İnsanın doğasında çok farklı eğilimler vardır. Bu eğilimler karşısında önemli olan, bizi özgür kılan ve sonu mutsuzlukla bitecek eylemlerden koruyan aklımızı kullanarak, bu eğilimlerin doğru bir yola kanalize edilmesi ve manevi yönümüzün zenginleştirilmesi gerekir.
Kendi varlığımızdan başka diğer insanların varlığını kabul eden bir bilince sahip olan bizler, çıkara dayalı suni davranışlar bizi hiçbir zaman mutlu etmez/edemez. Adalet, dostluk ve sevgi gibi değerli kavramların anlamlarını idrak edip, davranışlarımıza yön vermesi bizim için önem arz eder. Kendi mutluluğunu, toplumun mutluluğunda gören, bencilliğe savaş açan insan, özgürce yaşamını sürdürür.
Kendi varlığımızdan başka diğer insanların varlığını kabul eden bir bilince sahip olan bizler, çıkara dayalı suni davranışlar bizi hiçbir zaman mutlu etmez/edemez. Adalet, dostluk ve sevgi gibi değerli kavramların anlamlarını idrak edip, davranışlarımıza yön vermesi bizim için önem arz eder. Kendi mutluluğunu, toplumun mutluluğunda gören, bencilliğe savaş açan insan, özgürce yaşamını sürdürür.
***
Düşünen, karar veren ve kararını uygulayan insan, kişiliği sayesinde farklılığını belli eder. Acaba insan olmasaydı, kâinata kim anlam verecekti? Bazıları insanı, sadece yaptığı iş çerçevesinde değerlendirir. İnsanı, farklı düşünemez gibi dar kalıplar arasına sığdırmaya çalışır. İnsan kişiliğini çoğu kez hiçe sayan kimileri kendisi gibi düşünmeyenleri, baskı kurarak, zorlayarak ve küçümseyerek kendisi gibi olması için çabalar.
Dünyadaki bazı medeni geçinen liderler (!), insanları mutlu etmek için herhangi bir amaçları olmamakla birlikte tam tersine bu hedeften çok uzaktırlar. Toplumsal problemler ve nüfus her geçen gün artarken, bu liderlerin (!) davranışlarına bir türlü anlam verilememektedir. Bu duruşları sayesinde, dünyada adalet, barış, sevgi ve dostluk daha güçlü olarak gerçekleşmez. İnsana yeteri kadar saygı gösterilmez.
İnsan problemini çözmekten ve insanın Yaratan’ın özel olarak belirlediği değerini ortaya koymaktan uzak liderler… Liderler (!); kâğıt üzerinde, kürsü önlerinde, manşetlerde sürekli dile getirilen, kaleme alınan barış, sevgi ve dostluk kelimelerini sürekli kullanırlar. Liderler (!) yaşadığımız çağda, güç rekabeti yolunda devam ettikçe, insanın mutluluğuna her zaman gölge düşürmüşlerdir. Dünyada kalıcı anlamda bir barış ortamı ve mutlu bir dünya tablosu hiçbir zaman oluşmamıştır. Bu liderler var oldukça da hiçbir zaman oluşmayacaktır. Sömürgeci zihniyet, işlerine kaldığı yerden devam etmişlerdir. Bir ölüm yasasının kuralları işlediğinden dolayı, her gelen (lider) gideceğinden, sömürgeci zihniyet sadece el değiştirmiştir. Sadece değişen isimleri olmuştur. Zihinlerindeki yapı taşarı aynı kalmıştır.
Dünyadaki bazı medeni geçinen liderler (!), insanları mutlu etmek için herhangi bir amaçları olmamakla birlikte tam tersine bu hedeften çok uzaktırlar. Toplumsal problemler ve nüfus her geçen gün artarken, bu liderlerin (!) davranışlarına bir türlü anlam verilememektedir. Bu duruşları sayesinde, dünyada adalet, barış, sevgi ve dostluk daha güçlü olarak gerçekleşmez. İnsana yeteri kadar saygı gösterilmez.
