Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşakmış. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milletleri kendisine yaklaştırırmış.Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok öldün, öleceksin de Türk Milleti!
KÜL TİGİN ABİDESİ GÜNEY YÜZÜ
Tanrıdan olmuş Türk Bilge Kağan’ı bu zamana oturdum. Sözümü tamamıyla işit. Bilhassa küçük kardeşimin oğlu, oğlum, bütün soyum, milletim, güneydeki şadpıt beyleri, kuzeydeki Tarkanlar, buyruk beyleri, Otuz Tatar…
Dokuz Oğuz beyleri, milleti! Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle. Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar tüm milletler bana tabidir. Bunca milleti düzene soktum, şimdi kötü durumda değildir. Türk kağanları Ötüken’de oturursa, vatanımız için sıkıntı yoktur. Doğuda Şantung ovasına kadar hep ordu sevk ettim, denize ulaşmama az kaldı. Güneyde Dokuz Ersin’e kadar ordu sevk ettim, Tibet’e ulaşmama az kaldı. Batıda İnci nehrini geçerek Demir Kapıya kadar ordu sevk ettim. Kuzeyde Yir Bayırku yerine kadar ordu sevk ettim, bunca yere kadar ordu yürüttüm. Ötüken ormanından daha iyisi hiç yokmuş. Vatan diye tutulacak yer Ötüken ormanı imiş.
Burada oturup Çin milleti ile anlaştım. Altını, gümüşü, ipeği, ipekliyi sıkıntısız öylece veriyor. Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşakmış. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milletleri kendisine yaklaştırırmış. Yaklaştırıp konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. Bilgili ve cesur insanları ülkesine yaklaştırmazmış. Bir insan yanılırsa kabilesi, milleti, akrabalarına kadar yaşatmazmış. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok öldün, öleceksin de Türk Milleti!
Güneyde Çogay ormanına, Tögültün ovasına göçüp konayım dersen Türk Milleti öleceksin! Oradaki kötü kişiler şöyle öğretiyormuş; uzaktan gelene kötü mal verip, yakından gelenlere de iyi mal veriyormuş. Bilgi bilmez kişi bu söze inanıp yakına gidip çok öldün! O yere doğru gidersen, Türk milleti öleceksin! Ötüken’de oturup kervan, kafile gönderirsen hiç bir sıkıntın yoktur. Ötüken ormanında yaşarsan ebediyen orayı vatan tutarak oturacaksın. Türk Milleti tokluğun kıymetini bilmezsin. Açlık, tokluk düşünmezsin, bir doysan açlığı düşünmezsin. Öyle olduğun için, seni beslemiş olan kağanının sözünü almadan her yere gittin. Hep orada mahvoldun, yok edildin. Orada geri kalanınla her yere zayıflayarak, ölerek yürüyordun. Tanrı buyurduğu için, kendim devletli olduğum için kağan oldum. Kağan oturup aç, fakir milleti hep toplattım. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım. Yoksa bu sözümde yalan var mı? Türk beyleri, milleti bunu işitin! Türk Milletini toplayıp bu toprakları yurt tutacağını bu taşa yazdım, yanılıp öleceğini de buraya yazdım. Her ne sözüm varsa ebedi taşa yazdım. Ona bakarak bilin. Şimdiki Türk Milleti, beyleri bu zamanda itaat eden beyler olarak mı yanılacaksınız? Ben ebedi taş yontturdum, Çin kağanından resimci getirdim, resimlettim. Benim sözümü kırmadı. Çin kağanı, maiyetindeki resimciyi gönderdi. Ona bambaşka türbe yaptırdım. İçine, dışına bambaşka resim yaptırdım. Taş yontturdum, gönlümdeki sözümü yazdırdım. On Ok oğluna, yabancısına kadar bunu görüp bilin! Ebedi taş yontturdum hem de yurt olarak tuttuğumuz en erişilebilir yere. Onu görüp öyle bilin. Bu yazıyı yazan yeğeni Yollug Tigin.
