Muhterem Üstaz Mahmud Efendi Kaddesellahü Sirrahu buyuruyor:
Karanlık yerde bulunan bir eve ses seda olmayınca hırsız girer değil mi? Fakat orada ufak bir köpek olsa havlasa hırsız kaçar. Mahmud bir köpek kadar olamadı. Bak, köpek sahibinin evini nasıl koruyor! Allah’ın din evine giriliyor, çıkılıyor ses çıkaran yok. Eğer biz sesimizi çıkarsaydık girebilirler miydi? Münafıklar, gavurlar dinimiz hakkında neler diyorlar! Bir vadide din düşmanlığı eden adamlar hakkında öbür vadiden, “Vay münafıklar!” demek olmaz. Yanlarına gidip “Ne diyorsun sen!” demeli, Allah’ın dinini onlara tebliğ etmeli. Aralarında Ebu Cehil gibiler var ama anlattıklarımıza kulak verecek olanlar da var.
Fetö, "Yahudi ve hıristiyanlar da cennete gidecek.." diyor, Mustafa İslamoğlu da "Yahudi ve hıristiyanlar cennete gidebilir" diyor,Tarihselci Mustafa Öztürk te "Yahudi ve hıristiyanlar cennete gidebilir" diyor. Son günlerde gündemde, Mustafa Öztürk, Kur'an'daki kıssalara mitoloji diyor, ayetlere Allah'ın sözü değil demeye getiriyor. Hal böyle iken hâlâ fikir özgürlüğünden dem vurarak onun ve onun gibilerin fikir hürriyetini dert ediniyor bir takım kimseler, özelliklede kendilerini elit olarak konumlandıran kesim. Ayetleri, hadisleri yani dinimizi resmen sorgulayan, kendisi yetmedi milleti dinden imandan eden kişilerin fikir özgürlüğünü savunanlar nedense aynı özgürlüğü ehl-i sünneti müdafaa amacıyla söz söyleyen hocalarımıza tanımıyorlar. Üstelik hurefacı, yobaz vs gibi en ağır ifadelerle adeta linçe kalkışıyorlar hep bir ağızdan. Bazı kimselerde, ne şiş yansın ne kebab, ifadesince sessiz kalmayı tercih ediyor. Kanılarınca uyanıklık yapıyorlar. Oysa ki, “Her kap içindekini sızdırır.” Sadece konuşarak değil bazen susarakta kişi kimliğini ortaya koyar. Batıl karşısında susmak ona ortak olmaktır.
“Haktan susan dilsiz şeytandır”
“Hak Rabbinizdendir; artık dileyen böylece îmân etsin, dileyen de inkâr etsin!'(18/29)
Evet ayeti celile mucibinle herkes hür iradesini kullanır ister mümin ister kafir olur amma İslamiyeti, kitabımızı, hadislerimizi karalamaya kalkışma hadsizliğinde bulunamaz hem de bunu (güya)din adamı kisvesiyle.
Bu ve buna benzer durumlarda, hak dini yıkmaya çalışanlara karşı her müminin usulünce dinini müdafaası müminlik gereğidir. Zira Rabbimiz buyuruyor:
“Allahın peygamberlerden, ümmetlerinden şu kesin sözü, taahhüdü aldığını insanlara hatırlat: 'Ben size kitapları ve hikmeti, peygamberliği, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, peygamberinizin sünnetini verdikten sonra, size, ellerinizdeki doğru bilgileri, kutsal kitaplardaki bilgileri tasdik eden bir Rasûl geldiğinde, ona, mutlaka inanıp yardım etmelisiniz. Bunu kabul ediyor musunuz? Bu şartlarla, sorumluluk gerektiren emirlerimi, hükümlerimi yerine getireceğinize dair söz veriyor musunuz?' dediğinde: 'Yerine getireceğimize söz veriyoruz' dediler. Allah da: 'O halde şâhit olun, ben de sizlerle birlikte şâhit olanlardanım' buyurdu.) 3/81
Rasulullah s.a.v buyurdularki ;
"Benden bir hadis duyup, başkasına aktarmak için onu ezberleyenin yüzünü, Allah ağartsın/aydınlatsın. Nice aktarılan kişi var ki duyandan daha iyi ezberler/anlar. "(İmam Ahmet bin Hanbel)
Ezberleyip nakledene dua,inkar edene ihtar!
"Dikkat edin! Sizden birinizi; emrettiğim veya yasakladığım konulardan birisi kendisine ulaştığında -koltuğuna yaslanmış bir hâlde- ‘bilmiyorum Allah’ın kitabında ne bulursak ona uyarız (hadisleri tanımayız derken)’ bulmayayım."Tirmizî
Gazeteci yazar Sibeleraslan bu duruma İmanlı bir duruş göstererek. Bir makale kaleme almış ve “Hadisleri inkardan sonra sıra Kur’an’a mı geldi? “ demiş.
Sibel hanımı takdir edeceklerine, sahanız değil neden konuşuyorsun diyenler peydah olmuş. Mevzu iman, ya cennette ya cehennemde ebedi kalmayı gerektiren iman. Her mümin imanın gereği olan Kur’an, hadisi savunmak her müslümanın vazifesi.
İnandığımız esasları savunmak için ilahiyatçı olmak gerekmez.
“Benden bir âyet bile olsa insanlara ulaştırınız!..” (Buhârî) buyurur Rasülü Kibriya Efendimiz.
İnanç esaslarımıza aykırı beyanlar yapılacak ve biz susacağız öyle mi? Aman Allahım! Rasülümüzün dua ettiği gibi dua ederim.
“Yaptıklarımın ve yapmadıklarımın şerrinden Sana sığınırım.”Hş
İMANINI MUHAFAZA EDEMEYEN ALLAH’IN EVİNİ NASIL MUHAFAZA ETSİN Ki?
Misal:
Ayasofya 27 Aralık 537 günü açılmıştı. 1453’e kadar kilise olarak kaldı ve sonra da Fetih Camii. Ve şimdi müze... para ile ziyaret ediliyor. Fetih Camii oldu esaret camisi. Neden? Çünkü biz esiriz. Önce nefsimize sonra onun kafir, münafık, fasık tüm avenesine.
Tükürün Ehl-i Salîb’in o hayâsız yüzüne!
Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!
Medeniyyet denilen maskara mahlûku görün:
Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün! (MehmetAkifErsoy)
Bilal Erdoğan, İstanbul Liselerarası İyi Yönetim İlkeleri Yarışması tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, "Haksızlığı tespit ettiğimizde hiç olmazsa bu günün şartlarında bilgisayarımızın, telefonumuzun başından bir e-posta atamıyorsak, bir telefon açamıyorsak, o zaman biz o haksızlığın parçası haline geliyoruz. Bunun ötesindeki ulaşmamız gereken bilinç düzeyi bizzat görev alıp potansiyel haksızlıkların önüne geçecek çalışmalar, iş ve eylemlerde bulunmaktır." Demiş katılıyorum. Bu iş ve eylemlerin başında Din işimiz gelir. Dinsiz hiçbir eylem ındellah makbul değildir. Onun için önce ondan başlayalım dinimizi ehli sünnet inancımızı muhafaza edelim, onu halledersek gerisi biiznillah kolay hal olur.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle dua ederdi:
“Allahım! Kötü ahlâklı olmaktan, fena işler yapmaktan ve yanlış inançlara sapmaktan Sana sığınırım.” (Tirmizî)