***
Bilge, ümmete usulca seslenir: Önemli olanın kimseler bilmeden, duymadan, yüreğinden avazı çıktığı kadar, kuytu bir köşede sessizce Yaradan’ın emaneti gönlünde tasarruf hakkını kullanarak DUA etmektir, der. Bilge, dua ederken yalnızlığı tavsiye etmektedir. Bütün güzel ve kıymetli eserlerin inşasının yalnız yapılması noktasında, riyaya düşmanlığını sergileyerek mesajını verir. Böyle yalnız bir ortamda güzellikleri, iyilikleri ve doğruları düşünmenin çok kolay olduğunu, asıl önemli olanın pratikteki yansımasını, düşünülenin davranışlarda gösterilmesi gerektiğini hatırlatır.
Bilge, yerin altı üstünden daha hayırlıdır, der. Mütevazi bir şekilde iki elini her fırsatta kaldırarak gönülden samimi bir edayla yalvarmaya-yakarmaya başlar: ‘Ey, bu sonsuz âlemleri, bir zerreden var eden. Ey, bu sonsuz nimetleri kullarına yâr eden, bizleri cennetine nail eyle…..’diyerek bütün insanlığa hizmet eder derecesinde duası arşı titretir.
Bilge, yerin altı üstünden daha hayırlıdır, der. Mütevazi bir şekilde iki elini her fırsatta kaldırarak gönülden samimi bir edayla yalvarmaya-yakarmaya başlar: ‘Ey, bu sonsuz âlemleri, bir zerreden var eden. Ey, bu sonsuz nimetleri kullarına yâr eden, bizleri cennetine nail eyle…..’diyerek bütün insanlığa hizmet eder derecesinde duası arşı titretir.
***
Bilge, ‘Gözler kördür. İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçekleri görebilir, der. Kalp gözüne işaret eder. Bilge’nin bu davranışları yalnız kendisine münhasır kalmaz, başkalarına da sirayet eder. Bilge, bir şairin şiiri gibi bir topluluğu gafletten uyandırıp, silkeleyip, kendi özüne getirebilecek niteliğe sahiptir.
***
Bilge, kendi iç dünyasında önceliğin akılda mı yoksa kalpte mi olması noktasında bir iç savaşı başlatıp, sürükleyebilir. Hakk ile batılın, tevhid ile şirkin çarpışacağı bir arena, vücudun tamamını kaplayabilir. Böyle bir durumda vücutta manzara, pek hazin olur. Bilge, bu gibi haller karşısında neden sükûtu ihtiyar ediyorlar diye kendi kendine düşünür. Batılın, şirkin aleyhinde fırıldak çevirmeye, onların kuvvetlerini sarsmak için hem aklı hem de kalbi devreye koyarak çareler düşünmeye başladığının farkına varır. Dini hayat nizamını, oyuncak yapıp herkesi şaşırtarak, Müslümanlığı herkesin gözünden düşürmek istemez.
***
Bilge, kişinin suskun kalmasının her zaman söylenileni onayladığı anlamına gelmeyeceğinin farkındadır. Bütün aklıyla değil kalbiyle Yaradan’a yönelmiş, dünya ayaklarının altından silinmiş ve niyaz deryasına dalmıştır. Hayatı rûhâni bir haletten sonra huzûr ve sükûn içinde okumanın, yorumlamanın tadına varmış ve kendi kendine ‘Maddi hazırlık kadar manevi kuvvetin işe yaradığını kim inkar edebilir?’ sorusunu hem aklına hem kalbine sormuştur.
***
Bilge, gönlü vatan sevgisiyle dolu bir asker gibi, vatanı ve milli varlığı tehlikeye maruz kaldığı zaman hemen nasıl müdafaaya koşarsa, O da içinden geldiğince verdiği söze candan bağlı olmayı ahde riayet etmeyi tercih etmiştir. Hem aklı hem de kalbi aynı anda, tek ses olup ‘Allah, kuluna yetmez mi?’ der.
***
Bilge, dünyanın neresinde olursa olsun, haksızlığa/zulme rıza göstermez. İnsanın zihninde oluşan/oluşacak olan önyargılara karşı mücadelesini verir. Örneğin, aslında olmadığı halde insanların içlerine bir korku salarak ve adını da ‘İslamofobi’ ya da diğer adıyla ‘İslam korkusu’ diyerek insanlar arasında ırk, din, mezhep,…vb ayrıştırıcılarla savaşın kıvılcımı verilmeye çalışırlar. İnsanların kutsal mekânlarında secde anında/ibadet ederken dahi katledilmelerinde başrol oynarlar. İster yakın zamanda Yeni Zelanda da, isterse dünyanın farklı coğrafyalarında olsun, hiçbir şekilde insanlık suçu işlenemez. İnsanların özgürlük alanlarına hiç kimsenin müdahale etme hakları yoktur. Bilge insanlar, dünyada dönen/planlanan bu şekildeki oyunları önceden görerek, diğer insanları uyarmak için elinden geldiğince çalışır. Bilge insanın sezgisel gücü bu anlamda çok iyidir.
