Dünya büyük bir dönüşüm geçiriyor. Bir virüsle, insanlığın dize getirilebileceği test edilip daha büyük adımlar için hazırlık yapılıyor.
Kim yapıyor, neden yapıyor, nihai amaçları nedir, bilinmez. Ortalıkta komplo teorileri dolaşıyor. O kadar fazla ki virüsten daha ziyade kafa ütülüyorlar.
Bu mesele küresel bir meseledir. İnsanlığın bekasını ilgilendiren bir mesele. “Covid – 19” sadece bir semboldür.
Evet tehlikelidir. Şüphesiz her türlü tedbir alınmalıdır. Yetkililerin uyarıları dikkate alınmalı ve gereği hassasiyetle yapılmalıdır.
Sokağa çıkmayın deniyorsa çıkmamalı, evinde kal deniyorsa evde kalınmalıdır. Toplumsal bir insicam yakalarsak, inşallah en az hasarla atlatırız.
Yeri gelmişken devletimizin bu konuda çok başarılı olduğunu, uluslararası kamuoyu da takdir ediyor. Milletin bekasını, sağlığını, geleceğini düşünen ve bunun için gece gündüz demeden çalışan Cumhurbaşkanımıza, Sağlık Bakanımıza, sağlık görevlilerimize ve cümle yetkilere teşekkür ediyoruz.
Zaten her taraf covid uzmanı dolu. Şimdi ben de buradan uzmanlık taslayıp kafa karıştırmayayım.
Dikkatinizi çekmek istediğim şeyler var:
Corona virüs, hayatımızda büyük değişiklikler yaptı.
Daha düne kadar ev fiyatlarını, emlak piyasasını konuşuyorduk. Hangi bölgelerden ev alsak değeri yükselir, hangi mahallenin değeri düşüyor, diye kafa patlatıyorduk.
İkinci el arabalar uçuşa geçmişti. Kötü bir brodway bile yirmi binden aşağı değildi.
Geleceğimizi garanti (!) altına almak için birikim yapmamız gerekiyordu. Altın piyasası her gün rekor üstüne rekor kırıyordu. Öte taraftan yükselen yıldız gümüştü.
İnsanın değeri; evi, arabası, bankadaki parası, arsaları, makamı ve mevkii ile ölçülüyordu.
Yüzyıllar öncesinden günümüze mesajı ulaşan Nasrettin Hoca'nın kürkü gibi. Kişiliğin, kalitenin, vefanın, dürüstlüğün değeri yoktu. Varsa yoksa kürk. Velev ki, içindeki maymun olsun.
Kibir hastalığı hepimizi esir almıştı. Burnumuzdan kıl aldırmaz olmuştuk...
İnanılmaz derecede bencilleşen, inanılmaz derecede dünyevileşen, inanılmaz derecede duyarsızlaşan insanoğlu…
Öte yandan:
Her gün her an, on binlerce insan açlıktan, savaşlardan, fillerin tepişmesinde çimen gibi ezilmekten ölüyor.
Dünyanın kudretli devletleri ile onların kendini ve haddini bilmez haşmetli liderleri, daha çok güç kazanmak için, sıradan insanların şehirlerini bombalıyorlar. Her gün, binlerce aile evsiz barksız, yersiz yurtsuz kalmaya devam ediyor.
Ailede fertler, mahallede aileler, şehirde mahalleler, ülkede şehirler, dünyada ülkeler birbirlerine üstünlük kurmak için yarışıyor.
Varsa yoksa para, mal, mülk, servet, makam, mevki, şan, şöhret...
Virüs gelip bize ölümü hatırlatınca ne oldu?
Bütün bu muhabbetler bıçak gibi kesildi. Herkes canının derdine düştü. Üstelik bu bireysel bir mesele de değil. Herkesin hareketi, herkesi ilgilendiriyor. Virüse karşı bütün insanlık birlikte hareket etmek zorunda.
İnsanlık buradan dersler çıkarmalı. Hem de çok önemli dersler.
Sonuçta hepimiz ölmeyecek miyiz? Yüz yıl sonra, bugün yaşayan sekiz milyar insan toprak altında olmayacak mı?
Öyleyse bu güzelim dünyayı ateşe vermenin ne anlamı var?
Dünyayı cehenneme çevirmenin ne gereği var?
Gökten inenin, yerden bitenin herkese fazlasıyla yeteceğini biliyoruz artık. Yeter ki biz niyetimizi temiz tutalım. Tıpkı bu virüse karşı olduğu gibi ortak bir uyum içinde hareket edelim.
Bütün bu sıkıntılar geçer gider ama...
Felaketten ders çıkarmadıkça, daha büyük felaketlere maruz kalacağımızı unutmayalım.
Unutmayalım ki, en büyük felaket, felaketten ders çıkarmamaktır.
Evet, yetkililerin dediği gibi, evimizde kalalım ve düşünelim bütün bunları.
İzzet Irmak
#koronayazıları