***
Hayatta gerçeklerle yüzleşmemek için attığımız taklaların/ürettiğimiz düşüncelerin sayısı kayda değerdir. Ama çoğu zaman ‘kaçış rampaları’ tercihimiz olur. Ama neticede gerçekler hiçbir zaman gizlenemez, değiştirilemez. Yaşanacak hayatı kaçış rampalarına, çıkmaz sokaklara iten bizler, kolaylaştırılması gereken hayatın akışını bilakis yokuşlara tırmandırmaya özendiririz. Ne hayattan keyif alırız ne de başkalarına aldırırız.
***
Nasrettin Hoca’ya biri başvurarak, Bağdat’taki bir ahbabına Arapça mektup yazdırmak ister. Hoca Arapça’yı bir türlü öğrenememiş olduğundan, bu gerçeği karşıdakine söylemek pek işine gelmezmiş.
Hoca:
-Vallahi istediğin mektubu yazmak benim için işten bile değil ama şu sıralar Bağdat’a gidemem, der.
-Aman Hoca yanlış anladın. Senin Bağdat’a gitmeni istemedim ki. Yazacağın mektubu bir başkasıyla göndereceğim.
Hoca:
-Anlayacağın benim yazım çok kötüdür. Yazdığımı benden başkası okuyamaz. Benim Bağdat’a gitmem gerekir. Onun için sen başkasına yazdır, der.
Hoca:
-Vallahi istediğin mektubu yazmak benim için işten bile değil ama şu sıralar Bağdat’a gidemem, der.
-Aman Hoca yanlış anladın. Senin Bağdat’a gitmeni istemedim ki. Yazacağın mektubu bir başkasıyla göndereceğim.
Hoca:
-Anlayacağın benim yazım çok kötüdür. Yazdığımı benden başkası okuyamaz. Benim Bağdat’a gitmem gerekir. Onun için sen başkasına yazdır, der.
***
Günümüzde -teşbihte hata olmasın- basit bir mektubun anlaşılması için bile ta Bağdat’a gitmeye razı bir anlayışla karşı karşıyayız. Yaratanımız ise bizler için sadece vahiy değil, aynı zamanda vahyin daha rahat anlaşılması/uygulanması için Resuller ve Nebiler göndermiştir. Teori ile pratiğin uyumluluğunu gözler önüne sermiştir.
Yaratanımız, bize, yaşamımızı daha iyi anlamlandıralım diye yapımıza/yaratılışımıza en uygun yol ve ölçüleri vahiyle bildirmiştir. Bize yaşam ve ölüm arasında bir amaçlılık çizgisinin olduğunu göstermiştir.
***
Yaratan’ın ‘İnsan başıboş bırakıldığını mı sanıyor?’ buyruğu gereği, akıl melekesine sahip olan aynı zamanda sorumlu bir varlık olan insanın, ciddi bir sınava tabii tutulduğunu anlamaktayız. Bu buyruğun muhatabı akıl sahipleridir. Ve buyruğu anlama/kavrama konusunda en önemli araç ise akıldır.
Yaratılan akıl sahiplerinin Yaratanla, kendi cinsleriyle ve diğer yaratılanlarla huzura ulaşabilmesi için, insanın fıtratını bilen, o fıtrata hitap eden yegâne kaynağın tespit edilmesi gerekir. Alternatifsiz tek kaynak ise vahiydir, Kur’an’dır.
Hakikati bulma -akli süreç- ve bunu dile getirme kudreti -kalbi süreç-, insanın yapıp ettiklerinin doğru mu yanlış mı olduğunu gösterecek bir basiret geliştirmesinin ancak vahiyle olacağını unutmamak gerek. Unutmayalım ki vahiy, âlemlerin Rabbinden gelen bir mektuptur. Mektubun muhatabını, varın siz düşünün… Yapılan araştırmaya göre ülkemizdeki insanların her 13 dakikada bir telefona baktıkları tespit edilmiştir. Ülkemizde âlemlerin Rabbinden gelen mektuba/vahye kaç dakikada bir baktığımızı varın bunu da siz araştırın… Araştırma sonuçlarınız için şimdiden sakın bana kızmayın. Mektubu gönderen Allah’a emanet olun. Esselamünaleyküm…
***
‘Bir insan hangi limana ulaşmak istediğini biliyorsa, onun için her rüzgâr uygundur.’ (Seneca)