***
Korona illeti dünyayı kasıp kavuruyor. Dünyanın en kudretli, en haşmetli devletleri tir tir titriyor; tel tel dökülüyorlar.
Gücünün sınırı olmadığı düşünülen devletlerin liderleri, her seferinde başlarına gelecek felâketleri dillendirip insanları daha da tedirgin ediyorlar.
Üzerinde güneş batmayan imparatorluğun(!) asırlık kraliçesi bile ücra bir kaleye sığındı, burnunu dışarı çıkaramıyor.
Hele onun başbakanı Johnson, daha çok kişi ölecek, diye ortalığı velveleye verdi.
Bütün dünya şu anda korku içinde bekliyor. Dev ekonomiler denizdeki saman çöpü gibi dalgalar arasında inip kalkıyor. Bu illet, çok uzun sürer de çaresi bulunamazsa ne olacak, diye düşünmek bile ürkütücü.
Peki, bizde durum ne?
İllet bize de bulaştı. Dünyanın geneline göre, en tedbirli davranan ülkeyiz. Bu felakette de gördük ki, hakikaten biz, dünyaya örnek olacak, dünyada nizamı sağlayacak bir milletiz.
Asırlardan beri, dünyanın mazlum ve mağdur topluluklarına sahip çıkan bir medeniyetiz. Gönlümüz, kesemizden zengin velhasıl. Koca Suriye'yi bağrımıza bastık da sözde süper medeni Avrupa, onları kapıda gaz bombası ile karşıladı.
Devletimiz gerçekten de çok başarılı bir şekilde yönetiyor süreci. Öncelikle büyük bir olgunluk, sükûnet ve şeffaflıkla halka güven telkin ediyor. Dünyadaki hiçbir ülkenin yapamadığını yapıyor.
Bir kere yıllardan beri, birilerinin eleştirilerine rağmen, kurulan sağlık alt yapısının israf olmadığı apaçık ortaya çıktı.
Sağlık kuruluşları tam kapasite ve sağlık çalışanları canla başla çalışıyorlar.
Dünyada test kiti üreten ve satan sayılı ülkelerden biriyiz. Satmayı bırak, başı göğe eren koca devletlere test kiti bile bağışlıyoruz.
Sadece bu mu?
İtalya'ya, İspanya'ya gemilerle yardım malzemesi gönderiyoruz. Herkesin canının derdine düştüğü bu süreçte biz, sahip çıktığımız mazlum ve mağdurların yanı sıra, bir de onları mağdur eden mağrur ülkelere el veriyoruz.
Meslek liselerimiz birer fabrikaya dönüştü. Temizlik malzemeleri ve maske üretiminde rekorlar kırıyorlar. Milyonlarca aileye bedava temizlik malzemesi dağıtılıyor.
Bir süredir bazı virüs tıynetli fırsatçılar tarafından kara borsaya düşürülen maskeler de artık devlet eliyle bedavadan herkesin evine gönderilecek. Düşünebiliyor musunuz, seksen iki milyon insana her hafta düzenli beş maske, hem de adrese teslim.
Millet olarak birlik olduk. Vefa grupları kuruldu. Hasta, yaşlı ve evde kalması gereken herkesin tüm ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Devlet bunu harika organize etti. Düşünsenize, yaşlı amcamız, yaşlı teyzemiz, bir telefon açıyor; devlet görevlileri kapısında beliriyor. Alışverişini yapıyor, maaşını çekiyor, gerekirse temizliğini bile yapıyor.
Polislerimiz, parası çıkışmayan amcanın alışverişini bile kendi arasında üleşerek hallediyor.
İhtiyaç sahibi milyonlarca aileye biner lira yardım yapılıyor. Hem de kapılarına kadar götürülüyor bu para.
Kimsenin işsiz kalmaması için önlem alınıyor, faturalar erteleniyor, krediler öteleniyor...
Emeklilerin maaşları, istemeleri halinde evlerine teslim ediliyor, bayram ikramiyeleri aylar önceden ödeniyor.
Bütün bunların yanında solunum cihazı üretiminde önemli aşamalar kaydediliyor. Solunum cihazları için yerli seri üretim ise başladı. Bir yandan da yeni solunum cihazı siparişleri veriliyor.
Pek çok ülke yoğun bakım yatak sayısını artırmak için çaba gösterirken, ABD, İngiltere ve İtalya gibi ülkelerde salgına karşı yeterli kapasitede cihaz ve yatak bulunmadığı belirtiliyor.
Sağlık bakanının açıklamasına göre, bizde ise yoğun bakım yatak kapasitesinin sadece yüzde 62'si dolu. Çok daha kapsamlı ek tedbirler de alınıyor üstelik.
Dünyada seksen sekiz ülke bizden yardım istemiş. Koca devletler başta olmak üzere, bütün ülkeler IMF kapısında el pençe... Ama IMF, Türkiye bizden yardım istemedi, diyor. Bu gurur verici değil mi sizce de?
Yurtdışında yaşayan vatandaşlarını getirip on dört gün boyunca karantina altına alıyor ve bu sürede onlara, hiçbir ücret talep etmeden, krallar gibi bakıyor bu devlet.
İşletmelere ayrı, vatandaşa ayrı destekler veriyor bu devlet...
Her türlü maaş ve sosyal yardım da devam ediyor. Memurlar evlerinde oturdukları halde maaşlarını alıyorlar.
Eğitimde ise öğretmenler el birliği öğrencilerine ulaşamaya, teknolojik imkânları kullanarak onları okula bağlamaya çalışıyorlar. Tatil değil uzaktan eğitim, güzel bir slogan haline geldi.
EBA TV harika bir çalışma. Çocukların okuldan ve eğitimden kopmaması için olağanüstü bir gayret sarf ediniliyor.
Nu aşamada tek eksiğimizin milli yazılımlar konusunda olduğunu söylemek lazım. Eba, milli bir yazılım olarak güzel bir örnek. Mutlaka üzerinde çalışılıyordur ama milli yazılım meselesi gerçekten çok önemli.
Bu yazıyı, elime telefonu almış, aklımda kalanlarla yazıyorum. Şu anda aklıma gelenler yani. Devede kulak değil anlattıklarım, yapılanların yanında.
Türkiye dünyanın vicdanıdır, demiştim önceki birçok yazımda. Şimdi de gördük işte. Bu süreçte en aklıselim hareket eden ülkeyiz. Türkiye çok büyük olacak, hem de şu anda hayal bile edemeyeceğimiz kadar büyük.
Zor zamanlardan geçiyoruz. Devlet ve millet el birliği ile bu süreci atlatacağız inşallah. Yeni tecrübelerle geleceğe daha güvenle bakacağız.
Çok gariptir, böyle bir zamanda bile, belli kesimler felaket tellallığı yapmaya çalışıyorlar. Sosyal medya ve benzeri medyalarda devletimizi zayıf göstermeye çalışıyorlar. İnsanları korkutmaya, tedirgin etmeye çalışıyorlar. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığının ve bir milyon öğretmenin gayretle sürdürdüğü uzaktan eğitimi baltalamak için planlar kuruyorlar.
Devletin bunca yaptıklarına rağmen onlara inanan da var. Yapacak bir şey yok. Onları da Allah’a havale ediyorum.
Yazımı, orada görev yaptığım yıllarda, Batmanlı bir amcanın, devleti eleştiren bazı tiplere verdiği o unutamadığım cevapla bitireyim, hem de onun yöresel ifadeleriyle:
"Ma devlet daha ne yapsın lo!"
***
İzzet Irmak
#koronayazıları