Yazar Mehmet Hasan Bulut çok önemli bir mevzuya değinmiş:
Pakistanlı filozof Fazlurrahman'ın 50 ve 60'lardaki İslam'da reform çalışmalarını Rockefeller ve Ford fonlamış. Kanadalı teolog Wilfred Cantwell Smith'in ekibinden Fazlurrahman. Seyyid Hüseyin Nasr da onlarla beraber.
Mısır, Hindistan, Pakistan gibi eski Britanya sömürgelerin toprağı ne kadar mümbit imiş. Reformcu fışkırıyor Wilfrid Scawen Blunt ve Efgani'nin tohum ektiği yerlerden.
Rockefeller'ın İslam'da reform çalışmaları için kurduğu ve Wilfred Cantwell Smith'in başında olduğu, McGill'deki İslâmî Araştırmalar Enstitüsü'nü (Institute of Islamic Studies) merkeze alarak bir irtibat ağı çizmenizi tavsiye ederim. Nasr, Fazlurrahman, Esposito filan.
Başka bir reformcu Ebrahim Moosa'nın Fazlurrahman'ın kitabına yazdığı takdime göre Rahman şu kişilerin tesirinde kalmış.(aşağıdaki yazı dizisini okuyunuz isimlere dikkat, içlerinde Muhammed İkbal’de var!)
MUHAMMED İKBAL
Saltanatın kaldırılıp hilâfetin ilga edilmesi de İkbal tarafından alkışlanmış ve cesur bir ictihad olarak İslâm dairesinde değerlendirilmiştir. Ona göre müslüman milletler içinde sadece Türkler dogmatizm uyuşukluğundan kurtulabilmiş ve entelektüel hürriyet bilinciyle kendilerini yenilemek yolunda mesafe almışlardır. Ancak İkbal, sonraki yıllarda ortaya çıkan gelişmeleri ve Batılılaşma hareketlerini bir geçiş dönemi zarureti gibi görmek istemişse de böyle olmadığı neticesine varınca bunları Câvidnâme'de açık şekilde eleştirmiş ve üzüntüsünü dile getirmiştir.
"Devletler şairlerin kalbinde doğar, politikacıların ellerinde büyür ve ölürler."
İkbal'e göre taklitçi bir anlayış içinde Batı'ya yönelmek kendinden uzaklaşmaktır. Batı'nın kuvveti eğlencede değil ilim ve fendedir. İlim ve fen için Avrupalılaşmaya değil kafaya ihtiyaç vardır. Hikmet, ilim ve hünerin kıyafetle ilgisi yoktur. Fakat İkbal bütün bu ifadelerine rağmen Türkler'le ilgili olarak nihai noktada bir kararsızlık içindedir. Bir taraftan laikleşme ve Batılılaşma'yı eleştirirken diğer taraftan bu sürecin gerçek İslâm'a yönelişle noktalanacağı ümidini taşımaktadır. Nitekim Nehru'nun, Türkler'in din bağından kurtularak ilerleme yoluna girdikleri şeklindeki bir ifadesine tepki olarak "Türkler'in dinlerinden vazgeçmediklerini, aksine daha gerçek bir İslâm'a yöneldiklerini" söylemektedir.
(Kaynak: TDV, İKBAL, Muhammed - Mehmet S. Aydın�İslamveihsan, Muhammed İkbal kimdir?)
Oyun bitti mi? Hayır maalesef çark dönüyor hem de tüm hızıyla daha bir kaç gün evvel bakın ne oldu?
“Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Dünya İslam Birliğ (Rabıta) ve Vatikan arasında "dinler arası diyalog " projesi için düzenlenen imza töreninde,
Rabıta Genel Sekreteri Muhammed el-İsa ve Vatikan Dinlerarası Diyalog Konseyi Başkanı Kardinal Jean Louis Touran hazır bulundu.”
يامحول الأحوال حول حالنا الى أحسن الحال
Ey Halleri çeviren Rabbimiz, halimizi en güzel hale çevir! Amin.