME
Türk Dil Kurumu’na göre bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları olan Ahlak, Allah’ın iradeli bir varlık olarak yaratmış olduğu insanın iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, doğruyu yanlıştan ayırt ederek yine Allah’ın koymuş olduğu genel ve değişmez yasalar üzerinden bir yaşam şeklidir. Bu sayede eşit olarak yaratılan ve görülen insanın üstünlüğü de takva ve yüksek ahlaka bağlı olarak derecelendirilmektedir.
İslam dininin ve Allah’ın Hz Âdem’ den itibaren bizim peygamberimize kadar ki sürede insanlığa gönderdiği ve öğrettiği tüm öğretilerin de temeli güzel ahlaktır. Hz. Peygamberin “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” hadisi şerifi de tam anlamıyla ahlak temelli bir yaşam tarzının ilanıdır.
Günümüzde bu öğreti ve ahlak kuralların yozlaştırıldığına ve değiştirildiğine şahit olmaktayız. Ahlak kavramının ve ahlaki yaşamın içi boşaltılarak gayri ahlaki bir yaşam tarzı sunulmakta, buna karşı bu yeni yaşam tarzı ise sıradanlaştırılmakta, doğru olan budur şeklinde bizlere özellikle de gençlere kabul ettirilmektedir. İşte asıl tehlike de burada ortaya çıkmaktadır. Giderek ahlak kuralları üzerinde ve içerisinde yapılan değişiklikler yıldan yıla bir sonraki kuşağa kalmadan bir sonraki yaş grubuna sirayet etmektedir. Böylece yaş grupları arasında ahlak kavramının tanımı değiştirilmekte, AHLAKİ GÖRECELİLİK ortaya çıkmakta ve sonunda da kültürel çatışma meydana gelmektedir.
Gündelik yaşamda meydana gelen olaylar zengin-fakir, ünlü-ünsüz, kent-kırsal, kadın-erkek vs. gibi farklı kıstas ve gruplara göre göreceli bir şekilde farklı yorumlanmaktadır. Ünlü kişilerin gayri ahlaki yaşamlarını magazin olarak yorumlarken kendi etrafımızdaki aynı tür olaylar cinayetle sonuçlanabilmektedir. Ya da kırsalda meydana gelen gayri ahlaki bir yaşam tarzı kentte gayet normalmiş gibi algılanabilmektedir. Fakir olarak görülen insanlardaki gayri ahlaki davranışlar o kişilerin toplumdan dışlanmasına sebep olurken zenginin aynı türdeki davranışları ise adeta övülerek ödüllendirilmektedir. Bu ayrılıkçı ahlaki kural tiplemelerini artırmak oldukça mümkündür. Böyle olunca da gençlerin önlerine konulan ahlak kavramı bir kargaşaya dönüşmekte ve nihayetinde ise ahlaktan yoksun, daha doğrusu ahlaki kuralları öğrenemeyip özümseyemeyen bir gençlik ortaya çıkmakta, çıkarılmaktadır.
En basit görgü kurallarından bihaber, ahlak kuralları ise tamamıyla farklılaşan bir ortamda gençlerimizi yetiştirmeye çalışıyor akıntıya karşı kürek sallamaya çalışıyoruz. Bu konuda görevin sadece eğitimcilere ait olmadığı gerçeğini haykırarak toplumun topyekün bir ahlaki direniş ve kalkınma ile genç dimağlara hitap etmesi gerektiğini sürekli vurguluyoruz. Kendini bu uğurda adayan ve çırpınan sorumlu insanlar olarak gerçek hayatta olsun, sosyal medya hesaplarımızda olsun sürekli bir mücadele içerisinde bulunuyoruz. Ancak 12 yaşında çocukların kişisel medya hesaplarındaki “İLİŞKİSİ BAŞLADI” paylaşımı ve bu paylaşımlara karşı tebrik mesajları yağdıran büyüklerinin yorumları tüm gayret ve çabalarımıza bir sekte vuruyor. Veya bir taraftan kadına şiddet olayını kınamak ve lanetlemek adına bir şarkıcının avukatlığına soyunurken (ki şiddetin her türlüsünde olduğu gibi kadına şiddetin de her zaman karşısında olan bir dinin temsilcileriyiz) diğer taraftan toplumun ahlaki değerleriyle örtüşmeyen evlilik dışı yaşamları magazinsel bir şekilde sunarak gençlerin zihinlerinde bu yaşam tarzını sıradanlaştırıp özendirmeye çalışıyoruz. Elbette seferden vazgeçmek değil niyetimiz. Ancak mücadelenin sadece bir alanda değil her alanda, özellikle sosyal medya ve televizyonlarda da artırılması ve yoğunlaşması gerekmektedir.
Genel ahlak kuralları Türk-İslam toplumunda kesin ve değişmezdir. Bu kuralların kişiye, zamana ve duruma göre değiştirilmeye çalışıldığını rahatlıkla gözlemliyor; fakat bunu sadece seyrediyoruz. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, İç İşleri Bakanlığı, RTÜK ile kanuni olarak da müdahale gerektiren çalışmalar yapılmalı, bir taraftan gayri ahlaki olay ve ortamla çevrelenen bizlerin ve gençlerin kurtuluşu, sadece eğitim şart diyerek eğitimcilere bırakılmamalıdır. Ahlak kurallarından yoksun olarak yetişen gençlerin, bu ahlak kurallarının yerine karşılaştıkları, gördükleri ve yeniden oluşturmaya çalıştıkları bir takım kurallar ahlaki minyatürleşmeden başka bir şey değildir.
Yeni neslin, gençlerin yetiştirilmesi konusunda birinci önceliğimizin milli ve manevi değerlerine sahip, genel ahlak kuralları ile donanmış, ilgi ve yeteneğine göre yönlendirilmiş, düşünebilen ve sorgulayabilen bireyler yetiştirmek olduğunu unutmadan her kişi ve kurum elini taşın altına koymalı ve oturduğumuz yerden kalkmalıyız.
Minyatürleştirilmiş ahlak kuralları ile yetiştirilen bir toplumun değerleri de hedefleri de minyatür olarak kalacaktır.