‘İnsan’ ve ‘dostluk’ kelimeleri ne kadar birbirini kapsar gibi görünse de, anlam/mana itibariyle yaşadığımız coğrafyada çok da aynı olmadıklarını gözlemleyebiliriz. Bu konuda çok farklı bakış açıları vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:
-İnsan yaratılıştan iyidir. Kötülüğe yönelişi, dış tesirlendendir. (Lu Wang)
-İnsan bitkiye benzer. Tıpkı bir asma ağacı gibi hem yaprağından, hem meyvesinden, hem de meyvesinin kurutulmuşundan yararlanılabilir. (Balzac)
-Hiçbir insana rastlamadım ki, onda öğrenilecek bir şey bulunmasın. (Alfred De Vıgny)
-Dostluk iki vücutta yaşayan bir ruh, iki ruhta yaşayan bir vücuttur. (Aristo)
-Dost sanki insanın bir ikinci kendisidir. (Çiçero)
-Dostlar öyle bir ailedir ki, insan o ailenin fertlerini bizzat kendi seçer. (Alphonse Karr)
İnsan, hatasıyla, günahıyla, çırpınışıyla, yalnızlığı ile olanı kabul eder. Bu zaviden bakan insan, diğer insanları kucaklamak, onların üzüntülerini ve sevinçlerini paylaşmak ister. Böylece çevresindeki diğer varlıklarla, insanlarla, kendi varlığını tamamlamak, yalnızlığını gidermek ister. Gittikçe de kendisinde, diğer insanların yerine koyma eğilimi oluşur. Empati rüzgârına kapılan insan, diğer insanlarla ortak paydada bir araya gelip paylaşmak ve ortak bir kulvarda yol almak O’nun için artık kolaylaşır. Dostluk adı verilen bu güzergâhta giden yolcuların artık birbirlerini sevmeleri, kabullenmeleri kolaylaşır.
Dostluğun, kuvvetli bir bağa sahip olup olmadığı zor anlarda belli olur. Sınav zamanları gelip geçicidir ama gerçek dostluk bakidir. Gerçek dost da dosdoğru olan kişidir.
İnsan, ister doğru isterse yanlış olsun her haliyle kabul edilir. Hümanizm çığlığı atarak günü kurtarmak isteyenlerin beceremedikleri nokta, insanı sevmenin, insani değerleri geliştirmenin ve akabinde ebediliğe açılmanın değerini iyi anlamamalarıdır. Ve dostlarla zevkli vakit geçirememenin eksikliğini duymaktadırlar.
Mevlana ile Şems-i Tebrizi’nin, Yunus ile Şeyhi Tabduk Emre’nin dostlukları Yaratan içindi. Çünkü tasavvufta dostluğun Yaratan’a olan sevginin artacağı, güçlendireceği yönündeki inançlarından kaynaklanmaktaydı.
Bir önceki nesil, bizlere ‘insan’ ve ‘dostluk’ konusunda sürekli olarak tavsiyede bulunur. ‘Bir kişiyle dost olunca bir gün bozuşacak gibi ihtiyatlı olmayı, bir kişiyle bozuşunca da bir gün yeniden dost olacakmış gibi tedbirli davranmayı tavsiye etmişlerdir. Dengeli, ölçülü olmak her zaman iyidir.
İnsanlarla dostluk kurma, insana vefakârlığın değerini öğretir. İnsan yaşamı boyunca dostluğu satanları, çıkara dayalı dostlukları sürdürenleri net olarak görür ve ona göre insanları değerlendirir. Rastlantı sonucu edinilen her dostluğun, insanı mutlu etmediğini çok rahat görür.
Dostluk; gerçekten sevgiye dayanıyorsa, dostun hatası bağışlanır. Dostlukta vefakârlık bunu gerektirir.