Bizler dünyanın kısa süren yalan rüzgârına kapılıp, çoğu şeylere sahip olduğumuzu iddialı duruşumuzla göstererek, çoğu zaman yanılgıya düşeriz. Dünyanın o çekiciliği karşısında bir bakmışız ki, o yalan ve geçici dünyaya aldanmışız. Bizi kibirlendiren, gururumuzu okşayan dünya karşısında, -böyle anlarda- bir bakarsınız bazen yalnızlıktan, yalnız kalmaktan korkmuşuzdur. Çünkü ömrün sonunda bizi yalnızlığın beklediğini, aldandığımız o kadar yaşadığımız durumlardan sonra uzak kalacağımızı düşünürüz. Bizi yalnızlık hissinden ancak yaşadığımız, o değerini bilemediğimiz zamanlarda erdemli davranışlarımızın ve insanlığa mutluluk sağlayan düşüncelerimizin kurtarabileceği bilincine er ya da geç de olsa varırız.
***
Hemen hemen dünyaya gelen her bebek, doğar doğmaz ağlar. Bebek, biyolojik gelişiminin dışında, sanki insanlara bir mesaj verir. Bebek, yaşadığımız ve yaşayacağımız, mutsuz olduğumuz/olacağımız durumları haber verir gibi ağlayarak bize gösterir. İşin garibi insanoğlu ebedi âleme giderken de sanki bir bebek gibi, arkadan kalanlar da ona ağlarlar. Böylece ağlayarak gelinen dünyadan, çevresi tarafından ağlanarak ebedi âleme gönderilir. Bir tuhaflık vardır bu işte. Hem dünyaya gelirken hem de hiçbir zaman bu gitmeyeceğimiz hissine kaptırdığımız bu dünyadan giderken de, ağlamanın ve ağlatmanın kaçınılmazlığı sergilenir.
***
Yaşadığımız müddetçe bize sunulan olayların/yorumların etkisinde kolayca kalırız. Yaratan bizleri her konuda olduğu gibi gelen haberler ve yorumlar hakkında da uyarmıştır. Ki hiçbir zaman pişman olmayalım. ( HUCURÂT-6: Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun aslını araştırın. Yoksa bilmeden bir kavme sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz.) Ama bizler yalan olsun, ister abartılmış olsun, isterse de hayal ürünü olsun benlik ekranımıza düşen her duruma hemen kendimizi kaptırırız. Bunda duygusallığımızın da etkisi olur. Duygularımız bu durum karşısında duyar duymaz bizi halden hale sokar. Aslını araştırmadığımız bir durum hakkında tepkilerimizin hazır olması da sakıncalı bir durumdur. Kimi zaman bunda, bizim aldanarak güvendiğimiz dostlarımız (!) tarafından da bu tür manzaralar önümüze servis edilir. İrademizin dışında, var olan enerjimiz bir peçete kâğıdı gibi, sahnede kullanılmak için tepkilerimiz birileri tarafından kullanılır. Yaşadığımız çağda kimin fasık olup olmadığı hakkında da net bir duruşumuz yoktur. Kimin kime çalıştığı da bulanık ortamlardan dolayı belli değildir. İçinde bulunduğumuz çağımızda, gerçeğin kimde ve nerede olduğunu bulmak güçleşmiştir. Artık çevremizde mert bulmak, namertlerin çokluğundan dolayı zorlaşmıştır. Görevimiz insanı daha çok insanlaştırmak esasken, geldiğimiz nokta içler acısıdır.
Bizler kimi zaman sis bulutlarının üzerimizden gitmesi için uğraşırız. Çok sevdiğimiz veya kutsal saydığımız değerler uğruna, verilecek en büyük varlığımız olan canımızı bile ortaya koyarız. Amacımız, yaşadığımız ortamı aydınlığa ve ferahlığa kavuşturmaktır. Bundan başka bir niyetimiz de yoktur. Elimizde olmayan nedenlerden dolayı da toplumda cereyan eden tatsız olaylardan dolayı da canımız sıkılır. Bu sıkıntıların bir an önce giderilmesi için gayret göstermemiz, bizim vicdani bir görevimizdir. Aslı astarı olmayan haberleri bile, insanları aydınlatmak adına araştırmak ve insanlara sunmak da bu işlerden bir tanesidir.
***
Toplumda birbirleriyle anlaşan insanlar çatışanlardan, tutarlı insanlar tutarsızlardan, ölçülü insanlar dengesizlerden insanlığa daha çok mutluluk vericidir. Eğer toplumla ilişkilerimizde uyum sorunumuz yoksa bu durum bize mutluluk verir. Aslında insanların mutluluğu birbirlerine bağlıdır. Amacımız sadece belli bir azınlığın değil, bir yerleşim yerinde sadece küçük bir alanın değil, bütün insanların mutlu olması için çalışmak esastır. Özgür davranışlarımızla yapacağımız tercihimizle öteki insanların mutluluğuna çalışmak önem arz eder. Mutluluk için sadece maddi imkânlar yetmez. Bunun yanında manevi yeteneklerimizi, ruhsal durumumuzu geliştirmek de gereklidir. Amacına uygun yapılırsa insan, kendini düşünen ve gören bir insan tipi, geçici şeylere değil sonsuz değerlerle aydınlatan biri olur. Toplumu yalan yanlış haberlerle değil gerçeklerle buluşturan bir insan tipi ortaya çıkar. İnsan böylece yapacağı her işte, düşünerek hareket etmek ve tercihini doğru bir şekilde yerinde kullanarak insanlığa hizmet etmiş olur. Sizce, aksine doğruluğu bırakıp, yalanı seçen, bir şeyi tartarken kendi cebini fazla dolduran, dünyadaki bazı maddi-manevi durumlara sahip olduğunu sanan kişiler bir aldanış ve gerçekten bir kaçış içinde değil midir?
***
Biz insanlar yaşarken devamlı bir değişim içindeyiz. Düşüncelerimiz, duygularımız sürekli olarak değişmektedir. Rabbim bizleri, dünyanın aldatıcı güzelliğine karşı dosdoğru yoldan ayırmasın. Rabbim bizleri, aslı astarı olmayan, her türlü art niyetli servis edilen haberlere karşı her zaman uyanık kılsın. Ayaklarımızı dosdoğru yolda sabit kılsın… Amin…