***
Nerede bir Bilge görürseniz hemen -kendisinden faydalanmak üzere- onlara yapışın, bırakmayın. Çünkü sayıları yok denecek kadar azdır. Bunlardan bir tanesi de Bilge kral Aliya İzzetbegoviç’tir. Onların tecrübelerinden istifade etmek gerekir. Ufkumuzu açan, gönlümüzü bazı çıkmaz konularda bizi aydınlatan Bilge kral Aliya İzzetbegoviç’in bazı tecrübeleri;
‘Kiliselerde tek bir mermi izi görmedim ama camilerde….’
‘İslam korkakların değil, cesur ve atılgan Müslümanların omuzlarında yükselecektir.’
‘Bunu Hiç Unutma Evlat! Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.’
‘Bizi toprağa gömmeğe çalıştılar fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlardı.’
‘Benim için iyi, doğru ve güzel olan ne varsa hepsinin diğer adı İSLAM’dır.’
***
‘Bilge’ olmak için, hayatına yön verenlere selam olsun… Yaradan, bu aziz yolda Bilge adaylarını muvaffak etsin…
***
Bilge, kendi iç dünyasında önceliğin akılda mı yoksa kalpte mi olması noktasında bir iç savaşı başlatıp, sürükleyebilir. Hakk ile batılın, tevhid ile şirkin çarpışacağı bir arena, vücudun tamamını kaplayabilir. Böyle bir durumda vücutta manzara, pek hazin olur. Bilge, bu gibi haller karşısında neden sükûtu ihtiyar ediyorlar diye kendi kendine düşünür. Batılın, şirkin aleyhinde fırıldak çevirmeye, onların kuvvetlerini sarsmak için hem aklı hem de kalbi devreye koyarak çareler düşünmeye başladığının farkına varır. Dini hayat nizamını, oyuncak yapıp herkesi şaşırtarak, Müslümanlığı herkesin gözünden düşürmek istemez.
***
Bilge, kişinin suskun kalmasının her zaman söylenileni onayladığı anlamına gelmeyeceğinin farkındadır. Bütün aklıyla değil kalbiyle Yaradan’a yönelmiş, dünya ayaklarının altından silinmiş ve niyaz deryasına dalmıştır. Hayatı rûhâni bir haletten sonra huzûr ve sükûn içinde okumanın, yorumlamanın tadına varmış ve kendi kendine ‘Maddi hazırlık kadar manevi kuvvetin işe yaradığını kim inkar edebilir?’ sorusunu hem aklına hem kalbine sormuştur.
***
Bilge, gönlü vatan sevgisiyle dolu bir asker gibi, vatanı ve milli varlığı tehlikeye maruz kaldığı zaman hemen nasıl müdafaaya koşarsa, O da içinden geldiğince verdiği söze candan bağlı olmayı ahde riayet etmeyi tercih etmiştir. Hem aklı hem de kalbi aynı anda, tek ses olup ‘Allah, kuluna yetmez mi?’ der.
***
Bilge, dünyanın neresinde olursa olsun, haksızlığa/zulme rıza göstermez. İnsanın zihninde oluşan/oluşacak olan önyargılara karşı mücadelesini verir. Örneğin, aslında olmadığı halde insanların içlerine bir korku salarak ve adını da ‘İslamofobi’ ya da diğer adıyla ‘İslam korkusu’ diyerek insanlar arasında ırk, din, mezhep,…vb ayrıştırıcılarla savaşın kıvılcımı verilmeye çalışırlar. İnsanların kutsal mekânlarında secde anında/ibadet ederken dahi katledilmelerinde başrol oynarlar. İster yakın zamanda Yeni Zelanda da, isterse dünyanın farklı coğrafyalarında olsun, hiçbir şekilde insanlık suçu işlenemez. İnsanların özgürlük alanlarına hiç kimsenin müdahale etme hakları yoktur. Bilge insanlar, dünyada dönen/planlanan bu şekildeki oyunları önceden görerek, diğer insanları uyarmak için elinden geldiğince çalışır. Bilge insanın sezgisel gücü bu anlamda çok iyidir.
***
Nerede bir Bilge görürseniz hemen -kendisinden faydalanmak üzere- onlara yapışın, bırakmayın. Çünkü sayıları yok denecek kadar azdır. Bunlardan bir tanesi de Bilge kral Aliya İzzetbegoviç’tir. Onların tecrübelerinden istifade etmek gerekir. Ufkumuzu açan, gönlümüzü bazı çıkmaz konularda bizi aydınlatan Bilge kral Aliya İzzetbegoviç’in bazı tecrübeleri;
‘Kiliselerde tek bir mermi izi görmedim ama camilerde….’
‘İslam korkakların değil, cesur ve atılgan Müslümanların omuzlarında yükselecektir.’
‘Bunu Hiç Unutma Evlat! Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.’
‘Bizi toprağa gömmeğe çalıştılar fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlardı.’
‘Benim için iyi, doğru ve güzel olan ne varsa hepsinin diğer adı İSLAM’dır.’
***
‘Bilge’ olmak için, hayatına yön verenlere selam olsun… Yaradan, bu aziz yolda Bilge adaylarını muvaffak etsin…