Kulun kendi yüreğinde var edeceği iman, kendi saadetinin sebebi olacaktır.
İlke gereği sonuçlarla değil, sebeplerle uğraşan insanoğlu, Yaratan’ının kendisine yeteceğini bildiği anda, hiçbir şeye muhtaç olmadığını anlayacaktır. Bu sonuç, bir başka sonucun da sebebi olacaktır. Ve aynı zamanda yeni, güzel sonuçlar için bu durum devam edecektir.
Hakikati anlama ve bulma adına akletmek, kalbin bir eylemidir. Düşünmekten çok farklı bir olaydır. Vahiy ve hikmet ise, gerçek ve pratik yaşam ile iç içedir. Buradan hareketle İslâm’ı anlamanın en temel yolu gerekli/gereksiz kafa patlatma aracı olarak değil, en başta edepli olarak mevzuyu anlamaya çalışabiliriz.
***
Müslüman, herhangi bir şeye yanlış, hata, günah kelimelerini kullanması için, Batıdan hareketle hüküm veremez. Örneğin, ‘Bu davranış Aristo’ya göre yanlıştır.’ diyemez. Tezatlık oluşur. Bu konuda değerlendirirken, kişinin mihenk taşını iyi belirlemesi gerekir. Yoksa yaşadığımız evrende, hayatta, bir tezat durumun olmadığı bilgisine sahibiz. Önümüze serilmiş çok çeşitli seçenekler vardır. Bu konuda tercih hakkının bize verilmesi de bir nimettir. Şükürler olsun, o nimeti verene/Yaratana.***
İnsan eğer kendisini ve doğal olarak yaşamı tanıyorsa/tanımaya çalışıyorsa kutsal kitabı da tanır ve nihayetinde anlar. Vahyin, o ilahi metinlerini anlamak için de başka bir yol aramaya gerek yoktur. Yanlış yol, yanlış yöntem kullanmamak esastır. Aksi halde bizi farklı mecralara götürebilir. Dikkat edilmesi gereken hususlardan biri: Tefekkürle bilinmesi gereken şeyleri, sezgilerle terk etmek ne kadar yanlışsa, kalbin idraki ile bilinecek şeyleri akla, mantığa sevk etmek de o kadar yanlıştır. Gerektiği yerde, gerektiği kadar kişinin akletmesi, mantıklı davranması bir asgari düzey olarak bulunmalı kişide. Unutulmamalıdır ki akletmek, bir eylemler bağlamıdır. Örnek olarak; tevbe, tevazu, edep, teslimiyet gibi. Bu kavramlar bizim için çok değerlidir.
***
İslam dininin bir amacı, akletme vasfını gerçekleştiren aklı korumaktır. İnsanı, akıl olmadan düşünmek o kadar zordur. Aklımız varsa, aklımız oranında dinimize sadık oluruz. Aklı olmayan birinin dinini kimse de sormaz. İnsanı akıldan yoksun bırakmak ya da çıldırtmak en tehlikeli bir durumdur. Günümüzde ne kadar bilim, teknoloji gelişse de tedavisi zordur.Akıl ve insan, iki kardeş gibidirler. Akıl nimetini verene şükrederek, eğer akıbet endişesinden ırak, kendisi için değil de başkaları ve başka amaçlar için yapılan tüm etkinlikler o insanı yoldan çıkarır ve azdırır. Endişemizi bir sorgulamamız gerek. İşimiz, çalışmalarımız bizi Yaratan’dan uzaklaştırıyorsa, kul olmamız hasebiyle Yaratanımıza zikrimizi unutturuyorsa, gaflette olduğumuzu unutmayalım. Yoksa normal şartlar altında, çalışmak ibadettir. Eğer ibadet değilse, o zaman gaflettir.
***
Hak üzere olmak, müspet bir olgudur. Müspetin dışında hiçbir odağın olumsuzluğuna insan, ihtiyaç duymaz. Kendi değerlerinin dışında, çeşitli yanlışlar, hatalar bularak, kendi değerlerinden uzaklaşmaz ve vazgeçmez.***
Erdem, sorumlulukların bulunduğu yerde söz konusudur. Ama birçoğumuz, unutmamamız gereken önemli konuları unutmak için kendimizi işimize, hobilerimize terk ederek aslında sorumluluklarımızdan kaçmaktayız. Sorumluluklarımızdan kaçmak, bir nebze yaşamaktan da kaçmaktır. Acaba bu kaçış, bu gidiş nereye kadar? Hâlbuki bizler, bu dünyaya, ahrette de uygulanmak üzere sorumluluk bilinciyle hareket ederek, tecrübeler kazandırılmak için gönderildik. Yaratan tarafından bizler için bir istikamet belirlendi. Yüce Yaratan bir ayetinde, ‘Sizin en şerefliniz, en muttaki olanınızdır.’ der. İnsanları değerlendirirken sorumlulukları göz önüne alınarak, şu veya bu vasıflarına değil, ancak ‘Şerefli’ olup olmadıklarına bakmalıyız. Bunun adı ise istikamettir. Müslümanlar, her zaman ve her anda istikamet üzere olmalıdırlar. Sınırları net olmalıdır. İlke sahibi olmalıdır. Örneğin, ‘Her Müslüman tektanrıcıdır ama her tek tanrıcı Müslüman değildir.’gibi. Unutmamamız gereken bir nokta da, eğer vahdet disiplininden zerre kadar ayrılmazsak sıkıntımız da olmayacak.
***
Yaşadığımız çağda, dünyadaki bu kadar yoğunluğumuza ve yorgunluğumuza rağmen, Hakikati anlama hususunda gönüllü çaba sarf eden insanlardan olmamız gerekir. Vesselam…