İSTİKBAL GÖKLERDE Mİ KÖKLERDE Mİ ?
"Aman efendim, aman!
Galiba Âhir Zaman!
Manzarası yurdumun,
Tufan gününden yaman! (Üstad Necip Fazıl Rahmetullahi Aleyh)
Sözüm ona dindar görünümlü (başı kapalı) bir hanım soruyor:
“Erkeklerle Okulda beraber okuyabiliyor, iş yerinde beraber çalışabiliyor da neden İbadeti aynı mahalde. Aynı safta, yanyana beraber değilde başka mahalde yapacak mışız? İtiraz ediyoruz, bu doğru değil.
Evet neden?
Dinin sabitelerini yanlış değerlendiriyorsunuzda ondan. Okulda, büroda vs yerlerde size kadın erkekle aynı ortamda bulunabilirsiniz diye kim dedi? Bunun caiz olmayışına dair hicab ayeti olarak bildiğimiz ayet mevcud, ümmühatil müminin uygulaması ortada. Ama siz kalkıp aslınızı ananızı/babanızı bırakıp referans olarak batı kanunlarını alırsanız kendinizi ona nisbet ederseniz, denkleminiz yanlış olduğu için sonucunuzda yanlış çıkar. Çarpık inanç, tam da buna denir.
İnandığınız gibi yaşamazsanız, işte böyle yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız. Iyazen billahi min şururi enfüsina ve min seyyiati e’malina ve men yehdillahi de hüvel mühted
Kapısının tokmağını dahi kadın-erkek için ayrı yapacak kadar Dinin emirlerini hassas şekilde uygulayan bir millet bakınız ne hale geldi...
Çare? Asla dönmek.
“İstikbal köklerdedir”
Albert Einstein'ı bilmeyen yok
Cabir Bin Hayyan'ı tanıyan yok...
Acaba bize Einstein'ı anlatanlar
Neden Câbir'den bahsetmediler..
Çünkü Câbir Müslümandı..
"Değerlerden yoksun eğitim, faydalı olmaktan ziyade insanı daha zeki bir şeytan yapar."
| C.S.Lewis
Konumuz ile alakalı Prof Dr.Ahmet Şimşirligilin Bugün Türkiye Gazetesinde CUMHURBAŞKANIMIZA ithafen kaleme aldığı çok faideli makaleden bir bölüm paylaşmak isterim okumanızı önemle rica ederim:
“Eğitimimizin üç sacayağı: Din, tarih ve edebiyattır.
Şairin; "Matematik, fizik, kimya bu esrarı çözmüyor/Ledünnü ilminde üstad bir Süleyman isterim”, dediği gibi fen bilimleri gencimize şahsiyet katmıyor ve şahsiyetini de geliştirmiyor. Belki sadece kendisini iyi bir meslek sahibi kılıyor. Oysa tarih, edebiyat ve din ilimleri insana değer katan, şahsiyet kazandıran kişilik veren ilimlerdir.
Bu itibarla gençlerimizi mankurt etmek ve diledikleri yönde kullanmak isteyenler bu üç ilimde gençlerimizi öncelikle cahil bırakmayı veya yanlış kodlarla öğretmek yolunu benimsediler. Büyük ölçüde başarılı da oldular.
Sadece bizim ülkemizde değil Osmanlıdan ayrılan hemen her ülkeye bilhassa tarih müfredatı konusunda aynı metodu uyguladılar: “Osmanlı zalimdi”, “Osmanlı, bir sömürge imparatorluğu idi”, “Osmanlı, ülkeleri harap etti...”
Kültür emperyalizmi!
Osmanlı Devleti’ni parça parça eden İngilizler, bu eğitim politikaları sayesinde bir milleti yok etmenin yolunu da bulmuşlardı. Bunun için en etkili çözüm onların kültürlerini yok etmek ve bozmaktan geçiyordu. Bunu “kültür emperyalizmi” diye ifade edebiliriz.
Düşmanlarımız bizi yok etmek için her yolu denemeye başladılar. Bunun için de bilhassa eğitim sistemimize el attılar.
Bu sızma Osmanlıda Tanzimat dönemiyle birlikte başladı.
Tarihine düşman ettikleri nesillerimizi Maocu, Stalinci, Leninci yaparak sağ sol diye kırdırmayı başardılar. 12 Eylül sonrasında biz gençliğimiz adına değerleriyle barışık bir döneme girdiğimizi zannederken, 36 sene sonra gerçeğin korkunç yüzüyle tekrar karşılaştık. Bir kez daha okullardaki müfredatın yetersizliği neticesinde gençlerimiz, ülkesini yabancılar adına işgal etme senaryosunun bir parçası olmuşlardı. Ne hazindir ki içeride bunlar yıllarca altın nesil denilerek alkışlanıyordu!
Faraza Nobel ödüllü yüzlerce sanatçımız, dünya çapında futbolcularımız bulunsa, teknik ve sanayide de dünyanın bir numaralı ülkesi olsak, 15 Temmuz işgal hareketi neticesinde yine de bir günde Suriye ve Irak’a dönmüş bulunacaktık. Vatansız sanatçıların, bilim adamlarının ve sporcuların kimlerin hizmetinde bulunacakları bellidir. Futbolcular Avrupa takımlarının bilim adamları da Amerikalıların hizmetinde, vatansız, bayraksız ve ezansız modern kölelere dönüşeceklerdi.
Milletimizin genlerinde bulunan din, iman, ezan ve bayrak aşkı bu işgale fırsat tanımadı. Bugün artık bu başarıyı layıkıyla perçinlemek durumundayız. Aksi hâlde her zaman bu fırsatı yakalayamayabiliriz. Zira düşman uyumamaktadır. Faaliyetlerini aralıksız yeni metotlarla sürdürmektedir.
Yabancıların müfredatımıza saldırılarından en büyük nasibini dinimiz aldı.
Bilhassa yabancı misyonerler eliyle yetiştirdikleri ve ilahiyatlara yerleştirdikleri Ehl-i sünnet dışı hocalar eliyle gençlerin kafasını bulandırma yolunu tuttular.
Bunlar yıllardır Peygamber Efendimizin ortaya koyduğu ve tamamlandı dediği hâliyle Sünnet üzere yaşayan Müslümanları “gelenekçi” diyerek aşağıladılar. İslam’da reform hareketi başlattılar. Arap ülkelerini bizden ayırmakta kullandıkları Afgani, Abduh ve Reşit Rıza gibi sinsi mezhepsizlerin şekerle kaplanmış zehirli fikir ve düşüncelerini okullarda yaymaya çalıştılar.
Nitekim FETÖ örgütünün gençlerimizi elimizden almakta kullandıkları en etkili alan da dinimizdi. Kur’ân-ı kerime “tarihseldir” diyerek, İslam’a en ağır darbeyi indirmeye kalkıştılar. Nice hadis-i şerifleri "zamana ve döneme uymuyor!" ithamıyla ayıklamaya başladılar. Ne yazık ki bu İngiliz ve Siyonist patentli ifadeler hâlâ mekteplerimizde dozu artırılarak verilmeye devam etmekte, tahribat tamamlanmaya çalışılmaktadır.”
Rabbim fırsat vermesin bizi bu oyunu bozmakta isti’mal eyleyip köklerimize dönüp düştüğümüz yerden kalkmaya muvaffak kılsın.Amin amin amin bi hurmeti men erseltehü Rahmetellil Alemin Seyyidena ve habibibena ve kurrati e’yünina Muhammed Sallallahü Aleyhi ve Sellem ve alihil emcad ashabihil eşca’ salavatüllahi aleyhim ecmein.