Hayat Ağacı - 2
Hayat ağacı ve onunla özdeşleşen çift başlı kartal yada‘Selçuk kartalı’ konu boyutu kapsayıcı bir içeriğe sahip olduğundan dolayı belirli dönemlerde tutmaya çalışarak devirler arasındaki ilişkilerin sürekliliğini göz önünde bulundurdum.
Ağaç kültü; mitolojik ögeler arasında her daim akla gelen ilk sembollerdendir(dağ, su, gök vs.).
Ergun kitabında:“Mitlerin tarihi, insanın var oluş tarihiyle aynıdır. İnsan varsa mitde vardır. Çünkü onlar, yaratılış fikrinin insan zihnindeki tezahürleridir. [1]
Eliade, imgeler simgeler adlı kitabında:” simgenin, imgenin ve mitin, manevî hayatın özüne ait olduğunu, bunları gizlemenin, saklamanın, geriletmenin, mümkün olduğu ancak asla yok edilemeyeceklerini” söyler.[2]
Gelin hep birlikte dünya kültürlerinde ve Türk toplumlarında bulduğu karşılığı inceleyelim.
Mitimiz: “Hayat Ağacı”
Dünya Kültürlerinde ve Topluluklarda Hayat Ağacı
Yaşam ağacı ile ilgili olarak dünya mitlerine baktığımızda değişik varyantların birbirine benzer özellikler taşıdığı dikkat çekmektedir. Tasvir edilen mekânın dikkat çeken ayrıntıları; çok büyük bir ağaç, gökyüzü, yeryüzü ve yeraltını kapsayan ve üç âlemi birbirine bağlayan, dibinde kutsal su, kuyu, ya da pınarın olduğu ve köklerini ya ejderha ya da büyükçe bir yılanın kemirmesidir. Tepesinde ise bir kartal, dallarında ise keçi veya karacaların yapraklarını yemeleri ile büyük ağacın etrafında bulunmalarıdır.
Dinler tarihçisi Mircae Eliade, Hayat ağacını betimlerken:“Dünya kültürlerinde üç kozmik düzey yeryüzü, gökyüzü, alt bölgeler birbirleriyle iletişim haline geçmişlerdir. İletişim bazen evrensel bir sütun imgesiyle ifade edilmektedir.’Axis mundi’ adını taşıyan bu sütun hem gökyüzü ve yeryüzünü, hem de bunları birleştirmektedir ve kaidesi aşağı dünyaya saplanmış durumdadır (“Cehennem” adıverilen dünya). Böylesine kozmik bir sütun ancak evrenin bi-zâtihi merkezinde yer alabilir, çünkü meskûn dünyanın tümü onun etrafında uzanmaktadır”[3].
Dünya topluluklarında ‘ağaçtan türeme inanışı’ oldukça yaygındır. Yakut-Altay Türklerinde dokuz dallı ağaçtan dokuz insanın türeyişi ve bu dokuz kişiden dokuz ayrı boyun ortaya çıkışı ile ilgili Tük inanışını, Manas ve Ergenekon Destanı ile Dede Korkut Efsaneleri gibi ve diğer topluluklarda da farklı şekillerde görmekteyiz.
Kabile toplum inanışlarında örneğin Kızılderililer; kutsal ağacın, evrenin merkezinde olduğunu, insanoğlunun varoluşunun gerçekleşmesi ile, kötü ruhların kovulması, hastalıkların iyileştirilmesi, ölülerinin defnedilmesinde önemli bir yere sahip olduğunu, efsaneye göre ise, asıl vatanlarının gökyüzü olduğuna inanmışlardır.
Cherokee yaratılış mitinde; “Ulu Güç insanları yaratmadan önce bitkileri ve hayvanları yaratır, yedi gün yedi gece uyumayarak olacakları gözlemelerini ister. Bu amaçla Kızılderililerden ayine katılacak olanlar yedi gün oruç tutarlar. Ağaçlar ve diğer bitkiler arasından sedir, çam, çoban püskülü ve defne ağacı sekizinci günün sabahında hâlâ uyanıktır. Ulu Güç onlara da mükâfat olarak kışınyapraklarını dökmeme özelliği vermiştir. Hayvanlardan da yalnızca baykuş ve dağ aslanı yedi gün yedi gece uyanık kalırlar. Bu yüzden onlara gece görebilme yeteneği verilmiştir”[4]
Hayat Ağacı - Türk Kültürü
Türkler; ‘yaşam ağacını’ bozkırın çetin topraklarında bulunan aynı soydan olan farklı devletlerde inanç sistemlerinin özünde yer aldığı, değişik isimlerle adlandırmıştır. Sibirya Türkleri; bay-qista, Hakaslar; bay-akağaç, Altaylılar ve Şorlar; bay-sedir veya baydirek bazen de karşımıza temir(demir) olarak çıkmaktadır. Örneğin, Altaylılar; temirterek (demirağaç) olarak da kullanmaktadırlar. Genel olarak ise, Türk dünyasında Bayterek(köklü ağaç) ve baygaç-bayağaç şeklinde bilinmektedir.