KÜL TİGİN ABİDESİ DOĞU YÜZÜ
Üstte mavi gök, altta yağız yer yaratıldığında, ikisi arasında insanoğlu da yaratılmış. İnsanoğlunun üzerine ecdadım Bumin Kağan, İstemi Kağan hakan olarak oturmuş. Oturarak Türk Milleti’nin ilini töresini düzenleyivermiş. Dört taraf hep düşman imiş, ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tabi kılmış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş. Doğuda Kadırkan ormanına kadar, batıda Demir Kapıya kadar halkı konuşlandırmış. İkisi arasında Gök Türk öylece oturuyormuş. Bilgili kağan imiş, cesur kağan imiş. Veziri de bilgili imiş tabi, beyleri de milleti de doğru imiş. Onun için yurda öyle tutunmuşlar tabi. Yurt tutup treyi düzenlemiş. Kendisi ondan sonra uçmağa varmış. Yasçı, ağlayıcı, doğuda gün doğusundan Bökli Çöllü halk, Çin, Tibet, Avar, Bizans, Kırgız, Üç Kurıkan, Otuz Tatar, Kıtay, Tatabı gibi onlarca millet yasına gelmiş; yas tutup ağlamış. Öyle ünlü bir kağanmış. Ondan sonra kardeşleri ve oğulları geçse de onun kadar kudretli kılınmamıştı; kötü kağanlar oturmuş. Vezirleri de kötüymüş üstelik. Beyleri ve milleti uyumsuz olduğu için, Çin milleti hilekar, sahtekar ve aldatıcı olduğu için, kağan olan kardeşleri birbirine düşürdüğü için ve halk ile beyler karşılıklı çekiştiği için yurt tuttukları toprakları da kaybetmişler. Halk kağan yaptığı beyini de kaybetmiş. Çin milletine bey olacak erkek evlatlarını kul ettin ve hanımlık kız evlatlarını cariye ettin. Türk beyleri Türk adını bırakıp Çin adını tutup, Çin kağanına itaat etmiş. Elli yıl onlara çalışmış. Doğuda gün doğusunda Bökli kağana kadar ordu sevk edivermiş. Batıda Demi Kapıya kadar ordu sevk edivermiş. Çin kağanı toprağını, töresini alıvermiş. Türk Halkı şöyle demiş; “Yurdu olan bir millet idim, şimdi yurdum hani? Kim için yurt toprağı kazanıyorum şimdi?” dermiş. “Kağanlı bir millet idim, kağanım hani? Hangi kağana hizmet ediyorum?” demiş. Böyle diyerek Çin kağanına düşman olmuş. Düşman olsa da Türk Halkı’nı bir araya toplayamadığı ve düzene sokamadığı için yine Çin kağanına teslim olmuş. Bunca hizmetlerine rağmen Çin kağanı Türk milletini öldüreyim, kökünü kurutayım dermiş. Türk Milleti yok olmaya gidiyormuş.
Yukarıda Türk tanrısı, Türk mukaddesi; yeri ve göğü Türklere göre tanzim etmiş. Türk Milleti yok olmasın diye babam İlteriş Kağan’ı ve annem İlbilge Hatun’u göğün tepesinde tutup yukarı kaldırmış olacak, babam kağan on yedi erle dışarı çıkmış. Dışarıdakiler yürüyor diye ses işitip şehirdeki dağa çıkmış, dağdaki inmiş, toplanıp yetmiş er olmuşlar. Tanrı kuvvet verdiği için babam kağanın askeri, kurt gibiymiş, düşmanı ise koyun gibiymiş. Doğuya batıya asker sevk edip toplamış, yığmış. Hepsi yedi yüz er olmuş. Yedi yüz er olup yurtsuz kalan millete yurt tutmuş, kağansız milleti kağanlı bir millet haline getirmiş, kul olan erleriyle cariye olan kadınlarını almış. Türk töresini bırak herkesi yeniden toplamış, atalarımın töresince yeniden var etmiş, yetiştirmiş. Tölis ve Tarduş milletlerini orada tanzim etmiş, yabguyu da şadı da orada belirlemiş. Güneyde Çin milleti büyük bir düşman imiş, Kuzeyde Baz Kağan, Dokuz Oğuz kavmi düşman imiş. Kırgız, Kurıkan, Otuz Tatar, Kıtay, Tatabı