BİRR ’ İ ARAYIŞ
Bireyin kendi benliğine yolculuğu, Birr’i (Birr: İyilik, hayırda genişlik, güzel davranış demektir.) aramak niyetiyle başlar.
Birey; kendini tanımaya çabaladıkça, dünyadaki paydaşlarını da tanımaya meyleder. Başkalarının hakkını ve özgürlüğünü iyi değerlendirmeye çalışır. Böylece birey, haz uyandıran, hiçbir zaman çıkar sağlamayan değerli kavramların peşine düşer. Hayatta iken, bir yapıtının olmasını diler. İnsanlığın ortak malı sayılması, herkese hitap etmesi için eser ortaya çıkarmaya, içindeki cevheri Yaratan’ın yardımıyla sergilemeye çalışır. Güzeli, ideali yakalama heyecanıyla yola koyulur. Yüreğindeki kıpırtının hedefine ulaştıracağına hiç şüphe duymadan inanır ve yoluna hızlı bir şekilde devam eder. Sürpriz olan; kalan ömründe, başarabilirse, kendisinden sonra gelecek kuşaklara miras olarak evrensel değerleri içeren, zaman ötesi, her ülkeye uyarlanabilen, herkesin diline liderlik yapacak bir tarzda yapıtını en ince detaylarını hesaplayarak, insanları ötekileştirmeden, bir yol rehberi olabilecek konulara değinen, sade bir dille ve tarzla insanlığın sofrasına meze olabilecek bir şekilde sunmaya çalışır. Birey; yapıtında yaşadığı çağa ışık tutan ve toplumların ortak özelliklerini yansıtan bir anlayışla, kendine özgü bir çizgide, kendi ruhunun ürünü olan yapıt, kendi şahsına münhasır olabileceği en yüksek bir ürün ortaya çıkarabilmek için var gücüyle uğraşır.
Birey yapıtını oluşturmaya devam ederken, bir an gaflete dalıp bedenin arzularının arttığına şahit olur. Bedeni arzuları arttıkça rotadan çıkarak, paydaşlarından kaçmaya çalışır. Yalnızlığı tercih eder. Bireyin manevi yönü değil, maddi yönü ağır basmaya başlar. İnsanlığın numuneleri de üzerinde gittikçe azalır, yok olmaya doğru ilerler. Gaflete dalmayan bireyler de ise, ruhunun zenginleştiğini, tedbiri elden bırakmadığını, sağduyulu olmak için elinden geleni yaptığını, yolun sonunu iyi hesapladığını görürüz. Ancak bir gerçek vardır ki; birey, bilinmeyen bir sona doğru, mutlak bir biçimde gidecek olmasıdır. Bu gerçekten, kaçıştan kurtuluş olmadığını, eğer erdemlerle donatılmış ruhun götürdükleriyle gideceği mekânda mutlu olunacağı -kesin- bir bilgidir.
Birey, devamlı olarak tasarı ve ruhsal kaçış içindedir. Yaşanılan her anın geri dönmemesinden dolayı adeta yaşadığı hâlden, andan kaçmaktadır. Bu yüzden gerçeklerle yüzleşmek her bireyin harcı değildir. Kaçarak çözümsüzlüğe imza atan birey, diğer gerçeklere de aynı şekilde cevap vererek, kaçmaya devam etmektedir. Örneğin, yetişkin biriyse gençliğinden kaçmakta, yaşlılığa doğru yol almaktadır.
Bizi mutlu eden, güldüren ve bizim için gaye olan olgular yaşandıktan sonra sanki hiç yaşanmamış, geçmiş gibi olurlar ve artık bizi yaşandıkları an kadar bizi doyurmazlar.
Biraz Temel’in annesinin farklı zamanlarda yaşadığı değişik duygularını anlamaya çalışalım.
Temel'in karnesindeki zayıfları gören annesi sinirli sinirli Temel'e bağırır:
-Ha bu nedur? Geçen yıl sinif birincisudun, bu yıl sonuncu olmişsun!
Temel gayet sakin cevaplar:
-Anacuğum geçen yıl sen çok sevinmiştun bırak bu yıl da başka analar sevinsun da!
***
Gerçek mutluluk, insanın gücünün ve yeteneklerinin tamamını kullanmasıyla elde edilir. (John W.Gardner)