Yaşam ağacı motifi bizlere soy ağacı ya da soy kütüğü vs. gibi kelimelerle bir nevi kendisi ile insanoğlunun arasında ki olan ilişikliği de gösterir. Orta Asya’dan taşıdığımız inanç değerlerinin kimi izlerini hâlâ Anadolu’nun bazı yörelerinde veya bozkırlarında devam ettiğini, köklerimizden gelen kültür aktarımı nesiller boyu, ama farkında olarak, ama olmayarak devam ettiğini görmekteyiz.
Hayat ağacı incelemelerinde onun, sembolize edilirken tek, büyük ve irice olduğunu görmekteyiz. Nesillerin kökeni ve devamı olmasının garantisidir (ağaçtan türeme düşüncesi). Aynı zamanda evrenin direğidir. Bu özellikleri ile düşünüldüğünde, Allah’ın vahdaniyet sıfatını temsil etmektedir. Tektir. Birdir.
Yine Oğuz Han destanın’ da;
“Ava gitmişti birgün, ormanda Oğuz-Kağan:
Gölün tam ortasında, bir ağaç gördü yalnız,
Ağacın koğuğunda, oturuyordu bir kız.”[5]
gibi dizelerle devam eden destan kadim Türklerde hem yerin hem göğün kutsal olduğunu görüyoruz.
Oğuz Han Destan’ında Kıpçak Bey’de, göl ortasında bulunan bir adacıkta ağaç kovuğunda doğmuştu. Kökleri yerde dalları göğe doğru uzanıyordu.
Ergun kitabında:”Oğuz büyüklerinden ve Selçuklu hanedanından olan Kereküci Koca’nın oğlu Toksırmış’ın rüyasında gördüğü ağaçta hayat ağacıdır. Dukak, Tuğrul ve Arslan adlı üç oğlu olan Toksırmış rüyasında kökleri yerde dalları gökte dallanmış budaklanmış olan üç ağaç görür. Bu üç oğlunun uğurlu olacağına yorulur”[1]
Cihan imparatorluğu Osmanlı’nın kuruluşunda, Osman Bey’in rüyasında gördüğü hayat ağacı göğsünden çıkarak bütün cihanı kaplaması burada ağacın, kutsal bir varlık olarak Tanrı’dan gelen ve Tanrı kutunu temsil eden bir nesne olarak, hayat ağacının toplumların başında ki kişilere atıf yapıldığı, bununla birlikte hakan soyunu temsil ettiğini de müşahede ediyoruz.
Hayat Ağacı- Dinlerde
Evrenin varoluşundan beri insanoğlunun, inanma duygusu baskın gelmiştir. Yazının bu kısmında hayat ağacının kitabî dinlerde ki (Musevilik,Hristiyanlık ve İslâmiyette) ve diğer inanç sistemlerinde ki yerini birkaç örnek ile inceleyelim.
İslâm’da: Ağaç ve yeşillik, Türk toplumlarında ve çağdaşları olan diğer medeni kavimler, ister kabile toplulukları olsun hemen hepsinin ortak değeridir ve önemli bir yere sahiptir. Kuran-ı Kerim’de ismi özellikle zikredilen ağaçlara sıklıkla rastlamak mümkün bunlardan birkaç tanesini örnekle vermek gerekirse;
İbrahim Süresi: Görmedin mi? Allah nasıl bir misal verdi. Güzel bir söz, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir(İbrahim Sûresi, 14.24).
Nihayet şeytan ona vesvese verdi. Şöyle dedi: Ey Âdem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanat göstereyim mi?(Tâhâ Sûresi, 20.120)
(Sonra Allah Âdem’e hitab etti): Ey Adem! Sen ve eşin cennette durun, dilediğiniz yerden yeyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz. (A’râf Sûresi, 7.19) Bu ayetin bir benzerini Kitab-ı Mukaddes(Eski Ahit)'te görmekteyiz.
