MUKTEDİR OLMAK
Bugünün beğenilmeyenleri, yarının arkasından bakılanları haline gelebilir. Nasıl mı, dediğinizi duyar gibiyim. Tarih sayfalarını objektif bir şekilde okumaya çalışırsak rahatlıkla bu gerçeği görebiliriz.
Geçmişte yaşanılan bir gerçek, günümüzde de yinelenen bir durum vardır. Örneğin; muhalif kanattakiler, yönetimdekilere (ya da muktedir olanlara) sürekli olarak öfke gönderdikçe, acımasızca eleştirdikçe yönetimdekilerin her daim güçlerini daha da artırırlar. Çünkü muhalif kanattakiler, var olan bütün enerjisini yönetimdekileri farkında olmadan güçlendirmeye harcar. Sorguladıkları, eleştirdikleri konular da belki de haklı olabilirler ama bir türlü hedefe varmak için netice alamazlar. Yanlış olan süreci iyi yönetememektedirler. Farklı bir yol izleyerek öfke, kin üretmek yerine, yepyeni bir sayfa açarak, daha hayırlı projeler üretselerdi, rekabet içerisinde yoğrulmaktansa rakip olmak yerine, hem yönetimdekileri beslemez/güçlendirmez ve hem de kendi güçlerine de taze bir güç kazandırmış olacaklardı. Velhasıl zararda değil, kârda olacaklardı. Başına gelenler hep düşünemediklerinden kaynaklanmıştır. ‘Düşünme’ ötelendikçe, başarısızlık her daim kapıda hazır bekler.
***
Kafatasımızın içindeki gereksiz düşünceleri susturmayı başarabilirsek, vesvesenin ve gereksiz düşüncelerin kölesi olmak yerine, kendi özgür irademizle Yaradan’ın o eşsiz yolunda ilerleyebiliriz. Aksi halde her daim yenilgi üstüne yenilgi almaya mahkûm oluruz. Egonuz/nefsiniz saf ve duru bir halde arınmaya başlarsa, olaylar karşısında parladığımız ani tepkiler yerine, daha sakin/dingin yanıtlar ile başlamışsak bilin ki hedef çok da ırak değildir. Tecrübeler yaşayıp, yaşadıklarımızdan ibret almamız gereken dersler çıkardıkça tam ve bütün olmanın saadetini fark edebiliriz. İşte o zaman zafer yakın olur. Kokusunu dahi yakınınızda hissedersiniz.***
Düşünün siz bir oksunuz, yaşam da bir yay. Sıkıntılar da o yayı geren bir güçtür. Acaba o yayı geren güç yani sıkıntıların çok mu yoksa az mı olmasını isterdiniz? Bu konuya ister buna doğru orantı isterse ters orantı kurarak bakın, hayat bizi bazen bu ve benzeri denklem içerisine koyarak, önünüze de bir hedef koyarak sürpriz yapabilir. Örneğin para konusunda birçok insan sınıfta kalmıştır. Çünkü o işin püf noktasını bilememektedirler. Eğer insan, parayı sevgili gibi düşünürse ve peşinden de ona kavuşacağım diyerek yıllarca koşarsa hiçbir zaman yakalayamaz. Ve sürekli tam yakaladım derken, elinden kaçırır. Unutmayalım ki; düşündüklerimiz enerjiye, enerji harekete, hareket davranışa, davranış karaktere, karakter de uzun vadede yazgıya dönüşür. O yüzden yola çıkmadan düşüncelerimizin fabrika ayarlarında olup olmadığı kontrol edilmelidir. Fabrika ayarları yaratılanlara göre değil, Yaradan’a göre yapılmalıdır.Bizim eşsiz düşüncelerimiz, aslında bizim enerjimizdir. Enerji de maddeye etki eder ve yaşayacağımız olayları yönlendirir. Buradan hareketle bize negatif enerji veren olumsuz durumlarla oyalanmayalım. Çünkü neye odaklanırsak onu yaşarız. Başkaları değil, tam tersine biz hayatımızın ekseninde etki eden bizim tercihlerimiz gelmektedir. Hayatımız devam ettikçe, sürekli tercih yapmak durumundayız. Hayat bize ne kadar tercih yapma imkânı sunduysa, o oranda tercih yapabilme kabiliyetimizi kullanarak tercihte bulunuruz. Tercihlerimizde başkalarının iradeleri değil, ‘biz’im irademiz hâkim olmalıdır. Aksi halde tercih sonuçlarına katlanacak olan başkaları değil, bizzat ‘biz’leriz.
***
İmzamızı taşıyan karakterimiz, düşüncelerimize bağlı olarak değişkenlik gösterir. Hava durumu gibi ha bire değişir. Amaç diye baktığımız araçlar, kimi zaman bizim yaşamımızda iyiye ya da kötüye doğru gelişmelerin ya da gerilemenin olduğunu gözlemlemeye başlarsınız. Bu konuda yaşama bakışımız çok önemlidir. Nereden ve nasıl baktığımıza dikkat etmemiz gerekir. Amaçlar hiçbir zaman araçlarla karıştırılmamalıdır. Karıştırdığımız andan itibaren, fıtrata uygun olan yolumuz başka istikamete doğru yol alacaktır. Bilginize…