hep düşman imiş. Babam tüm bunlara tam kırk yedi defa ordu sevk etmiş, yirmi savaş yapmış. Tanrı lütfettiği için bu milletlerin yurtlarını almış, onları kağansızlaştırmış, düşmanları hep kendine tabi kılmış. Dizliye diz çöktürmüş, başlıya baş eğdirmiş. Babam kağan yurdu ve töreyi nizam edip uçmağa varmış. Töre üzerine amcam kağan olarak oturdu ve milleti yeniden tanzim etti, besledi. Fakiri zengin kıldı, azı çok kıldı. Amcam kağan olduğu zamanlar ben de Tarduş milletinin şadı idim. Amcam kağan ile doğuda Yeşil nehir, Şantung ovasına kadar ordu sevk ettik. Batıda Demir Kapıya kadar ordu sevk ettik. Kögmeni aşarak Kırgız ülkesine kadar ordu sevk ettik. Toplam yirmi beş defa ordu sevk ettik, on üç defa savaştık. Yurt tutan düşmanların yurtlarını aldık, kağanlıyı kağansızlaştırdık. Dizliye diz çöktürdük, başlıya baş eğdirdik. Türgiş kağanı ırkımızdandı ama buna rağmen bize karşı yanlış hareket ettiği için öldü. Buyruk beyleri ve diğer beyleri öldü. On Ok kavmi eziyet gördü. Atalarımızın urt tutuğu topraklar ve sular sahipsiz kalmasın diye Az kavminin milletini derleyip toparlayıp oraya konuşlandırdık, başlarına da Bars Bey’i getirdik. Kağana adını burada verdik ve küçğk kız kardeşim prensesi ona verdik. Kendisi yanıldı, öldü. Milleti hep cariye ve kul oldu. Kögme’nin yeri, suyu sahipsiz kalmasın diye Az, Kırgız kavmini düzene sokup geldik. Doğuda Kadırkan ormanını aşarak milleti öyle kondurduk, öyle düzene soktuk. O zamanlarda kul edilen yiğitlerimiz kul sahibi olmuştu, cariye edilen hanımlarımız cariye sahibi olmuştu. Öyle kazanılmış, düzene sokulmuş yurdumuz, töremiz vardı. Türk ve Oğuz beyleri işitin! Üstte gök basmasa, altta yer delinmese Türk Milleti ilini töreni kim bozabilecekti? Türk Milleti disiplinsizliğinden dolayı halkını beslemiş olan bilgili kağanınla hür olan yurt topraklarına karşı sen kendin hata ettin, kötü hale soktun. Pişman ol! Mukaddes Ötüken ormanının sakinleri gittin! Doğuya gittin, batıya gittin. Gittiğin yerlerde kanın ırmak gibi aktı, kemiğin dağ gibi yattı. Beylik erkek evladın kul oldu, hanımlık kız evladın cariye oldu. Töreni bilmediğin için, kötülüğün yüzünden amcam uçup gitti.
Türk Milleti’nin adı sanı yok olmasın diye babam kağanı ve annem hatunu yükseltmiş olan Tanrı, yurt veren Tanrı, Türk Milleti’nin adı sanı yok olmasın diye beni Türk Milleti’nin üzerine kağan kıldı. Tabi varlıklı, zengin halkın üstüne oturmadım. İçte aşsız, dışta elbisesiz, düşkün, perişan milletin üzerine oturdum. Küçük kardeşim Kül Tigin ile konuştuk. Babamızın, amcamızın kazanmış olduğu milletin adı sanı yok olmasın diye, Türk Mileti için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Ben kağan olarak oturduktan sonra, cıplak giden, yaya giden halk öle yite geri döndü. Milletimi besleyeyim diye doğuda Kıtay, Tatabı kavmine doğru, kuzeyde Oğuz kavmine doğru, güneyde Çin’e doğru 2 büyük ordu sevk ettim, savaştım. Ondan sonra Tanrı buyurduğu için, devletim, kısmetim var olduğu için; ölecek milleti diriltip besledim. Çıplak milleti giydirdim, fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım, en değerli yurtların, en değerli kağandan bile daha iyi kıldım. Dört taraftaki