GECENİN SESSİZLİĞİNDE ARANAN KUTSAL İZ
İnsan, toplumda yaşayan diğer insanlarla rahatlıkla iletişime geçebilir, kendisini her konuda ifade edebilir. Ama insan dikkat etmelidir ki, ‘aklı ermeyenlere bir meseleyi anlatmak’, düşüncelerini ifade etmek toplumda fitneye sebebiyet verebilir. Bu durum tabiri caizse, deveye hendek atlatmak gibidir. Her insanı, kendi aklının ayarıyla ölçmek ve kendi bilgisinin terazisiyle tartmak gerekir ki, hem biz ondan selamet bulalım, hem de o da bizden istifade edebilsin. Bunu ayarlamak göründüğü ve okunduğu kadar hiçte kolay değildir. Ama bizim bütün mücadelemiz, yaşamın kurumayan ve tükenmeyen membalarını tıkayan ve kirleten insan elini, insan(lar) üzerinden uzaklaştırabilmek… Bu niyetle, gecenin sessizliğinde (yıllarca) aranan kutsal bir iz bulabilmek… mayamıza dönebilmek…
***
İnsan için gerçek, bireyin kendi yaşadığı çevresi ile etkileşiminden meydana gelir. Bir anlamda görüp geçirdiğimizin toplam bütünüdür.
Bir insanı düşünün… Kâinattaki bir insanı, sahilde bir kum tanesini… Gözleri boşluğa dalıp giden, aynı zamanda sözcükleri boğazında düğümlenen, yüreği tutuşmuş ve içten içe erimiş, yüreğindeki o derin boşluğu teselli edemeyen birini düşünün. Akılında ve yüreğinde sürekli olarak andığı birine (Hz. Peygambere) kavuşmanın özlemiyle yaşayan birini… İçinde fırtınaların dinmediği, O’na kavuşmadıkça da hiçbir zaman dinmeyecek bir durumda olan bir zavallıyı… O’nun yaşadığı o anı her aklına getirdiğinde gözlerindeki akan yaşa engel olamayan, kendini duygu seline kaptıran birini düşünün.
Hz. Peygamberimizin hayatından bir kesit; ‘ Sevinç gözyaşları yanağından süzülerek hasırın üzerine düştü. Bu göz damlaları çiçekleri, gülleri, laleleri yeşerten su damlalarından daha ulviydi. İmanın rahmani seliydi. Bir konuşma diliydi. Beden ile ruhun imani noktada buluşmasının yüceliğiydi. Kelimesiz ve cümlesiz, sessiz ve sedasız…’
***
Bizim kültürümüzün, terbiye sistemimizin mayası İslam’dır. İslam’ın getirdiği değerlerdir. İslam, kâinatın em mükemmel sentezi olan insanı, yalnız ibadet etmekle görevlendirmez. İnsanı, Yaratan’ın adı ile yapılan her meşru işe, Yaratan’a götüren her hareket ve ahlaki davranışa diğer adıyla aynı zamanda ibadete teşvik eder.
İslam, gerek bu dünyada ve gerekse ahrette insanın mutluluğu için gönderilmiştir. Bu yönüyle insan İslam’ı, Yaratan’ın rızasına uygun yaşamakla kendi mutluluğunun imarı konumunda olduğunu hiçbir zaman unutmamalıdır.
İnsan, İslam’dan edindiği hayat suyunu sadece kendisine değil, çevresine ve yetişen nesle de vermelidir. Özellikle de iyi bir ailede yetişmeyen nesle vermek daha da önemlidir. Unutulmamalıdır ki; nitelikli bir ailenin yerini hiçbir müessese alamaz.
***
Müslümanlarca recep ayının ilk Cuma gecesi kutlanan kandilin -Regaip Kandili’nin- İslam âleminin, uzun zamandan beri hasret kalınan konularda, tez zamanda kavuşmasını ve geceyi kaliteli geçiren insanların da ümmet adına hayırlara vesile olmasını dilerim.