İnsan problemini çözmekten ve insanın Yaratan’ın özel olarak belirlediği değerini ortaya koymaktan uzak liderler… Liderler (!); kâğıt üzerinde, kürsü önlerinde, manşetlerde sürekli dile getirilen, kaleme alınan barış, sevgi ve dostluk kelimelerini sürekli kullanırlar. Liderler (!) yaşadığımız çağda, güç rekabeti yolunda devam ettikçe, insanın mutluluğuna her zaman gölge düşürmüşlerdir. Dünyada kalıcı anlamda bir barış ortamı ve mutlu bir dünya tablosu hiçbir zaman oluşmamıştır. Bu liderler var oldukça da hiçbir zaman oluşmayacaktır. Sömürgeci zihniyet, işlerine kaldığı yerden devam etmişlerdir. Bir ölüm yasasının kuralları işlediğinden dolayı, her gelen (lider) gideceğinden, sömürgeci zihniyet sadece el değiştirmiştir. Sadece değişen isimleri olmuştur. Zihinlerindeki yapı taşarı aynı kalmıştır.
***
Yaratanın mucizesi bebeklerin, içinde ne olup bittiğini bilmedikleri dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren, hayatları boyunca başlarına gelecek sıkıntıları düşündükçe, insanın içi bir hoş oluyor. Her doğan bebeğin, kendi özgür iradesiyle dünyaya gelmediğini biliyoruz. Ama doğduktan sonra da her bebek, kendisine bahşedilen iradeyle bu yaşamda mutluluğu aramak için bu yaşamı bırakmayacaktır. Arayış içerisine girecektir.
Maneviyatını sürekli ihmal eden insanoğlunda; adalet, iyilik, güzellik, doğruluk, dürüstlük gibi kelimeleri sözde değil artık davranışlarda görmek istiyoruz. Bunun için de manevi anlamda dünya olarak kendimizi bir silkelememiz gerek, gafletten kurtulmak için. Hem gelecek adına, hem de insanlık adına.
Maneviyatını sürekli ihmal eden insanoğlunda; adalet, iyilik, güzellik, doğruluk, dürüstlük gibi kelimeleri sözde değil artık davranışlarda görmek istiyoruz. Bunun için de manevi anlamda dünya olarak kendimizi bir silkelememiz gerek, gafletten kurtulmak için. Hem gelecek adına, hem de insanlık adına.
***
Yaşadığımız çağda, bilim ve teknoloji baş döndüren bir hızla gelişmekte ve kendini sürekli olarak da geliştirmeye devam etmektedir. Günlük hayatta teknoloji sayesinde, rahat yaşamaktayız. Ama buna rağmen, bizler neden mutlu değiliz? Neden bizler, bizim mutluluğumuzun mimarı olacak manevi hayatımıza gerekli önemi vermeyiz. Savaşlar, terör olayları, çatışmalar, suikastlar, cinayetler, cinnet geçirmeler, intiharlar, yaralamalar…..vb olaylar toplumda sürekli olarak yaşanmaktadır. İnsanlar arasında ayrılıklar, zirve yapmış durumdadır. Çözümün birleşmede olduğunu bildiğimiz halde.
Her geçen yıl maneviyat dersindeki başarımız(!), bilim ve teknoloji dersindeki başarının altında kaldı. Dünya bir türlü bu dengeyi yakalayamadı. Irk ayırımı, uyuşturucu madde kullanımı vb faktörler mutluğumuzu baltaladı. Bunun neticesinde kendini özgür, bağımsız gören insanlar daha çok bir sosyal bunalımın içerisinde buldular. Kendisini bulamayan, kendisine gelemeyen, kendisini dizginlemeyen insanların her geçen gün sayıları artmaya başladı. Dünyadaki liderler, bu durum karşısında seyirci kaldılar. Belki de bu durum işlerine geliyordu. Senaryonun bir parçasıydı. Artık insanların ruhları, bedenlerine hâkim olamıyordu.