milleti kendime tabi kıldım, topraklarımı düşmansız kıldım. Herkes bana itaat etti. Bunca töreyi kazanıp küçük kardeşim Kül Tigin kendisi öylece vefat etti. Babam kağan uçtuğunda kardeşim Kül Tigin yedi yaşında kaldı. Umay gibi annem hatunun devletine küçük kardeşim Kül Tigin er adını aldı. On altı yaşında amcam kağanın ilini, töresini şöyle kazandı. Altı Çub Soğdak’a doğru ordu sevk ettik, bozduk. Çinli Ong vali elli bin asker gönderdi, savaştık. Kül Tigin yaya olarak atılıp hücum etti. Ong valinin kayın biraderini elleri silahlı iken, silahsız elleriyle tuttu ve onu silahıyla beraber kağana takdim etti. O orduyu orada yok ettik. Yirmi bir yaşında iken, Çaça generale karşı savaştık. En önce Tadıg’ın, Çorun boz atına binip hücum etti. O at orada öldü. İkinci olarak Işbara Yamtar’ın boz atına binip hücum etti. O at orada öldü. Üçüncü olarak Yigen Silig Bey’in giyimli doru atına binip hücum etti. O at da orada öldü. Zırhından kaftanından yüzden fazla ok ile vurdular, yüzüne başına bir tane değdirmedi. Hücum ettiğini, Türk beyleri, hep siz bilirsiniz. O orduyu orada yok ettik. Ondan sonra Yir Bayırku’nun Uuğ İrkin’i düşman oldu. Onu dağıtıp Türgi Yargun gölünde bozduk. Uluğ İrkin azıcık erle kaçıp gitti. Kül Tigin yirmi altı yaşında iken Kırgız’a doğru ordu sevk ettik. Mızrak batımı karı söküp, Kögmen ormanını aşarak yürüyüp, Kırgız kavmini uykuda bastık. Kağanı ile Songa ormanında savaştık. Kül Tigin. Bayırku’nun ak aygırına binip atılarak hücum etti. Bir eri ok ile vurdu, iki eri de kovalayıp takip ederek mızrakladı. O hücum ettiğinde, Bayırku’nun ak aygırını, uyluğunu kırarak vurdular. Kırgız kağanını öldürdük, ilini aldık. O yılda Türgiş’e doğru Altın ormanını aşarak, İrtiş nehrini geçerek yürüdük. Türgiş kavmini uykuda bastık. Türgiş kağanının ordusu Bolçuda ateş gibi, fırtına gibi geldi. Savaştık. Kül Tigin alnı beyaz boz bir ata binip hücum etti. Türgiş kağanının ordusunu ve buyruku ( veziri) Az valisini elleriyle tuttu. Kağanını orada öldürdük, topraklarını aldık. Türgiş avam halkı hep tabi oldu. O kavmi Tabar’da konuşlandırdık. Soğd milletini düzene sokayım diye İnci nehrini geçerek Demir Kapı’ya kadar ordu sevk ettik. Ondan sonra Türgiş avam halkı bize düşman olmuş. Kengerise doğru gitti. Bizim askerin atın zayıf, azığı yok idi. Bize hücum ettiler. Kül Tigin’i az erle eriştirip gönderdik. Büyük savaş yaşanmış. Türgiş avam halkını orada öldürmüş, savaşı kazanmış.
KÜL TİGİN ABİDESİ KUZEY YÜZÜ
Askerlerini hep öldürmüş. Evini, malını hep eksiksiz getirdi. Kül Tigin yirmi yedi yaşına gelince Karluk kavmi hür ve müstakil iken düşman oldu. Tamag Iduk Baş’ta savaştık. Kül Tigin o savaşta otuz yaşında idi. Alp Şalçı ata binip atılarak hücum etti. İki eri takip edip kovalayarak mızrakladı. Karluk’u öldürdük, yendik. Az milleti düşman oldu. Karagöl’de savaştık. Kül Tigin otuz bir yaşında idi. Alp Şançı atına binip atılarak hücum etti. Az İlteberini tuttu. Az milleti orada yok oldu. Amcam kağanın yurdu sarsıldığında; millet ve kağan ikiye ayrıldığında, İzgil milleti ile savaştık. Kül Tigin Alp Şançı atına atılarak hücum etti, o at orada düştü. İzgil milleti öldü. Dokuz Oğuz milleti kendi milletim