İslam, insanın tali yolu değil, ana yolu olmalıdır. Çünkü Yaratan’ın varlığına, birliğine delil varken ve Kur’an’ın da Yaratan kelamı olduğu gün gibi aşikârken, tüm delilleri görmemezlikten gelip, zerre kadar delilsiz, inkâr edecek kadar kalbi ve akli inanma engelli olmaya çalışmak, gerçek bir manevi sakatlıktır/hastalıktır. Bu anlayışın sebepleri arasında insanımızın ilimden yoksun çırpınışlarını çok rahat görebiliriz. İçinde bulunduğumuz pozisyona baktığımızda dünyadaki insanların çoğu hasta, insanlık ise komalık durumundadır.
Gerçek insan için yegâne ölçü; her olayı, insanları, iyiyi kötüyü her açıdan değerlendirme ölçüsü İslam olmalıdır. Başka bir ölçüt de aranmamalıdır.
İslam, vahiy kaynaklı ve bozulmamış olması hasebiyle diğer batıl dinlerden farklı olarak insanın sadece basit ahlaki kurallara bağlı olarak yaşamasını emretmekten çok, bunu/öğrendiklerini teoriden pratiğe geçirmesini, hatta sistemli bir şekilde hayatını idame ettirmesini ister.
***
Beşeriyet tarihini, tarafsızca ve sağduyuyla inceleyenler; insanların mutlaka bir Yaratıcı’ya inandığını ve batıl da olsa en ilkel toplulukların bile dinlerinin olduğunu göreceklerdir.
İnsanın fıtratı ne kadar bozulursa bozulsun, inanıp, ölçüt kabul edeceği bir dünya görüşüne ihtiyaç hissedecektir. Kabul edelim ya da etmeyelim, bize göre doğru ya da yanlış olsun insanlık tarihinde dünya görüşü olmayan, inançsız bir tane insan/varlık yoktur. Çünkü insanın yaratılış fıtri değerlerinin içinde, hiç şüphesiz en önemlisi, insanın yapısında inanma ihtiyacının var olmasıdır.
İnsan yapısı gereği, inanmak ve amel etmek için yaratılmıştır. Ama toplumumuzda cılız fikirli, kalbi para zikirli, küçük şahsiyetlerin, güç ve üstün işleri başaramayacağı gibi, küçük bir hata ile hem bu dünyada hem de ahrette de rezil rüsva olmaları kaçınılmazdır.
***
İnsan, yapısı gereği zıt güçlerin terkibinden yaratılmış ve dünyaya da sınav/denenmek için gönderilmiş, sorumlu ve bir o kadar da çileli bir varlıktır. İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem’den beri iman ile küfrün savaşı vardır. Bu savaşta küfrün tek silahı yalan dolan, asılsız teori ve faraziyeler, hiçbir delile dayanmayan uyduruk boş lakırtılar olmuştur.
***
Tüm insanların yüreğinde hissederek asla varlığından şüphelenmeyecekleri bazı güzel duyguları ve istekleri vardır. Örneğin; insanların bilinmeyeni bilme ve bilinmeyeni anlamaya çalışma anındaki duyduğu ruhi coşku ve sonsuz zevk… Amacımız ise; Yaratan’ın ahlakıyla ahlaklanmış, karakterli, İslami ölçülerle ölçülenmiş, sıkışıldığı zaman aranılan insan haline gelmiş, basiretli, temiz ruhlu, kendisiyle barışmış, kendini seven ama kibir duymayan, kendisini sayan ama Yaratan’a kul olduğunu bilen bir insan olabilmektir.
***
İnsanların azı hariç, çoğu batının parmağında oynattığı kalabalıklar/yığınlar haline geldiğimizi görebiliriz. Piyasaya baktığımızda namaz kılmayan, haddini aşarak ilim tahsil edenlere söven, sırf kendi cemaatinden olmayanları dışlayan/ötekileştiren bir zihniyete sahip insanlarla dolu.