İslâmiyet de Zeytin ağacı’nın bir kutsiyeti var aynı zamanda Peygamberimizi sembolize eder.
Nur Suresi: Allah göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun misali içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça sanki incimsi bir yıldızdır ki doğuya da batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır.(Bu öyle bir ağaç ki) yağı nerdeyse kendisine ateş değemese bile ışık verir. Bu ışık nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruyla hidayete iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah her şeyi bilendir.(Nur Sûresi, 24.35) [6]
İslâm inancında Sidretü’l-Müntehâ yani peygamberimizin Mirac’a çıktığı gün göğün yedinci katı ile arş arasında bulunulduğuna inanılan son ağaç, yaratılmışlar âleminin son noktasıdır. Kökleri cennette, dalları ise arşın altındadır(Tûbâ Ağacı).
İsevilik’te: Dinler Tarihçisi Mircae Eliade: Hristiyanlık inancına göre çarmıha gerilen İsa Peygamber; haç kozmik ağacın yerine geçmiş İsa Peygamber’in kendisi ağaç olarak tasvir edilerek, yerden göğe yükselen bir ağaç gibi görülmektedir diyerek yorumlamış genişletmiştir [1]
Hristiyan inancına göre, Hz. Âdem Peygamber’in yasak ağaca yaklaşılmakla birlikte Allah’ın gazabına uğrayarak cennetten kovulmuş olduğu için (asli günah düşüncesi) doğan her insanoğlu günahkar ve bu sebepten ötürü vaftizlenerek cehenneme gitmekten kutrarıldığına inanılmaktadır. İsa Peygamber’in doğum gününü veya vaftiz gününü temsili olarak noel kutlanır. Bunu da yine bir ağaçla sembolize eder.
Musevilikte: Yukarı da benzer ayetin Eski Ahit’te geçtiğini yazmıştım. Hayat ağacı burada karşımıza, Tevrat’ta Bilgi Ağacı olarak çıkmaktadır. “Ve Rab Allah yerin toprağından adamı yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi. Ve adam yaşayan can oldu. Aden’de bir bahçe dikti; ve yaptığı adamı oraya koydu(Tevrat, 2. Bab 7-8). Ve Rab Allah adama emredip dedi: Bahçenin her ağacından istediğin gibi ye; fakat iyilik ve kötülüğü bilme ağacından yemeyeceksin; çünkü ondan yediğin günde mutlaka ölürsün”(Tevrat, 2. Bab 16-17). [7]
Orta Asya inançlarının sembollerinden olan direk, göğün direği veya evrenin direği Yusuf Has Hacib’in eseri Kutadgu Bilig’de şu yönünü vurgulayan bir atıfta bulunulur:
“Bu kök tirgüki ol könilik törü
Törü artasa kök turumaz örü “
(Adalete istinat eden kanun bu göğün direğidir, kanun bozulursa, gök yerinde duramaz.)
(Kutadgu Bilig. 3463) [1]
Manistik inanca göre; insanlar bir ağaçtan, bir saz parçasından, sudan, mağaralardan, kayalardan gelmektedir [8].
Haftaya yazının devamı olacaktır.
Fatma DİREKLİ
KAYNAKLAR:
[3] ELIADE, Mircae,(1991), Kutsal ve Dindışı, Ankara, s.17.
[2] ELIADE, Mircae, (1992), İmgeler Simgeler, (çev: Mehmet Ali Kılıçbay), Ankara.
[4] ERDOES, Richard-Alfonso Ortiz, Kızılderili Efsaneleri, İstanbul. s.53-56
[1] ERGUN, Pervin, (2004), Türk Kültüründe Ağaç Kültü, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, Ankara.
s.9-10 / 186 / 100.
[6] Kuran'ı Kerim Açıklamalı Meâli, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara,1993.
[7] Kitabı Mukaddes Eski ve Yeni Ahit ( Tevrat ve İncil ), İstanbul, 1985
[8] ÖRNEK, Sedat Veyis,(1971), 100 Soruda Ilkellerde, Din, Büyü, Sanat, Efsane, Istanbul. s.195.
[5] tt.baskent.edu.tr/turkmitolojisi/oguz.htm