SAMİMİYETLE TAÇLANIP LİYAKATLA ŞAHLANIŞ
“Liyakat sorununu çözerse Türkiye şahlanır” diyor ve şöyle devam ediyor Alev Alatlı. Eğitimden adli sisteme, imardan enerjiye, tarımdan basına, hemen her alanda gözlemlediğimiz savurganlığın sonu gelir. Zor kazanılmış birikimlerimizi rasyonel yatırımlara dönüştürme imkanı doğar. Zaman yönetimi mümkün olur. Bir günlük ii bir aya yayıp sürüncemede bırakmayız. Gözaltı süreleri kısalır, mahkemeler daha hızlı karar alır, çocuklar hangi sınava gireceklerini bilir, ödenekleri çarçur etmeyiz, bütçeleri delmeyiz, tesisatçı gideri yanlış yere bağlamaz, elektrikçi kabloyu çıplak bırakıp yangın çıkarmaz, caddeler en ufak bir serpintide göle dönmez, dünyayı doğru okur doğru yorumlarız, kim dost kim düşman doğru kestiririz.
Etrafa bakıldığında hangi meslek veya hangi alan olursa olsun, farklı kademelerde bulunan insanların işini layıkıyla yapıp yapmadığı, o kademeye hakkıyla gelip gelmediği hakkında şüpheler dile getiriliyor ve eleştiriler sıralanabiliyor. En alt kademeden en üst kademeye kadar mevkiye sahip olanların yapmış oldukları uygulamalar izlendiğinde rahatlıkla liyakat sorununu fark edilebiliyor. Bir de bunun üzerine samimiyetsizlik eklenince bir arpa boyu yol alınamayışın önüne geçilemiyor.
Liyakat sorununun yanı sıra samimiyet sorunundan da bahsetmek gerekmektedir. Samimiyetsizlik ve liyakat eksikliği her alanda kendini göstermektedir. Liyakatsiz bir şekilde yönetici/idareci/memur/işçi/ konumuna gelen kişilerin bunun üzerine bir de samimiyetsiz olmaları, bulundukları alanda geri kalmışlığa, bulunduğu kurumu/işyerini ileri götürememeye sebebiyet vermektedir. Bir makama gelebilmek, bir mevkiye yükselebilmek adına kullanılan her türlü STK, resmi ve özel kurumların içerisinde bulunan samimiyetsiz kişilerin elde ettikleri amaçları, nihayetinde toplumda güvensizliğe ve umutsuzluğa neden olmaktadır. Toplumun her kesiminden bu eleştirileri duymak ve çaresizce olanları izlediklerini görmek mümkündür.
“Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse Micheangelo’nun resim yaptığı, Beethoven’ın beste yaptığı veya Shakespeare’in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki gökteki ve yerdeki herkes durup, burada dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş desin.” der Martin Luther King. Aslında samimiyeti tarif ediyor bir bakıma. Yaptığının işi o kadar güzel yapın ve sahiplenin ki gökteki ve yerdekiler sizden bahsetsin. İşte samimiyet budur. Eksik olan yanımız işte bu.
Siyasi ve dünyevi görüşü ne olursa olsun, samimi ve liyakat sahibi olanlardır bu ülkeyi yükseltecek olanlar. Vatan ve millet sevdası ile yanan, insani değerlere sahip, maddi ve manevi dinamiklere haiz, samimi insanlar medeniyetin tasarlayıcısı ve toparlayıcısı konumunda olanlardır. Kriterlerini bunlardan seçenler kazananlardır.
Eğer tüm kurumlarda ilerleme ve yükselme hedefleniyor ve bekleniyorsa, kriter asla yalnızca “iyi insan” olmamalıdır. Elbette önemli bir kriterdir iyi insan; ancak eksik bırakılmamalıdır. İyi, samimi ve liyakat sahibi olmalıdır kriter. Genel olarak düşünüldüğünde eğitimin başına eğitimin içinden samimi ve iyi insanlar, sağlığın başına sağlığın içinden, kültürün başına kültürün, ulaşımın, enerjinin, adaletin, sporun başına yine bu alanların içinden gelen ve bu alanlarda yoğrulan samimi ve iyi insanlar seçilmeli ve konuşlandırılmalıdır. Bu şekilde olduğunda bir taraftan kurumların işleyişinde kalite artacak ve toplumun üzerindeki güvensizlik duygusu ortadan kaldırılacaktır.
Özellikle günümüzde yapılan en büyük hatalardan biri olan bizim sendika, grup, STK’dan gibi düşünceler ile hareket ederek yola çıkılıp atamalar gerçekleştirilmeden önce, samimiyet ve liyakat faktörleri ön plana çıkarılmalı, ülkeye, vatana, millete en faydalı olacak şekilde bir planlama ile görevlendirmelere önem verilmelidir. Aksi halde medeniyet tasavvurunun temelleri sağlam atılmamış olur ki bu şekilde medeniyetten de söz edilemez.