İYİYİ VE GÜZELİ BULAN ŞAİR
Özgürlük, her yerde karşımıza çıkmaktadır. Özgürlük azaldıkça hayatın sınırları da ona paralel olarak azalır, daralır. O yüzden bireysel özgürlükle, toplumsal özgürlüğün sınırını çizmek gerekir. İnsan haklarına saygılı olma gibi davranışlar barışı güçlendirir. Sevgi onu kalbe yerleştirir. Güven duygusu ise içinde yaşanılan çevreyle uyumu artırır.
Zaman, yaşanılan çağda zalimleri yediği gibi, kötülük adına ne varsa, her şeyi yer, bitirir. Tarih sahnesinden siler, atar. Mutluluğu, yaşadığımız zamanda aramak bizi yanıltabilir. Asıl aranılması gereken yer, insandır. İnsanda güzeli duymak ya da güzele sahip olmak, eskiden beri insanoğlunun hoşuna gitmiştir. Güzel kavramını, hoş ya da faydalı kavramıyla kimi zaman karıştıranlar olmuştur. Hoş, insanın ihtiyaçları ile ilgilidir. Hoş bir yemek yersiniz ama yemek doyumluktur. Tıka basa yemeğe çalışırsanız size rahatsızlık verir. Hoşun sınırı vardır. Ama güzel öyle değildir. Sınırsızdır. Güzeli, ruhsal bir coşkuyla kavrarsınız ve huzur içinde sınırsızca seyredebilirsiniz. Yararlı olan ise, daha ziyade nicelikseldir. Ama güzel nitelikseldir. Yararlı olanı ihtiyacınız oranında kullandığınız sürece seversiniz. Güzeli ise ruhsal gücünüzle kavrarsınız ve bilincinizle hissedersiniz. Ve güzeli hiçbir yarar, çıkar olmadan seversiniz, algılarsınız.
Güzel kavramını kimi zaman şairler ele almaya çalışırlar. Dizeleriyle güzele vurgu yaparlar. Ama şairler, diğer insanlar gibi hayatını idame ettirip, gülüp eğlense de çoğu zaman yalnız kalan insanlardır. Yalnızlığı kabul etseler de, hayattaki her şey onlara dokunur. Çoğu zaman dokunanlar, dizelerine konu olurlar. Şairler çoğu zaman kendilerini toplumdan soyutlamadıklarından, diğer insanların hissettiği acıları ve çektikleri sıkıntıları kendilerine dert edinirler. Şair dertlendiği konuları, Yaratan’ın kendisine hediye ettiği bireysel yeteneğiyle birleştirince, o temiz sayfalara şiir musluğunu akıtırlar. Doymak bilmemecesine akıtmaya devam ederler. Bencillikten uzak, çıkar kaygısına kapılmadan, doğal bir üslupla kâğıda o tertemiz musluktan akan dizeleri damıtır. Şiirlerinin başkaları tarafından yeteri kadar okunup okunmayacağı, kitabının satılıp satılmayacağı, sosyal medya üzerinden tıklanma rekoru kırıp kırmayacağı gibi dünyalık bir amaç gütmeden, kendi kendine derdini kâğıda döker. Şair, dizelerindeki imalı söylemiyle, amacını tam da açık olmayan bir üslupla ifade etmeye çalışır. Bizi dizeleriyle çıkarsız hazlara, güzele doğru yolculuğa çıkarır. Düşsel dünyamızı genişletir. İster bireysel isterse toplumsal bazda olsun, yüksek değerlere yönelmemizi kolaylaştırmak için elinden geleni yapar.
Şair, insanların iyiyi bulmaları için de uğraşır. Şaire göre iyi; güzel, doğru, âdil ve ölçülü olandır. Ama iyi, ahlak kurallarına uymakla kazanılır. En üstün iyi de, gerçeği bulmakla yaşanır. Şaire göre, evren nasıl düzenli ve ahenkli birlik ise insan da toplumla ahenkli yaşayarak aklın ışığında iyi davranışı gerçekleştirmelidir.
Şairin gözünde, her şey oluş ve gelişme halindedir. Örneğin, bir ağacın dalında her bahar aynı yapraklar değil, başka yeni yeni yapraklar biter. Çünkü her bahar, yeni bir bahardır. Kışın yağan yağmur ya da kar da yenidir. Eski yağmur ve kar artık unutulmuştur. Çünkü her kış, yeni bir kıştır. Doğa bile kendi kendini yenilemişken, insanoğlu neden hep aynı fikirlerle yoluna devam eder? Şaire hiç kulak kabartmaz? Değişen onca şeye rağmen, şahit olup gözlerimizin gördüğü gerçeklere neden kendini kapatır? Bilinmez.
Kimi şairler, gönülde bir canlılık ve insanda bir yenilik olsun diye tasavvufa yönelmişlerdir. İnsan ruhunu Yaratan’a yönelten, insanın soylu, asil duygularını canlandıran ve gönlüne sevgi aşılayan bir akıma kaptırmışlardır. Şair bu durumda belli bir sınıra sığmaz, artık kendilerini aşmışlardır. Dizelerinde ve hayatında insanları sevgi denizinde yüzdürürler ve alışılmışın ötesinde ruhu ve yaşayışı yenilerler, tazelerler.
***
‘Bana karşı anlayışlı davranan tek kişi terzimdi. Her gördüğünde yeniden alırdı ölçülerimi. Onun dışında herkes önceki ölçülerin hep bana uyacağını sandı.’ (Bernard Shaw)
***