Korona virüs, tüm dünyayı kasıp kavururken, alışkanlıklarını değiştirmeye zorluyor insanoğlunu.
Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir, der Heraklitos.
Bu sözün ve corona salgını etkisinin tek istisnası vardır bana göre. O da Can Ataklı ve onun temsil ettiği zihniyettir.
Tövbe billah, bunlar değişmez. Dünya yıkılır, beşeriyetin soyu kurur bunlar değişmez, değişemez.
Yıllar önce, daha başörtüsü tamamen yasak iken, yazdığım bir yazıda; sadece başörtülülerin değil, başı açık olanların da haklarını savunuyorum. Eğer biri çıkıp, ‘herkes başını örtmek zorundadır’ diye kanun çıkarsa ona da karşı çıkarım, demiştim. (Meraklısına ilgili yazı: http://izzetirmak.com/yazilar/kisisel-basortusu-manifestosu.html )
Mesele başörtüsü değil zaten. Biz ülke olarak bu tür saçmalıkları aşalı çok oldu. Yani en azından ben öyle düşünüyordum. Ama ne yazık ki hâlâ böyle bozuk zihniyetliler var aramızda.
İlk başta dedim ki bu sözler Can Ataklı’yı bağlar. Kesinlikle siyaset gereği de olsa, onun hitap ettiği kesimden birileri çıkar ve ‘kendine gel Ataklı. İnsanların inançlarının gereğini yapmalarına karışamazsın.” der, diye bekledim ama boşuna.
Demek ki hâlâ insanların giyim kuşam özgürlüklerine müdahale etmeyi vazife bilen önemli bir kesim var. Yazık ki ne yazık.
Adam çıkmış tele1 isimli TV kanalına, canlı yayında eba’da ders anlatan öğretmenin başörtülü olmasını eleştiriyor. İlk başta kulaklarıma inanamadım. Acaba iki binli yıllara ait bir kayıt mı, diye düşündüm.
Değilmiş. Adam ciddi ciddi kafayı buna takmış. Ben de bugün çocuğumla birlikte TV başında idim. Öğretmenler geldi geçti ekrandan. Değil başörtülü – başörtüsüz, kadın – erkek olmaları bile dikkatimi çekmedi. Sonuçta bizim odaklandığımız şey; eğitim.
Milli Eğitim Bakanlığımız, tarihî bir başarıya imza atarak milyonlarca öğrenciye uzaktan eğitim imkânı sunuyor. Dünyada örneği yoktur belki böyle organizasyonun, kapsam bakımından.
Adamlar bunu takdir edeceğine… Heyhat! Nelerle uğraşıyorlar.
Okullarımızda, kurumlarımızda, her yerde ve her alanda kadınlarımız özgürce çalışıyorlar. İsteyen başörtüsü takıyor, isteyen takmıyor. Bu tamamen bir özgürlük meselesi. Yahut bir inanç meselesi. Kime ne…
Tabi bu geri zihniyet, özgürlükten ne anlar. Onlara göre özgürlük, onların kıt bakış açısına göre yaşamaktır.
Geçti be gülüm, geçti. Özgürlüğü tadan insan, bir daha size pay verir mi?
Bir yazımda ifade ettiğim gibi, köpeklerin bile girebildiği salonlara, başörtüsü takan insanları sokmadınız. Okumalarına, çalışmalarına engel oldunuz. Devlete, millete bağlı nice gençleri heba ettiniz. Allah bin türlü belanızı versin. (Meraklısı için ilgili yazı: http://izzetirmak.com/elestiri/kopeklerle-ayni-konferans-salonuna-girme-hakki.html )
Şu anda o kadar sinirliyim ki, anlatamam. Sizin gibi geri kafalılar yüzünden toplumsal barış sağlanamıyor.
Allah size fırsat vermesin. Bir daha anladım ki Erdoğan bu ülkeye çağ atlatmış. Ben siyasetçi değilim, bir vatandaş olarak seçimden seçime oy kullanırım. Şimdiye kadar size karşı olan Erdoğan’dan başkasına oy vermedim. O yaşadığı sürece başkasına oy vermem de. Çünkü hem ona vefa borcum var, hem de size garezim.
Size karşı kim varsa ben orada olacağım. Bilin ki bu milletin size bakışı budur.
Bizler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak; Türk-Kürt, Alevî-Sünni, Sağcı-Solcu demeden hep birlikte yaşamaya devam edeceğiz. Kardeşçe yaşamaya devam edeceğiz. Her türlü badireyi birlikte atlatacağız.
Sizin gibi saplantılı kafalara rağmen bunu başaracağız. Size rağmen müreffeh bir ülke olacağız. Size rağmen çağdaş uygarlık seviyesinin kilometre taşı olacağız.
Siz kininizle yaşamaya devam edeceksiniz. Kininiz sizi hasta edip ruhunuzu daraltmaya devam edecek.
Düşün artık yakamızdan. Düşün artık milletin yakasından.
Yaşasın özgür ve kardeşlik ülküsüyle yüreği çarpan büyük Türkiye. Kahrolsun halkı kin ve düşmanlığa tahrik edenler.
İzzet Irmak
#coronayazıları