KAOS MÜHENDİSLİĞİ
Dünyanın çeşitli bölgelerinde (ve ülkemizde de) kaos ortamını oluşturmaya çalışan gruplar mevcuttur. Hiçbir şekilde onlara prim vermeyi hoş görecek hiçbir sebep söz konusu olmamalıdır. Bunun için kaos ortamını engellemenin başında manevi doyumu sağlamak; merhamet, hoşgörü, saygı ve güven ortamını ülkenin/dünyanın her tarafında tesis etmek; toplumda sosyal adaleti hakim kılmak gibi bir uğraşı gerektirir.
Dünyanın karşılaştığı problemlerden dolayı özellikle İslâm dini ve Müslümanlar günah keçisi olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Akl-ı selim sahibi bir insanın kesinlikle İslâm’la şiddet arasında veya Müslümanlarla kaos ortamı oluşturmaya çalışanlar arasında hemen bir bağ kuranlar arasında bir ilginin olduğunu düşünebilir mi? Bakış açıları başkaları tarafından yönlendirilen, iradelerini kullanamayan zavallı insanların bakışlarını ifade eder.
Bir vatandaş olarak, eğer yaşadığımız ortamları fanatik grupların tekeline bırakırsak, problemi çözmedeki rolümüzü kaybedebilir, daha da kötüsü farkında olmadan sessizliğimiz ile kötü niyetli olanların gücüne güç katabiliriz. Her ne şekilde olursa olsun, toplumda art niyetli insanların, rahatça senaryolarını canlandıracakları bir ortamın oluşmaması için müsaade etmemeliyiz.
Bazı gruplar, toplumda yapacağı vahşi eylemlerinden ötürü din(ler)i sorumlu tutmaları son derece komiktir. Örneğin; bir grubun her hangi camiye girip ve cemaatin Yaratan’la bağının en kuvvetli olduğu secde halinde insanları sırtından bıçaklamaları son derece vahşet. Bu vahşeti yapan/yaptıran eller, sizce insan olabilir mi? İnsanlıktan nasibini almamışların eylemleri tasvip edilebilir mi? Toplumu kaosa sürüklemek adına kışkırtıcı davranışlar sergilemek… insan düşmanı insanlar…
Din denince tüyleri diken diken olanlar, rengi solanlar, damarları gerilenler bu cahiliyetinizin kaynağını hiç araştırdınız mı? Bu din düşmanlığınızın, önyargınızın yoksa insanlık adına bir getiriniz olduğuna bir inancınız mı var? Varsa bilmediğimiz bilgi düzeyiniz, açıklayınız.
Tarihin hiçbir döneminde bütün insanların aynı inanca veya düşünceye sahip olduğu söylenemez. Farklılıklar, her zaman zenginlik olarak dile getirilir. Çeşitliliğimizin bir gerçek olduğundan hareketle, bir arada yaşamanın gereğine inanmak ve bir şekilde bunu hayata geçirmenin yollarını bulmak önemlidir. Ama insanlığın barış ve huzur içinde yaşamasının öncelikle hoşgörü realitesini bildikleri halde toplumun bazı kesimleri, siyasi çıkarlar uğruna dünyamızı yaşanamaz hale getirmenin mutluluğu içerisindedirler.
İslâm dini; barış, kardeşlik ve huzur dinidir. İslâm’a göre insana ve kâinata saygı her türlü erdemin önünde yer alır. Yaşadığımız çağda yaşanmakta olan sosyal, etnik ve özellikle din eksenli huzurluklar, akıtılan göz yaşları, dökülen kanlar gibi olumsuzluklarla birlikte yaşama kültürünün geliştirilmesinin ne kadar değerli olduğunu gözler önüne sermektedir.
Düşünsel, siyasal, etnik ve dinsel farklılıklarımız aslında problem sebebi olmamalıdır. İnsanlık âleminin zenginliği kabul edilmelidir. Zenginliği kabul etmeyenlerde kesinlikle bir problem vardır. İslâm tarihine baktığımızda medeni dünyanın utanç duyacağı türden manzaralar bulmak imkânsızdır. İslâm’ın çok kısa bir zaman diliminde sınırlar ötesine doğru ilerlemesinin hikmetini bu noktada aramak gerekir.
Ortamdan nemalanarak ülkemizde kaos planları yapanların/uygulayanların hem amaçları hem de amaçlarına ulaşmak için takip ettikleri yolların ne kadar meşru olmadığını görmek gerekir. Vicdanlı olan her insanın; yerleşim yerlerinin işgal edilmesine, yapılan baskılara, atılan iftiralara gibi olumsuz durum karşısında sessiz kalmayıp mücadele etmeleri meşrudur, insan olmanın en doğal hakkıdır. İnsanın insanca yaşamını idame ettirmesi ve varlığını sürdürebilmesi için gerekli her türlü hakkı veren, İslâm’dır.
Yaratan’a karşı sorumlu hisseden her insan, kaosa karşıdır. Aksine terör diye adlandırdığımız her türlü eylemler Yaratan’ın indinde büyük bir suçtur. Ve dinin temsilcileri Müslümanlar da güçleri yettiğince eylemleri, kaosu engellemek ve dünyada barış, huzur ve adaletin tecelli edilmesi ile sorumludur.
İnsan hak ve hürriyetlerini ihlal eden, zulüm, şiddet, terör gibi değişik versiyonların niteliği ve niceliği değişse de insanoğlu var oldukça kıyamete kadar devam edecektir. Ama biz insanlar dinimizin rahmet yüklü mesajlarını anlamaya ve hayatımıza aktarmaya çalışırsak, topluma hayat vermiş oluruz. Aksi halde yaşanamaz bir dünyayla karşı karşıya kalırız.
Aynı dine mensup insanların, beslendikleri kaynak aynı olmalarına rağmen yanlış yorumlama yapmaları sonucunda farklı davranışlar sergilediklerini görmekteyiz. Bir din ancak bu kadar yanlış anlaşılır, diye tepkileri yaşamaktayız. Aracı kıldıkları kişilerin araştırmadan/mihenk taşına vurmadan dine uygun olmayan yaşantılar insanın midesini bulandırmaktadır. Bu manzaralar Müslümanlara yönelik bastırılmış kültürel ve tarihsel önyargılar, kalıplaşmış düşünceler, endişe ve korkular bilinç düzeyinden çıkarılarak siteme hatta yapılan terör eylemlerine malzeme yapıldığına tanık olmaktayız. İnsanların başta şiddet olmak üzere dini içerikli referanslar bulmaya çalışmaları, dini şiddet gibi olumsuz durumlarla ilişkilendirmeye çalışmaları, dine mensup insanları yargılayıcı bir üslupla nitelemeleri, bunun üzerinden genellemeler yaparak diğer insanları zan altında bırakmak hiçbir ilim-bilimle çakışmamaktadır. Bundan dolayı tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar huzur ve barışı aramaktayız.
***
‘Bir köpek dalaşında, önemli olan köpeğin boyunun büyüklüğü değil, içindeki mücadele azminin büyüklüğüdür.’ (Bear Braynt)
‘Değerli olan hiçbir şey, hayatta mücadelesiz kazanılmaz. (H.Jackson Brown)
***