Liderlerin (!) öncülüğünde, insanlığın ön planda olması gereken yerde, maddenin ön plana alındığı bir dünya düzeni oluşmaya başladı. Maddenin insanın esiri olması gereken yerde, artık insan maddenin esiriydi. İnsani ilişkilerini çıkara endeksleyen insanlar her geçen gün artıyordu. Unutulmamalıdır ki bu kara düzen, insanlık adına; bir aldatmadır, düşmedir, gerilemedir. Her geçen yıl, adalet terazisi değişiyordu. Dünya kendi etrafında dönerken ki hızı, bir türlü fırıldak gibi dönen insanlara/liderlere yetişemiyordu. Dünyada adalete, iyiliğe, doğruya sahip çıkanlar artık parmakla sayılır olmuştu.
Zulüm, kıskançlık, ikiyüzlülük gibi özellikleri barındıran üçü bir arada özelliğe sahip liderler (!). Bizler, zulmün katı yürekte, alçalma kıskançlıkta, aldanma ikiyüzlülükte olduğunun farkındayız. Bu özellikler sizde kalsın, kimseye vermeyin. Ey liderler (!), bu dünyada adaleti sağlamak varken, yoksullara el uzatmak varken, çaresiz kalan insanlara çözüm aramak varken nedir bu haliniz? İnsanların dertlerini paylaştıkça azaldığını ve buna mukabil mutluluklarının paylaştıkça da dünyanın dört bir tarafına çoğaldığını biliyoruz. Sizin dünyanız bunu alamaya müsait mi, ey liderler(!).
Her geçen yıl maneviyat dersindeki başarımız(!), bilim ve teknoloji dersindeki başarının altında kaldı. Dünya bir türlü bu dengeyi yakalayamadı. Irk ayırımı, uyuşturucu madde kullanımı vb faktörler mutluğumuzu baltaladı. Bunun neticesinde kendini özgür, bağımsız gören insanlar daha çok bir sosyal bunalımın içerisinde buldular. Kendisini bulamayan, kendisine gelemeyen, kendisini dizginlemeyen insanların her geçen gün sayıları artmaya başladı. Dünyadaki liderler, bu durum karşısında seyirci kaldılar. Belki de bu durum işlerine geliyordu. Senaryonun bir parçasıydı. Artık insanların ruhları, bedenlerine hâkim olamıyordu.
Liderlerin (!) öncülüğünde, insanlığın ön planda olması gereken yerde, maddenin ön plana alındığı bir dünya düzeni oluşmaya başladı. Maddenin insanın esiri olması gereken yerde, artık insan maddenin esiriydi. İnsani ilişkilerini çıkara endeksleyen insanlar her geçen gün artıyordu. Unutulmamalıdır ki bu kara düzen, insanlık adına; bir aldatmadır, düşmedir, gerilemedir. Her geçen yıl, adalet terazisi değişiyordu. Dünya kendi etrafında dönerken ki hızı, bir türlü fırıldak gibi dönen insanlara/liderlere yetişemiyordu. Dünyada adalete, iyiliğe, doğruya sahip çıkanlar artık parmakla sayılır olmuştu.
Zulüm, kıskançlık, ikiyüzlülük gibi özellikleri barındıran üçü bir arada özelliğe sahip liderler (!). Bizler, zulmün katı yürekte, alçalma kıskançlıkta, aldanma ikiyüzlülükte olduğunun farkındayız. Bu özellikler sizde kalsın, kimseye vermeyin. Ey liderler (!), bu dünyada adaleti sağlamak varken, yoksullara el uzatmak varken, çaresiz kalan insanlara çözüm aramak varken nedir bu haliniz? İnsanların dertlerini paylaştıkça azaldığını ve buna mukabil mutluluklarının paylaştıkça da dünyanın dört bir tarafına çoğaldığını biliyoruz. Sizin dünyanız bunu alamaya müsait mi, ey liderler(!).
***
Eğitimciler olarak dünyada, Yaratanın rızasına uygun, insanların mutluluğunu esas alan, hiçbir zaman mutluluğa gölge düşürmeyen ve mutluluğun toplumdaki tesisi için sürekli çalışan liderler yetiştirmemiz dileğiyle diyerek yazıma noktayı koyuyorum.
Her şey gönlünüzce olsun… Mutluluğunuz daim olsun…
Her şey gönlünüzce olsun… Mutluluğunuz daim olsun…