idi. Gök ve yer bulandığı için düşman oldu. Bir yılda beş defa savaştık. En önce Togu Balık’ta savaştık. Kül Tigin, Azman atına binip atıldı, altı eri mızrakladı. Askerin hücumunda yedinci eri kılıçladı. İkinci olarak Kuşalguk’ta Ediz ile savaştık. Kül Tigin, Az yağızına binip atılarak hücum edip bir eri mızrakladı. Dokuz eri çevirerek vurdu. Ediz kavmi orada öldü. Üçüncü olarak Bolçu’da Oğuz ile savaştık. Kül Tigin, Azman atına binip hücum etti, mızrakladı. Askerlerini mızrakladık, topraklarını aldık. Dördüncü olarak Çuş başında savaştık. Türk milleti ayak titretti, perişan olacaktı. İlerleyip gelmiş ordusunu kül Tigin püskürtüp, Tongra’dan bir boyu, yiğit on eri Tunga Tigin’in mateminde çevirip öldürdük. Beşinci olarak Ezginti Kadız’da Oğuz ile savaştık. Kül Tigin, Az yağızına binip hücum etti. İki eri mızrakladı, çamura soktu. O ordu orada öldü. Amga kalesinde kışlayıp ilkbaharda Oğuz’a doğru ordu çıkardık. Kül Tigin’i evin başında bırakarak kendimizi korumak için tedbirler aldık. Oğuz düşman merkezi bastı. Kül Tigin öksüz atına binip dokuz eri mızrakladı, merkezi vermedi. Annem hatun ve diğer analarımız, ablalarım, gelinlerim, prenseslerim ve bunca yaşayanlar cariye olacaktı, ölenler yurtta, yolda yatıp kalacaktınız. Kül Tigin olmasa hep ölecektiniz. Küçük kardeşim kül Tigin uçmağa vardı, kendim de düşünceye daldım, üzüntüye ve yasa boğuldum. Görür gözüm görmez gibi, bilir aklım bilmez gibi oldu. Kendim düşünceye daldım. Zamanı Tanrı yaşar, insanoğlu hep ölmek için türemiş. Öyle düşünceye daldım. Gözden yaş gelse mani olarak, gönülden ağlamak gelse de geri çevirerek düşünceye daldım. İki şadın ve küçük kardeş yeğenimin, oğlumun, beylerimin, milletimin gözü, kaşı kötü olacak diyip düşünceye daldım. Yasçı, ağlayıcı olarak Kıtay, Tatabı milletinden başka Udar generali geldi. Çin kağanından İsiyi Likeng geldi. On binlik hazine, altın, gümüş fazla fazla getirdi. Tibet kağanından vezir geldi. Batıda gün batısındaki Soğd, İranlı, Buhara ülkesi halkından Enik general, Oğul Tarkan geldi. On Ok oğlum Türgiş kağanından Makaraç mühürdar, Oğuz Bilge mühürdar geldi. Kırgız kağanından Tarduş İnançu Çor geldi. Türbe yapıcı, resim yapan, kitabe taşı yapıcısı olarak Çin kağanının yeğeni Çang general geldi.
KÜL TİGİN ABİDESİ KUZEY-DOĞU YÜZÜ
Kül Tigin koyun yılında on yedinci günde uçtu. Dokuzuncu ay, yirmi yedinci günde yas töreni tertip ettik. Türbesini, resmini, kitabe taşını maymun yılında yedinci ay, yirmi yedinci günde hep bitirdik. Kül Tigin kendisi kırk yedi yaşında bulut çöktürdü.
KÜL TİGİN ABİDESİ GÜNEY-DOĞU YÜZÜ
Bunca yazıyı yazan kül Tigin’in yeğeni Yollug Tigin. Ben yazdım. Yirmi gün oturup bu taşa, bu duvara hep Yollug Tigin olarak yazdım. Değerli oğlunuzdan, evlatlarınızdan çok daha iyi beslerdiniz, uçup gittiniz gökteki hayat gibi…
KÜL TİGİN ABİDESİ BATI YÜZÜ
Batıdan Soğd baş kaldırdı. Küçük kardeşim Kül Tigin için öle yite savaştığı için Türk Bilge Kağan’ı, nezaket etmek üzere, küçük kardeşim Kül Tigin’i gözeterek oturdum. İnançu Yapa Tarkan adını verdim. Onu övdürdüm.
kalemine yüreğine sağlık hocam
Çok bir bir yazı olmuş. Atalarımız ne güzel yazmış.Bu derleme için teşekkür ederim.