Doğru düşünce(ler) kadar, doğru eylem(ler)e de ihtiyacımız vardır. İçinde yaşadığımız coğrafya; sadece dağarcığımızdaki kavramlar aracılığıyla görülen, tanınan bir ideal bölgesi değil, aksine sürekli aktivitelerle tekrar tekrar inşa edilmesi gereken bir faaliyet bölgesidir. Bu faaliyet bölgesinde özgür olduğu için neyin nasıl olması gerektiğinde kendisi karar verebilen esnek bir varlık olan insan, olmuş bitmiş, sıradan bir varlık değildir.
İnsan, edilgen bir varlık da değildir. İlerisini göremediğimiz/bilemediğimiz (gayb) bir sonsuza doğru, bir sona giden ve bu süreç içerisinde etken olup, gidişatın sorumluluğunu omuzlamaya çalışan bir varlıktır, insan. Aynı zamanda Hazreti insan olma yolunda ilerleyen bir varlıktır.
İster engelli ister sağlıklı olsun, her insan, yaşadığı yeryüzünün halifesidir. Yaratan tarafından verilen ruhsatla dokunulmazlık zırhına bürünmüş, saygın bir varlıktır. Kimsesizlerin kimsesi olan Kutlu Nebi’nin yolundan gitmeye aday bir varlıktır. Dine göre içgüdülerini değil, akıl ve sezgi yeteneklerini dikkate alarak tanımladığı bir varlıktır. Attığı her adımda bilinç ve zihin üstünlüğünün hâkim kılınmasının önemli olduğu bir varlıktır. Bugün itibariyle uyum göstererek yaşadığı âlemin yok olmasından sonra da varlığına devam edecek bir öze sahip olduğunu bilen bir varlıktır.
***
Toplumda iyiliği emretmek, kötülükten men etmek iddiasıyla yola çıkan ve fıtratının sesine kulak vererek haksızlık karşısında isyan bayrağını kaldıran bir varlık. İnsanı merkeze alan, her insanın değerli olduğu düşüncesini benimseyen bir anlayışa sahip bir varlık. Her insanı bir âlem görerek, âlemlerin suretlerini kendi şahsında toplayarak onların muhtasar bir numunesi olarak ortaya çıkar bir varlık. Doğuştan, fıtratının paklığını kaybetmeden yaşadığı toplumda herkes tarafından her konuda şahitlik ehliyetine sahip bir varlık. Kendisinden sonraki nesle, miras olarak edep ve terbiye bırakma konusunda dersine iyi çalışan bir varlık. Kanaatin bitmez tükenmez bir hazine olduğunu bilen, üstünlük konusunda çalışarak, takva mertebesine ulaşmanın en başta güzel ahlak olduğunu hiçbir zaman yaşamında unutmayan/pratikte gösteren bir varlık. Her bakımdan aşırılıktan uzaklaşarak adil olma yolunda dengeli hareket eden bir varlık. Çevredekilere karşı örnek olmak için, insanların korktuklarından değil de sevdiklerinden biri olmak için çabalayan bir varlık.
***
Onurlu bir varlığın, bu yaşamdaki onurla imtihanı çok ağır. Edep tacını giydiğini, takva elbisesine kuşandığını zanneden varlıklar günümüzde etrafımızda artmaya başladı. Ne kadar da atalarımız bize ‘Yavrum, öyle bir hayat yaşayın ki, Allah’ın sizi yarattığına değsin!’ cümlesini nasihat etse de, bir kulaktan girip diğerinden çıkalı, çok oldu. Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi/sempatik durmayı çok rahat âdet edinenlerden olduk. Yaratan’ımız bize değer vermişken, biz ise insanların değerini sadece maddi ölçüler, kişilerin bulundukları sosyal statülerle ölçer olduk. İnsanın asıl değerini, niteliğini değil de, cebindeki miktara göre ne kadarlık adam ya da ad ve soyadından önce ne iş yaptığı sorulur oldu. Normal zamanlarda erdem, ahlak vb. insanı diğer varlıklara karşı zarar vermekte alıkoyan birer fren sistemi iken, günümüzde artık bu sistem kullanılamaz oldu. Beraberinde de toplumda/ortak yaşam alanlarımızda kazalar artmaya başladı. Zulmün onuru olmamasına rağmen, diğer varlıklara zulmederek toplumda bir yer edinmek isteyenlerin sayısı her geçen gün aldı başını gitti/gidiyor.
***