***
Güneşin her gün doğudan doğduğuna alışığızdır. Güneş batıdan doğmadan uyanacağımız yok gibi. Uyanalım ve kendimizi toplayalım. Vücudumuz azıcık ağrıdığında hekime/sağlık kuruluşuna koşarız. Ama bu kadar hatamıza/günahımıza rağmen hiçbir şey yapmamamız ya da yapmayı düşünmememiz çok kötü bir tablo. Yaklaşan Ramazan ayını bu konuda bir fırsat bilmeliyiz. Kibir yerine vakarı, zillet yerine izzeti seçerek kolları sıvayarak Ramazan’a hazırlanabiliriz. Fırsatlar her zaman elimize geçmeyebilir.
***
Genel olarak olaylar/durumlar karşısında insanlar sağlıklı düşünmemiş olabilir. Sağlıksız düşünce insanı bunalıma, sıkıntıya ve dolayısıyla raydan çıkan tren gibi farklı yollara, Yaratan’ın tasvip etmediği yerlere yöneltebilir. Doğru sandığı belki de uğrunda yıllarca uğrunda mücadele verdiği bin bir yanlışa/hataya düşürebilir.
Yaşadığımız zaman diliminde ifrat ve tefrit dengesizliğine müptela olmuş, bozuk/kusurlu beyinlerin ürettiği hasta düşüncelerin insanların yapısını tamamen çökerttiği bir zamandır. Bu zamanda zihin taşlarımızı atmak içinde Ramazan ayı bir fırsat ayıdır. Bu hasta olmuş ümmete; ruhu kanayan bu yaralı ümmete, kanayan ruhunu, kanser olmuş dimağını tedavi ettirmesi için güzel bir fırsattır Ramazan ayı.
***
İnsanlarımız dinden uzaklaştıkları zaman, insanlıktan çıkarlar ve kendilerini teselli etmeleri için suni değerlerle kendilerini tatmin etmeye çalışırlar. Ama nafile. Hiçbir zaman dini değerlerin yerini asla dolduramazlar. Her şeye sahip olmalarına rağmen topumda intihar eden insanlara bir bakmak gerek. Onlardan ibret almak gerek.
İnsanlık, Batının her türlü fikri, kültürel, ekonomik sömürüsü neticesi insanlarımız, fıtri değerlerini unutmuş, onlara benzemeye çalışma hastalığına yakalanmış, bu ölçüde de fıtratına, dinine ve kendi özüne ters bir yaşam içinde çırpınmaktadır. Velhasıl ümmetin ölçüleri bozulmuş, kafası beyni tahrip olmuş, doğru dürüst zihni diyalektik yapmaktan mahrum, üstelik de okumayı-araştırmayı sevmeyen zavallı yığınlar haline gelmiştir. Ümmetin vücudundaki savaşta şeytanın temsilcisi nefisle, Yaratan’ın temsilcisi insanın ruhu devamlı, amansız bir savaş içerisindedir.
İnsan, cahili olarak karanlığa taş atarcasına, küfredercesine İslam’ı anlamak ya da anlatmak kendisine fayda vermeyecektir. On bir ayın sultanı Ramazan ayı arifesinde, bize ışık tutacak, Yaratan’a bir nebze de olsa yaklaştıracak, dertlerimize bu vesileyle derman olabilecek insanlarla/Allah dostlarıyla münasebetimizi kolaylaştıralım. Tertemiz, saf kalplerimize ve dimağlarımıza Yaratan’ı hatırlatacak/yakınlaştıracak ilim öğrenelim. Sertleşen damarlarımızın yumuşaması, hayatın anlamını ve fakir fukaraların halinden anlamamızı kolaylaştıracak, bir o kadar da Yaratan’ımıza nitelikli bir kul olma yolunda hızlı adımlarla koşmamıza vesile olacak Ramazan ayımızın şimdiden hayırlara vesile olmasını dilerim. Yaratan, bu ayda yapmayı düşündüğünüz bütün iyilikleri şimdiden kabul eylesin. Bizleri cehennem azabından korusun. Hem bu dünyada hem de ahirette kazançlı olmamız ümidiyle Ramazan ayınız şimdiden hayırlı olsun. (Amin)
***
“(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.” ( Bakara, 185)