Yaşamımızda o kadar gerekli gereksiz suallerle karşı karşıya geliriz ki, kime nasıl yanıt vereceğimizi bilemeyiz ve sualler karşısında bazen de şaşırırız. Bazı sualler var olan enerjimizi alır, bizi bilinen/bilinmeyen diyarlara alır götürür. Bu suallerden bahsederken,
Bir gün Nasrettin Hoca’ya sormuşlar:
-Cenaze taşınırken tabutun ne tarafında bulunulmalı? Önünde mi, arkasında mı, sağında mı, solunda mı?
Hoca, şöyle bir kasılmış ve cevap vermiş:
-‘Tabutun içinde bulunmayın da neresinde bulunursanız bulunun!’ diye cevap vermiş.
Bir gün Nasrettin Hoca’ya sormuşlar:
-Cenaze taşınırken tabutun ne tarafında bulunulmalı? Önünde mi, arkasında mı, sağında mı, solunda mı?
Hoca, şöyle bir kasılmış ve cevap vermiş:
-‘Tabutun içinde bulunmayın da neresinde bulunursanız bulunun!’ diye cevap vermiş.
***
Her türlü eylemlerimiz duygusal olarak başlar. Duygusal enerjimiz ister istemez bedenimizin enerjisine etki eder. Durmadan, hava durumu gibi değişkenlik arz eden duygusal yönümüz, bizi gelgitlerle oyalar, durur.
Doğuşumuzla birlikte hislerimiz de bizimle birlikte doğar. Ağır ağır gelişir ve gittikçe de kuvvetlenir. Acaba Yaratan ile yaratılanın arasındaki bağın- tabiri caiz ise Allah ile kul arasına kimsenin girmediği/giremediği özel alan- bağlı bulunduğu bir enerji kaynağı var mıdır? İman bağı, bitmez tükenmez bir enerji kaynağı mıdır? Ve ardı arkası gelmeyen sorular yumağı….
Doğuşumuzla birlikte hislerimiz de bizimle birlikte doğar. Ağır ağır gelişir ve gittikçe de kuvvetlenir. Acaba Yaratan ile yaratılanın arasındaki bağın- tabiri caiz ise Allah ile kul arasına kimsenin girmediği/giremediği özel alan- bağlı bulunduğu bir enerji kaynağı var mıdır? İman bağı, bitmez tükenmez bir enerji kaynağı mıdır? Ve ardı arkası gelmeyen sorular yumağı….
***
Sorulara yanıt ararken, ‘kaynak, bağ, bağlılık, bağımlılık, tutku, enerji..vb’ kavramlar üzerinde biraz durmak gerek.
Bağlılık ve tutku, beşer yaşamını tanzim eden bir faktördür. Sürekli bir bağımlılık yaşamı sürekli aynı noktada tutar ve hiçbir zamanda kişiyi geliştirmez. Bu kavramlar bebeklik, çocukluk çağlarında farklı algılanabilir. Örneğin; çocukların ruhunda bağımlılık duygusu, hürriyet duygusundan önce gelişir. Çünkü zaruretlerden dolayıdır. Bunu yetişkinler için söyleyemeyiz. Çocukluk çağının enerjisi oyun iken, bunu diğer yaş grubunda göremeyiz. Çünkü çocuk, diğer akranlarıyla oyun oynarken, kendi varlığını göstermek ve kendisini akranlarıyla bütünleştirmek ister. Kişi çocukluktan buluğ devresine geldiğinde eskiden fertçi olanın şimdi de toplumcu olduğunu görmekteyiz. Kısacası kavramları anlamaya çalışırken, bireyin içinde bulunduğu yaş özelliklerini de iyi tahlil etmemiz gerekir. Kavramlara tam anlamıyla hâkim olmak gerek.
Bağlılık ve tutku, beşer yaşamını tanzim eden bir faktördür. Sürekli bir bağımlılık yaşamı sürekli aynı noktada tutar ve hiçbir zamanda kişiyi geliştirmez. Bu kavramlar bebeklik, çocukluk çağlarında farklı algılanabilir. Örneğin; çocukların ruhunda bağımlılık duygusu, hürriyet duygusundan önce gelişir. Çünkü zaruretlerden dolayıdır. Bunu yetişkinler için söyleyemeyiz. Çocukluk çağının enerjisi oyun iken, bunu diğer yaş grubunda göremeyiz. Çünkü çocuk, diğer akranlarıyla oyun oynarken, kendi varlığını göstermek ve kendisini akranlarıyla bütünleştirmek ister. Kişi çocukluktan buluğ devresine geldiğinde eskiden fertçi olanın şimdi de toplumcu olduğunu görmekteyiz. Kısacası kavramları anlamaya çalışırken, bireyin içinde bulunduğu yaş özelliklerini de iyi tahlil etmemiz gerekir. Kavramlara tam anlamıyla hâkim olmak gerek.
***
Ağaçların güzel bir meyve verebilmesi için budanıp aşılanması ve bakımının iyi yapılması gerekir. Tam aksine, ağacı kendi haline bırakacak olursak meyve alamayız. İnsan da aynı ağaç gibidir. İnsan kendi başına bırakılacak olursa, kendi özündeki toprağın çamurlaşmasına ve çamurun ağırlığına dalmaya meyillidir. Yapısı buna uygundur. Doğuştan ve doğal olarak hayır ve şerre yetenekli olarak da yaratılmıştır. Şerre bulaşan insan, kendi dengesini temelinden sarsar. Ama kısa zamanda pişman olursa, şerden kurtulabilir. Çünkü pişmanlık, bir ahlâki erdemliliktir. Unutmayalım ki, üstünlük, mükemmellik hiçbir zaman bu dünyada tam manasıyla kimsede tahakkuk etmez/edemez.
***
‘İyi ağaç kolay yetişmez; rüzgâr ne kadar kuvvetli eserse ağaçlar da o kadar sağlam olur.’(J.Wıllıard Marrıot)